Gazze’de bir torba un için ölümüne yarış
Gazze’de her gün binlerce Filistinli, ailesine yiyecek götürebilmek için kurşunların, bıçakların ve çaresizliğin içinden geçmek zorunda kalıyor. İsrail’in askeri bölgelerindeki yardım noktalarına ulaşanlar bile hayatta kalma mücadelesini kaybedebiliyor.

Gazze’de açlık artık sadece bir insani kriz değil; yaşamla ölüm arasında bir koşu. Her sabah binlerce kişi, İsrail ordusunun kurduğu askerî bölgelere açılan yardım noktalarına ulaşmak için yola çıkıyor. Geri dönebilen az sayıda kişi bir paket mercimekle, biraz unla ya da bazen hiçbir şeyle dönüyor. Kimi ise geri dönemiyor.
Gazze’de her adımda kurşun, her köşede pusuda hırsızlar
İsrail, 10 haftalık ablukanın ardından yardıma sınırlı izin verse de BM yetkililerine göre bu, kıtlığı engellemeye yetmiyor. Gıda yardımlarının büyük bölümü, İsrail destekli özel yüklenici Gazze İnsani Yardım Vakfı (GHF) üzerinden yürütülüyor. Ancak bu merkezler, doğrudan askeri bölgelerde yer alıyor ve Filistinliler için ulaşmak, ölümle burun buruna gelmek anlamına geliyor.
GHF merkezlerine giden yollarda İsrail askerleri her gün kalabalıklara ateş açıyor. Gazze Sağlık Bakanlığı, son haftalarda yüzlerce kişinin bu yollarda hayatını kaybettiğini, yüzlercesinin de yaralandığını açıkladı.
“Kafanı kaldırmak bile ölüm sebebi olabilir”
Bir baba olarak çocuklarını doyurmak isteyen Muhammed Saqer, yardım merkezine ulaşmak için defalarca yola çıktı. BBC’ye konuşan Saqer, tanklar üzerlerinden ateş açarken yerde sürünerek ilerlediklerini anlattı. “Bu tam anlamıyla ‘Squid Game’ gibi. Başını kaldırman bile ölüm sebebi olabilir” diyen Saqer, vurulmuş bir genci hayatta tutmak için taşıdıklarını ancak dakikalar sonra herkesin birden koşmaya başladığını söyledi. O da mecburen koştu: “Yerde yatan yaralılar vardı ama kimse durmadı. Herkes yardıma ulaşmak istiyordu.”
Yardım noktaları artık yağmanın da adresi
Yardım merkezlerinde kutulara ilk ulaşanlar şanslı sayılıyor. Ancak çıkışta yeni bir tehlike başlıyor: Geri dönenler hırsızların hedefinde. Saqer, aldığı erzaklarla birlikte kendini bir tepecikten aşağı atarak askerî hattı aşıp kaçmayı başarmış. “Askerler o an iyi durumdaysa, ateş etmezler. Değillerse, vururlar” diyor.
Heba Jouda ise 12-13 yaşlarında bir çocuğun birkaç adam tarafından dövülüp elindeki gıdanın alındığını gördüğünü söylüyor. Başka bir gün yaşlı bir adamın çocukları için aldığı yardımı bırakmamak için direndiğini ama kolunun kesildiğini anlatıyor.
“Herkes sadece kendi derdinde, merhamet kalmadı”
Omar el-Hobi ise dört kez çıktığı yardım yolculuğunda ancak bir kez eline bir paket mercimek geçirebilmiş. Dördüncü gidişinde hayatını riske atarak aldığı unun yarısı yardım kutuları arasında ezilmişti. Ailesi bu azıcık yardımı bir hafta yetecek şekilde bölmeye çalışıyor.
“Elimdekinin ne kadar az olduğunun farkındayım ama geri gitmek istemiyorum” diyen eşi Anwaar, “En önemlisi onun hayatta kalması” diyor.
El-Hobi ise yaşadığı travmayı şu sözlerle anlatıyor: “Şu an kimse merhamet göstermiyor. Herkes sadece kendi hayatta kalmaya çalışıyor.”