Eğer Kendinize Seyirciyi Müşteri Yaparsanız…

Müslüm GülhanNationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan’ın ‘Eğer Kendinize Seyirciyi Müşteri Yaparsanız…’ başlıklı yazısı;

Futbolun; özellikle TV gelirlerinin girdisi ile başlayan ticari boyutundaki büyüme, onu endüstriyel bir hal almasına neden olmuştu.

Kulüplerin şirketleşerek AŞ bazında, kanuni düzenlemeler sonucunda, gelir getiren ve yatırım ortaklığı ve yatırım şirketi gibi şirketler, kurum veya ortak olma süreçlerini yaşamaya başlamışlardır.

Tabi bu yapının “Amatör ruh” diye tabir ettiğimiz çok basit, fakat içi çok dolu olan kavramın hem reel, hem de duygusal anlamada imhasını sağlamıştı.

Bu endüstriyel yapının yurdumuza olan etkisi; 2908 sayılı Dernekler Kanununa göre kurulan ve dernek statüsünde faaliyet gösteren futbol kulüplerimizin, 3813 sayılı TFF Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 27. Maddesi ile Türk Ticaret Kanun’una göre kurdukları veya kuracakları şirketlere devredebilirler…

İşte bizde de her şey buradan sonra başladı…

Kulüplerin büyüyen sermayesi ve girdileri birtakım kişilerin başkan olma histerisini de beraberinde getirdi. Para kendinin olmayan başkanlar, aslanlar gibi para harcamaya başladılar. Başkasının parası tatlı geldi herhalde…

Kulüpler borçlandı, başkanlar zenginleşti ve iktidarı koruma hırsı ile kendi kamu oyunu yaratmaya başlayan başkanlar; taraftara da el atmayı ihmal etmediler.

Seyircinin müşteri halini alması ile kazanılan güç; seyircide bir takım öz güven duygusunu da beraberinde getirdi.
Kurulan seyirci derneklerinin başkanlarda ile girdiği diyalog bir takım çıkar ilişkisini de beraberinde getirdi.

Bedava bilet…

Deplasman paralarının verilmesi…

Amigoların muhatap alınması…

Amigolar ile çıkar ilişkileri…

Bunların hapsi; tribünlere kötü dönemler için verilmiş diyet nemalarıdır. Seyircileri yönlendiren bu yapı başkan ve adamlarını korurken, aslında kulübün canına okumaktadır.

Futbolun bir sömürü mekanizması haline getirilmesi ve toplumsal bir topraklamanın siyasi boyutunu hiçbir şekilde de yazmıyorum…

Genelde dışlanmış kişilerden oluşan bu kitlelerin, koruma iç güdüsü ve her koşulda kulüp için “ben buradayım” ve “her fedakarlığı yaparım”( bu fedakarlığın tamamı şiddet içerir) kaygısı işte sonunda Avrupa’dan ve gerçek futbol alnından dışlanmaya neden olacak kadar ileri boyuta gidebilir.

Kulüplerin paralarını babasının malı gibi harcayan başkanların denetim altına alınmadığı sürece ve Futbolun insanlar için yaşam şekli olmaktan çıkıp, ‘hobi’ halini alırsa, ancak o zaman bu şiddet ve sömürü yapısı da ortadan kalkar.

Müslüm Gülhan / NationalTurk

Exit mobile version