KültürManşetTürkiye

İstanbul ‘un Gizemleri II

Maldivler Kutlu Olsun
Murat Y. Köksal

Geçen yazımda insanın yaşadığı şehre yabancılaşmasını bu şehrin damarlarında dolaşırken onu hiç tanıyamamasından dem vurmuştum. Gerçekten de çoğumuz hayatımızı geçirdiğimiz şehirde ne nerede nasıl gidilir bilmeyiz. Önünden yürüyüp geçtiğimiz binaların o an için önemi bizim için sadece taş yığınlarıdır çoğu zaman.

İşe yetişmekte olan bir adam,ya da çocuğunu okuldan alma telaşındaki bir kadın için pek de değeri yoktur bu şehirde tarihi yapıların,doğa güzelliklerin. Oysa bir de şöyle düşünelim; buraya her yıl binlerce kişi turist olarak geliyor ne için?

Bizim hergün önünden geçip burun kıvırdığımız,farkında olmadığımız bu şehir,İstanbul için. Sanırım insanın yaşadığı şehirde  tat almasının en güzel yolu o şehri farkedebilmek !

İsterseniz  İstanbul’da kısa bir tur atalım beraber. Hayatın binbir gailesi içinde “farkedemediğimiz” bir kaç küçük ayrıntıya göz atalım kısaca. İstanbul gerçekten de gizemler şehri.

Hemen her sokağında bir efsane bir geçmişten kalan hatıra bulmak mümkün. Üsküdar’da dolaşırken eski dar bir sokak arasında her an bir türbe ,bir yatır, ya da bir hazire ile karşılaşabilirsiniz. Elbette bunlarla ilgili efsanelerle de ! Hemen her türbenin kendine ait bir gizem dolu öyküsü vardır o civarda.

Kimi geceleri tekinsiz sesler geldiğini anlatır,kimi yatsı vakti kalkıp ibrik,havlu kullanan mevtalardan bahseder.İnanıp inanmamak bir tarafa ,asırlardır süregelen bu söylenceler din-dil gözetmeden bugünlere aktarılmıştır.
İşin ilginç yanı yüzlerce yıldır Bizanstan kalan bu gizemlerin daha sonra Osmanlılaşarak kutsallığını devam ettiren örneklerinin de olmasıdır. Bu Balkanlarda tam tersi şekilde tezahur eder.

İlk Türk Akıncı’larının ve erenlerinin mezarlarının çoğu bugün oralarda hâlâ kutsal hıristiyan  ziyaret yerleri olarak korunmaktadır. İnsanlar efsanelere,kutsal hikayelere,gizemlere duydukları ilgi ve ihtiyacı yüzyıllar geçse de,dinleri,yaşam şekilleri farklı olsa da devam ettirmektedirler.

İstanbul’un şüphesiz en ilginç türbe hikayelerden biri Beşiktaş’ın Fulya semtindeki Bardakçı Baba Türbesi’ne aittir. Bugün BJK Şan Ökten Tesisleri’nin tam karşısına düşen mevkide yeşile boyalı bir mezar !

yunanistan golden visa yurt disi emlak 2024

Gençlik yıllarımda Fulya’dan antremandan çıkıp o günlerde otobüs durağının tam arkasında yer alan bu mezarda yatan ! zâta fatiha okumuşluğum vardır. Gelin görün ki; işin çok şenlikli bir kısmı var.

Bakın 70’li yıllarda  Diş Hekimi Hüseyin Cahit Dursun burasıyla ilgili neler anlatıyor ; “”Yıllar önce türbenin olduğu yer bomboş araziydi. 1970’lerde oraya ders çalışmaya gidiyordum. Uyduruk bir tahta yaptık. Bardakçı Baba yazdık. Aradan yıllar geçti orası imara açıldı. Tahtayı görenler etrafını çevirip yatır yapmışlar. İnsanlar küçük yaşta yaptığımız şakaya inandılar. Şimdi de orası türbe halinde. Halbuki türbenin olduğu yerde ölü yok. İnsanlar orada boşuna dua etmesinler.“”

Farmir bardak
Fulya'daki Bardakçı Baba Türbesi !

Gerçekten de bu şehirde olmayacak şey pek yok gibi. Yıllar içinde bu tür olayları konuştuğum hemen her arkadaşımdan türbelerin yıkımı veya taşınması sırasında oluşan lanetler hakkında türlü hikayeler dinledim. Kimi dozerin arızalandığını,kimi iş makinesinin dişinin kırıldığını hatta dozer şöförünün görünmeyen bir el tarafından tokatlandığını anlattı bana.

Şüphesiz siz de bu ve buna benzer söylenceler işitmişsinizdir yakınlarınızdan.

Ancak ne tuhaftır ki ; bunu bize aktaranlar da bu olayları hep başkalarından duymuş! Ben henüz böyle bu olaya birebir şahit olan biriyle karşılaşmadım.

Bunlar sanırım insanoğlunun kutsala olan saygısından ve gizeme duyduğu ilgiden kaynaklanan şehir efsaneleri .Bugün Eyüp Sultan ve Yuşa Hazretleri ile ilgili aslında buraların onların mezarları olmadığına dair şaibeler yayılsa da bu söylenceler gerçek olsun olmasın artık yüzyıllardan gelen bir kutsallığa sahip oldukları gerçeği değişmeyecektir.

