Futbol sahasındaki ‘doğal’ olmayan olaylar

NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan'ın bu haftaki "Futbol sahasındaki ‘doğal’ olmayan olaylar" başlıklı yazısı;

Erillik-dişillik ikiliği, güçlü-güçsüz karşıtlığı olarak devam etmekle beraber, iktidarı erkekler için mübah sayarken kadınlar için kısıtlamaktadır.

Aslında temel amaç; kontrollü biçimde erillik ve dişilik kıyaslaması yapılarak ve bunu meşru kılmaya çalışarak, ataerkil bir yapıyı meşrulaştırmak ve dengede tutmak üzerinden bir karşıtlık haline getirerek cinsiyet ayrımcılığı yapmaktır. Bu net!

Haliyle, kadın ve erkek bedenleri birçok açıdan toplum içindeki birlik yaşamı karşısında eşit değildir. Din, gelenek, siyaset ve kültürel faktörler kadının olma şeklini tanımlamaktadır.

Maalesef futbol sahasında başlayıp tartışmaya konu olan olayın tarihsel süreç içindeki konumuna baktığımızda-kadın bedeni, geleneksel toplumlardan modern zamanlardaki toplumlara kadar sürekli denetlenmiştir. Yani yeni bir saplantı değil… Kadının kendi bedeniyle özdeşleştirilmesini adeta bir iktidar sorunu olarak gören erkek egemen yapı, kadını baskı altında tutmayı ve denetlemeyi bir iktidar gerekçesi-sorunu olarak kabul etmiş ve bu sayede denetimin her seferde ve her konumda yeniden üretilmesini sağlamıştır.

Yüz yıllardır kadınların karşı çıktıkları ve mücadele ettikleri birçok sorun-hala kadın ve erkek kimlik rolleri konusunda sosyokültürel yapının belirlediği kalıplar etrafında dönmektedir. Kadın bedeninin toplumların varlığını sürdürmesindeki üretkenlik rolü ve bunun anlaşılmayan anlamı yanında, erkek egemenliği ve devamında da iktidarın denetimi ve devamlılığı bu bedenler üzerinde yeniden üretilerek var olmaktadır. O pankart boşuna oralara gelmedi…

Gelişmenin ve refah toplumu olmanın yolu; cinsiyet ayrımı olmaksızın-insana ancak ve ancak aklını, sevgisini, yaratıcılığını olanaklı kılabilecek koşulları sağlamakla olur. Cinsiyet ayrımı üzerinden-kadın ve kadının denetimine dair denetim mekanizmaları amacı buradan uzaklaştırmaktadır. Tek tip insan figürü üzerinden bir beklenti ve toplum kadının bedeni üzerinden bir denetime yoğunlaşması, kadının bireysel yeteneklerinin de bu denetimin gölgesinde gelişme imkânı bulamasına olanak sağlayamamaktadır.

Geldiğimiz toplumsal kurgu içindeki-bunu modern toplum olarak yorumlayabiliriz-işleyişe baktığımızda, spor, aleni olarak bir kültürel iktidar hiyerarşisi içinde erkekliğin kadına karşı inşa edildiği belli başlı araçlardan biri haline gelmiştir. Burada eril güçlülük, tamamen kadını incitecek ve pasifize edecek güç ve kuvvet gibi erkeksi değerler üzerinden yapılmaktadır. Sporun toplumsal alandaki ideolojik rolüne baktığımız zaman spor, erkek egemenliğinin kadınlar üzerindeki tahakkümü olduğu açıkça gözükmektedir.

Televizyon ve diğer kitle iletişim araçları-sermayenin ve iktidarın egemenliğinde doğrudan gerçeği aktarmaz. Ancak gerçeği kendi ideolojisi ve çıkarları doğrultusunda kodlar ve gerçeği yeniden üretir. Kadın için neyin özgürlük meselesi olacağını kendi belirleyip bunu pazarlar.

Futbolun medyadaki temsili genel olarak diğer sporların medyadaki sunumlarından farklı değildir ki bir adım da öndedir. Spor, medyada ana hatlarıyla erkeklere özgü bir aktivite olarak kabul edildiğinden, haliyle futbolda adı üstünde bir ‘erkek oyunu’ olarak daha da belirginleşmektedir. Kadınların da futbol oynamaları, hakemlik yapmaları, antrenörlük yapmaları, yöneticilik yapmaları, taraftar olarak maçlara gitmeleri ve hatta dünya kupası organizasyonları düzenlenmeleri futbolun bir erkek oyunu olmasını engelleyip değiştirememektedir.

Birçok kişi hatırlayacaktır ki; Birgün Gazetesinde de haberi yapılmıştı, FIFA kokartlı hakem Betül Nur Yılmaz, maç yönetmek için gittiği Belçika’daki bir turnuvada koşu sırasında rahatsızlanmıştı ve yapılan muayene sonrasında hamile olduğunu öğrenmişti. Bu güzel haber karşısında Yılmaz FIFA tarafından tebrik edilirken, TFF tarafından ise-hakemliğini dondurup fiziksel olarak hazır olduğunda geri dönmek istediğine rağmen-FIFA hakemler listesine yazılmamıştı. Halbuki erkek hakemler, askere giderken hakemlik görevini dondurup döndükten sonra tekrar bulundukları klasmandan devam etme hakkına sahipken, ne hikmetse kadın hakemin, hamile olması sonrası böyle bir hak verilmezken-FIFA kokartının elinden alınması TFF’deki cinsiyet eşitsizliğini net bir şekilde de ortaya koymuştu.

Yani iş daha buradan başlayarak ‘doğal doğum’ sürecine evrildi. Çelişkiyi görüyorsunuz sanırım…Kadınların hamile kalması bir dert, hamile kalıpta nasıl doğurması gerektiği başka bir dert ki bunu dert eden kesinlikle kadınlara değil, ayrımcılığı kendinde hak olarak gören erkeklerdir.

Mesela, erkeklerin futbol sahalardaki doğal olmayan birtakım olaylara karışıp futbolu manipüle etmeleri sezaryen doğumdan daha önemli olmalı… Özellikle bahis, şike, karaborsa bilet, kulüp içinden sözde yapılan transferler üzerinden servet transferleri… Doğal doğumdan doğal olmayan suçlara yönelmek ülke için, insanlık için ve gelecek için daha hayırlı olacaktır.

Müslüm Gülhan – NationalTurk

Exit mobile version