Mahalleden Baskı Manzaraları

emre gollu yazi resmi“Mahalle baskısı” kavramını ilk olarak Prof. Dr. Şerif Mardin, “Türkiye’de Din ve Laiklik” başlıklı makalesinde kullanmıştı.

Önceleri akademik bir tanım olarak algıladığımız bu kavramın, özellikle son yıllarda kamuoyunda yaygın olarak telaffuz edildiğini görüyoruz. Kulaklarımız da ağzımız da bu kavramı yadırgamamaya başladı; 20 Eylül akşamı Tophane’de yaşanan üzücü olay da bu kavramın çarpıcı bir örneği oldu bana göre. Hepimizin gelinen bu nokta hakkında durup düşünmesi gerektiği kanısındayım.

Sergi açılışlarına gelenlerin, sokağı geçişe kapattıkları ve sokakta içki içip etrafı rahatsız ettikleri, sokaktan geçmeye çalışanlara hakarette bulundukları gibi iddialar gündeme geldi. O akşam çekilmiş olan bir fotoğrafta ise, yan yana sıralı sanat galerilerine gelenlerin kaldırımda bekledikleri görülüyordu. Durum böyle olunca da, daha önce geçmişteki birçok üzücü olayda karşımıza çıkmış olan kışkırtma olasılığı içimize kurt düşürdü, deyim yerindeyse.

Ne olursa olsun, medenî olarak addedilen ve geliştiği varsayılan bir toplumda, bireylerin başkalarına hunharca saldırmalarının bir izahı bulunmuyor. Eğer ki rahatsız edici bir durum meydana geldiyse, bunun iletileceği şikayet mercileri var, yerine göre polis veya jandarma. İhbarda bulunulur, gelirler ve gereğini yaparlar. Ortada bir kabahat veya suç varsa, bunu tespit edecek ve gerekli yaptırımı uygulayacak merci de bellidir. Hukuk devleti olmanın gereği budur. Ancak, kolluk kuvvetlerini hiçe sayarcasına, çağımızla bağdaşmayan bir vandallık örneğiyle, adetâ kabahatli gördüğünün cezasını kendisi vermek üzere saldırıya geçmek nasıl bir mantıkla bağdaşır?

Stadyumların ve spor salonlarının tribünlerinde özellikle son yıllarda sık olarak duyduğumuz “Vur, kır, parçala, bu maçı kazan” tezahüratı, görüyoruz ki sırf sahadaki takımların maçı kazanması boyutunu ve tribünleri aşmış, sokağa yansıyarak günlük hayatta bireylerin kendilerine ters gelen bir duruma müdahale etmelerinin zemini olmaya başlamış.

Farklı etnik kökenlere, inançlara, sosyal ve kültürel değerlere, gelenek ve göreneklere sahip bireylerin uzun yıllardır huzur içinde, birbirine saygı ve hoşgörüyle yaşadığı bir toplumun, şiddet eksenli bir tahammülsüzlüğe sürüklenmesini üzülerek yaşıyoruz. Eskiden, farklılıklar birer kültürel zenginlik olarak algılanır ve ortak değerler yüceltilirken; şimdi ortak değerler iğdiş edilmeye çalışılıp, farklılıklar bireylerin gözüne sokulurcasına ortaya konulup bir ayrışma körükleniyor adetâ.

Kazanmak için her yolun mubah olduğu zihniyetinin yıllardır farklı araçlarla empoze edildiği toplumumuzda, bunun sonuçları sadece maddî anlamda kazanç sağlamak için değil, düşünsel anlamda da egemenlik elde etmek adına şiddete başvurmada beis görülmeyen vakalarla kendini gösteriyor. Yaşanan bu olay, eminim ki birçok örneğine hepimizin şahit olduğu, delikanlılar arasındaki basit bir sokak kavgası olarak algılanıp üzeri kapatılmamalı; sosyolojik, psikolojik ve ekonomik bakımlardan analiz edilerek bunun tekrarlanmaması için önlemler ivedilikle alınmalıdır. Yoksa, bir de bakarız ki mahalleden baskı manzaraları gün be gün içimize işlemiş.

Emre Göllü

Yazarın tüm yazılarına gözat »
Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 79) Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 66)
Exit mobile version