İstanbul’da medfun çok sayıda imparator,padişah,evliya,sahabe bulunmaktadır. Bunların çoğu unutulmuş,harap hale gelmiş hatta bir kısmı yok olmuştur. Kuşkusuz Türklerin en büyük hakanlarından biri Fatih Sultan Mehmet’in türbesi de çok ilginç söylencelere sahiptir.

Bugün Fatih Camii avlusunda bulunan türbe ile ilgili çok enteresan yorumlar yapılır. Cihan fatihi II. Mehmet son derece mütevazi bir yerde yatıyor bugün. Sade,gösterişsiz,fakat o kadar da güzel bir türbe.  Fatih fermanlarında ilgi çeken bir nokta vardır.

Fatih hem Osmanlı hem de son Roma imparatorudur.Fermanlarında bunu açıkça yazar. İşte büyük imparatorun mezar yeri de Doğu Roma şehrinin kurucusu Konstantin’in yattığı yerdedir. Hatta Fatih Cami’sinin yapımında,bir zamanlar orada bulunan Aziz Havariyun Kilisesi ve Konstantin’in mezar yerinden sökülen taşlar da kullanılmıştır. Aslında bu yapıları Türkler yok etmemiştir.13. yy’da Latin istilasına uğrayan şehir yağmalanırken burası da yerlebir edilmiş hatta imparator Konstantin’in kemikleri yok edilmiştir.

Osmanlılar zamanında bir padişah payitahttan uzakta bir seferde ya da gezide ölürse şehre gelinceye kadar bozulmasın diye mumyalanırdı. Fatih de şehir dışında ölmüş ve biraz geç de olsa mumyalanmıştır.

k h a n d e IMG 4221
Fatih Sultan Mehmet'in Türbesi

İşin ilginç kısmı burada başlıyor. Murat Bardakçı‘nın naklettiğine göre ;

Nisan yağmurları İstanbul’a 1800’lerin sonunda her zamankinden fazla yağmış, şehri seller götürmüş, Fatih tarafları göle dönmüş ve her tarafı su basmıştı. Selin hemen ertesi günü, Fatih semtinin sakinleri arasında bir dedikodu çıkar: Fatih Sultan Mehmed gece halkın ruyasına girmiş, “Boğuluyorum, beni kurtarın” demiştir.
Tahtta, İkinci Abdülhamid vardır ve hükümdar dedikodulardan ânında haberdar olmuştur. Abdülhamid, amcası Sultan Abdülâziz’in damadı Şerif Paşa ile Fatih ve Aksaray taraflarının itfaiye kumandanı Mehmed Paşa’yı huzuruna çağırır. Türbeye giderek mezarı açıp cenazeyi kontrol edecek, halkın gördüğü ruyanın doğru olup olmadığını araştıracak ve saraya dönüp rapor vereceklerdir. Hükümdar, paşaları türbeye göndermeden önce göreceklerini hiçbir yerde söylemeyeceklerine dair sıkı sıkı yemin ettirir. Mehmed ve Şerif Paşalar, Fatih Camii’nin yanıbaşındaki türbeye gider ve sandukayı kaldırıp mezarı kazarlar.
Derken, önlerine demir bir kapak çıkar. Kapağı açtıklarında taş bir merdiven görürler. Ellerinde lambalarıyla merdivenden iner ve daha derine uzanan bir dehlizle karşılaşırlar.

Dehlize dalar, metrelerce yürür ve ufak bir salonu andıran başka bir mekâna gelirler. Ortada musalla taşına benzeyen bir mermer, mermerin üzerinde de bir işlemeli ağaçtan bir tabut vardır.

Bir hayli zorlanarak tabutu açar ve içinde bozulmamış bir mumya bulurlar: Fatih’in mumyasını. Yüzü aynen, yaşadığı devirde çizilmiş resimlerindeki gibidir.

Sonraları padişah olayı yaşayanlardan bunu kimseye anlatmamalarını istese de yıllar sonra bu olay ortaya çıkmıştır. Şu anda Fatih’in gerçekten sandukasının altında mı yoksa o dehlizli yeraltı sığınağında mı gömülü olduğu kesin değildir.

İstanbul’un gizemleri yazmakla bitmez. Belki gelecek sefere Hz. İsa’nın gerildiği söylenen çarmıhın ve çivilerinin İstanbul’un göbeğinde nerede olduğundan bahsederiz.

1980 ihtilalinde BJK  İnönü Stadı‘nın altından gelen sesler neydi acaba? Belki,şehri baştan başa sardığı söylenen yeraltı dehlizlerinden de bahsederiz.

Bu şehirde yaşamanın zevkine varmanız ve ona sahip çıkmanız dileğiyle.

Murat Y. Köksal

Alıntılar:WOW TURKEY Sitesi ve Murat Bardakçı’nın ” Fatih bizzat Konstantin’in mezarına gömülmek istedi ” yazısı.

Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 103) Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 113)
Konserler

Murat YILMAZ KÖKSAL

Murat Yılmaz Köksal yazılarını Türkiye ve Dünyanın en objektif gazetesi NationalTurk ile takip edin.

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Maldivler Turu
Başa dön tuşu