Doping Skandalları : Özür Kabahatten Büyük

emregolluNationalTürk yorumcularından Emre Göllü ‘nün doping testi sonuçlarındaki skandalı işlediği “Özür Kabahatten Büyük” adlı yazıyı paylaşıyoruz:

Özür Kabahatten Büyük:

Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) tarafından yasaklanmış madde veya yöntemlerin sporcu tarafından bilinçli veya bilinçsiz olarak kullanımı şeklinde tanımlanan doping, birçok spor branşında karşımıza çıkan, sporun kanayan yarası durumundaki sorunlardan birini oluşturuyor. Geçtiğimiz Aralık ayı içerisinde Fenerbahçe bayan basketbol takımının ABD’li yıldızı Diana Taurasi’nin idrar örneğine uygulanan doping testinin pozitif sonuç verdiğinin açıklanması, spor kamuoyunda soğuk duş etkisi yapmıştı. Ayrıca, Ceyhan Belediyesi bayan basketbol takımının ABD’li oyuncusu Monique Coker ile birlikte iki ayrı futbolcuda, Gençlerbirliği’nden Orhan Şam ve Karsspor’dan Ali Mesut’tan alınan idrar örneklerinde de doping kapsamına giren madde saptandığı belirtilmişti.

Geçen hafta ise Hacettepe Üniversitesi Doping Araştırma Merkezi, analiz sonuçlarında hatalı değerlendirme yapıldığını ve sporcuların aslında doping yapmadıklarını açıkladı. Güler misin, ağlar mısın misali bir durum ortaya çıktı bu şekilde. İlk açıklamadan sonra Fenerbahçe Kulübü Diana Taurasi’nin sözleşmesini feshetmiş; sporcu dopingli olduğunu kabul etmemekle birlikte ülkesine dönmüş ve hakkını aramaya koyulmuştu. Nitekim, İsviçre’de test yaptırmak ve temiz olduğunu oradan da belgelemek suretiyle haklılığını ayrıca kanıtladı. Taurasi’nin takımdan ayrılmasının ardından Avustralyalı Penny Taylor da kendi isteğiyle Fenerbahçe ile sözleşmesini feshetmişti. Fenerbahçe bu şekilde iki kilit oyuncusunu kaybetti, onların yerine iki yeni transfer yapsa da Şampiyonlar Ligi’nden elenmekten kurtulamadı ve ayrıca hesapta olmayan bonservis bedeli ödemeleri yaptı.

diana taurasi
Diana Taurasi

Sportif anlamda meydana gelen kaybın yanı sıra ülke sporumuzun prestiji de bu olayda büyük yara aldı kanımca. Hem Diana Taurasi hem de Monique Coker, WNBA’de forma giymiş, değerli oyuncular. Hattâ Taurasi, WNBA’in en yetenekli oyuncularından biri olarak gösterilen, lider özellikli bir oyuncu. Tüm bunlar dikkate alındığında, dünya basketbol kamuoyunda ülkemiz için ne düşünülüyordur acaba? Yanıtı gerçekten de iç acıtan bir soru bu, deyim yerindeyse. Taurasi’nin geri dönme olasılığından bahsetmek ise bence olayın trajikomik boyutunu artırıyor. Bu yaşadıklarından sonra böyle bir kariyere sahip oyuncu Türkiye’ye dönse ne olur? Yıldız basketbolculara değinirken iki futbolcu kardeşimizi de unutmayalım. Orhan Şam, geçen haftasonu Ankaragücü-Gençlerbirliği maçında forma giydi ve biri rakip kaleye diğeri kendi kalesine olmak üzere iki gol attı. Sahadaki oyunu sırıtmadı ama psikolojik yıpranmaya maruz kaldığı apaçık ortada, aynı şekilde Ali Mesut’un da.

Kulüplerin maddi ve sportif kayıpları mı, ülke sporumuzun itibarının zedelenmesi mi, övündüğümüz uluslararası doping merkezimizin güvenirliliğinin kalmaması mı, hangisine üzülelim?

Hacettepe Üniversitesi Rektörü, spor camiasında saygın bir yeri olan Prof.Dr. Uğur Erdener’in bireysel hataların sporun gerçeği olduğu şeklindeki açıklaması, özrü kabahatinden büyük olmak deyimini akıllara getirdi. Bu derece vahim sonuçlara yol açan hatanın hesabını kim verecek? Mağdurların zararları nasıl telafi edilecek? Sonuçta kulüpler sporcularından faydalanamadıkları, sporcular da maç oynayamadıkları için zarara uğradılar. Cevap bekleyen birçok soru var. Diğer taraftan da Dünya Anti Doping Ajansı (WADA) tarafından akredite bir kontrol merkezinin bir anda tasfiye edilmesine insanın içi elvermiyor. Türkiye Futbol Federasyonu’nun, futbolculardan doping kontrolü amacıyla alınacak örneklerin analiz için Köln’e gönderileceğini açıklaması da hem bu işe harcanacak dövizi düşündüğümüzde işin tuzu biberi adetâ.

“Bir musibet bin nasihatten iyidir” diye boşuna söylememiş atalarımız. Yaşanan bu skandaldan, tüm yetkililerin ders çıkartıp, bunun tekrarlanmaması için gerekli önlemleri ivedilikle almaları gerekiyor. Bu önlemlerin başlıcası, doping merkezinin yönetiminde ve teknik kadrolarında etkin ve yetkin kişilerin görevlendirilmesi suretiyle yeniden yapılanmanın sağlanmasıdır. Türk usûlü ahbap çavuş mantığıyla hareket etmekten ve olayın üzerinin örtülmesi yaklaşımından kaçınılmalıdır; aksi hâlde, bedeli ağır olan benzer vakaların ortaya çıkması engellenemez.

Emre Göllü

Hot-Affiliates Reklamları
avw
Exit mobile version