Depremin Gör Dediği

emregollu yatay

NationalTurk yorumcusu Emre Göllü ‘nün Van’daki deprem felaketi hakkında görüşlerini paylaştığı “Depremin Gör Dediği” adlı yazısını sizlere aktarıyoruz.

Depremin Gör Dediği

Teröre kurban verdiğimiz yirmi dört şehidimizin acısının üzerine gelen Van’daki deprem felaketi yüreklerimizi dağladı.

1999’daki Gölcük depreminden sonra bu şiddette bir depremle karşılaşmamış ve neredeyse depremin risk ve tehlikelerini unutma noktasına gelmiştik. Acı bir silkinişle hatırladık bunları. Şehitlerimize ve depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, kederli ailelere ve tüm ulusumuza başsağlığı diliyorum.

Yaşanan deprem felaketi bence 1999’dan bu yana iki önemli hususta ilerleme kaydedemediğimizi gösterdi. Bunların birincisi, depreme karşı risk ölçümlerinin ve yapı denetimlerinin yetersizliği. Van ve Erciş’te öyle görüntüler ortaya çıktı ki tüylerin ürpermemesi mümkün değil. Düşünün bir bina tamamen çökmüş, etrafında onu çevreleyen birkaç bina ise sapasağlam duruyor, depremin zarar vermediği, binanın zarar verdiği söyleminin açık ve seçik bir göstergesi olarak. Betonarme binalarda aslında dere kumu kullanıldığının ve beton parçalarının un gibi dağıldığının ortaya çıkması, 1999’daki vahim görüntülerin tekrarıydı âdeta. Elbette ki önemli bir soru da bu hâle gelen yapılara nasıl ruhsat verildiği.

Van’da bu acı tablo ortaya çıkmışken, uzun yıllardır konuşulan büyük İstanbul depreminde nasıl bir manzaranın oluşacağını düşünmek dahi ürkütücü oluyor. Yaşananlar gösteriyor ki acilen hem mevcut yapı stokunun değerlendirilip gerekli önlemlerin alınmasına ve yeni yapıların inşasında da etkili bir denetim mekanizmasının devreye alınmasına şiddetle ihtiyaç var.

İkinci husus, deprem bölgesine gönderilen yardımların dağıtılmasında yaşanan sorunlar ve bunlara yol açan koordinasyon eksikliği. Depremzedelerin ihtiyaçları belirlenmiş, bunları karşılayacak malzemeler temin edilmiş ama gelin görün ki ihtiyaçlara cevap verilememiş buna rağmen. Yağma iddiaları bir yanda, yardım malzemelerini parayla satmaya yeltenenler diğer yanda. Malzemelerin teslim alınıp depremzedelere ulaştırılmasındaki plansızlığa mı üzülelim yoksa bu elim olayda bile felaketzedeleri sömürerek çıkar sağlamayı düşünen zihniyete mi?

Aslında bu planlama ve koordinasyon eksikliği, toplum olarak klasikleşmiş ve kronikleşmiş bir sorunumuz. Malum, “Göç yolunda düzülür” mantığını esas alarak hareket eden, proaktif olmayı garipseyen ve reaktif olmayı benimseyen, anlık tepkilere kapılıp giden bir toplumsal zihniyet egemen olursa, başka ne beklenebilir ki. Bu depremin riskini önceden saptayıp, buna göre tedbir almayı başarabilseydik, bunlar yaşanır mıydı? Yanıtı hem zor hem de kolay olan bir soru aslında. Yaşanan felaketin bana göre açığa çıkardığı önemli bir husus da sadece yapı sağlamlığı ve afetzede kurtarma operasyonlarının etkiliğinde değil genel zihniyet anlamında da köklü yenilik ve değişikliklere şiddetle ihtiyaç duyduğumuz. Ne zaman ki riskleri önceden düşünüp tedbir almayı öğreneceğiz ve buna göre hareket edeceğiz, doğal afetlerle mücadele etmemiz kolaylaşacak. İnsanî değerlerimizi muhafaza etmenin önemini de unutmayalım ayrıca. Meşhur atasözündeki gibi, araba devrilince yol gösteren çok oluyor ama arabayı devirmemenin esas olduğunu düşünen yok. Hepimize geçmiş olsun, Allah başka felaketlerden korusun.

Emre GÖLLÜ

Exit mobile version