Kalıplandırma

sinan adiguzelÜlkemiz insanının yıllar yılı bitmeyen gelenekselleşmiş bir davranışının apayrı bir boyutu, hiç kimselerin kulak ardı etmemesine karşın, sürekli alarm vermektedir. Bu alarm yıllar yılı duyulamadığından uzun vade de bir çok sıkıntı ve proplemi de beraberinde getirmiştir.

Bu bahsettiğimiz gitikçe gelenekselleşen aykırı davranış biçimi insanları şu veya bu şekilde kalıplamak,kalıplara uydurmak ve kalıplandırmak şeklinde isimlendirilebilinir.

Bu konuyu yüzeysel bir şekilde bir kaç örnekle somutlaştımak gerekirse, mesela; Orhan Pamuk, Ermeni meselesi ile ilgili kendi yorumunu (olumlu yada olumsuz) yaptı diye kimi çevrelerce, Vatan haini ilan edildi, kimilerince bu aydın kişinin bir ömürlük tüm başarıları bu fikrine yoruldu ve hatta kimileride kendilerince durumdan vazife çıkarıp bu ülkenin bireysel gururu olan kişiyi akıllarınca öldürme fikrine kadar olayı büyüttüler.

Bir diğer örnek Fazıl Say gibi bir ustanın adım adım gericiliğin ülkemize yerleşmekte olduğuna işaret eden, bir cümleyi geçmeyen yorumun dan ötürü bir sürü veryansın edildi.

Ve yine aynı olumsuz gidişat nice, Nazım Hikmet’lerinde olumsuz sonuna katkı yaptı.

Bu ve bunun gibi daha binlerce gelmiş geçmiş örneği ve örnekleri bulunabilecek bu konunun yıllardır süregelen vurdum duymazlığı sayesinde hala ülkemizde bir, Aydın’ın, bir, Sanatçı’nın ya da herhangi bir çevreden bir, Akademisyen’in vs. gibi tek bir yorumundan hareketle kalıplara sokulması o kişi yada kişilerin bir anlık bir oldu bitti ile yargısız infazına sebebiyet vere gelmiştir. Ve bu da her alan da ve her anlamda kısır döngü bir devamlılığa sebebiyet vermiştir.

Bu gelenekselleşmekte olan bozuk davranış biçiminin yıllardır bir türlü önünü alabilmiş değiliz.

Ve yine bu olumsuz davranış biçimi, toplumların illeri gitmesinde en büyük faktör olan Aydın’ların, Sanatçı’ların, Akademisyen’lerin, Bilim Adamları’nın vs. sessizliğine, yer değiştirmelerine vb. tarzda davranış ve davranış biçimleri ile kaybolup boğulmalarına sebebiyet vermiştir.

Öyle ki bu kalıplama, kalıplandırma, katagorize etme davranışı yıllar sonra Yüce Atatürk’e bile zaman zaman uygulanmaya çalışılmıştır. Yok efendim neymiş o yüce Şahsiyet alkol alırmış, Yok efendim neymiş Solcuda değilmiş, Vay efendim aslında başarıları da kendisinden çok tükenmiş olan Osmanlı paşalarına aitmiş ve aslında onun kurtuluş mücadelesi de ne hikmetse milleti bunalıma sokmuşmuş vs. cinsinden aptal aptal söylemler ve arayışlar.

Yani bu gelenekselleşmekte olan modası geçmiş tek düzeliğimizden sizce de kurtulmanın vakti gelmedimi? Yeter yani, bu iş Yüce Atatürk’ün kusursuz, başarılı kişiliğini bile gölgeleme çabası yönüne girmiştir. Yeter artık, yapmayın etmeyin beyler birey olarak ta, Millet olarak ta olumlu yönde değişim için kimi neyi beklemekteyiz…

Sinan Adıgüzel
23/09/2008 – 16:42

Exit mobile version