2010 Kış Olimpiyatları, Kanada’nın Vancouver kentinde görkemli bir açılış töreniyle başladı. Bu görkeme rağmen açılış, ülkemizi temsil eden beş sporcumuz için bir krize dönüştü.
Bunun nedeni de bayrağı taşıyacak sporcumuzun son dakikada değiştirilmesiydi. Açılış töreninde bayrağımızı Tuğba Karademir’in taşıması kararı önceden alınmışken son anda bu görev Kelime Aydın Çetinkaya’ya verilmişti.
Böylece, topu topu beş sporcudan oluşan kafilemizde gerginlik yaratan, aslında yıllardır izlemeye aşina olduğumuz yönetim zafiyetine bağlı skandallardan bir yenisi daha karşımıza çıktı.
Neler görmedik ki bugüne kadar?
Yarışma öncesinde kilosu kontrol edilmeyip tartıda fazla çıkınca saunaya sokulan, saunada çabuk kilo veremeyince de bol proteinli besinler yüklenerek bir anda kilo aldırılıp üst sıklete sokulmaya çalışılan sporcu bizimdi;
aynı şekilde, yarışma sırasında hakkını kullanması gereken zaman takip edilemeyip, bitime saniyeler kala paldır küldür podyuma itilip başarılı olması beklenen sporcu da öyle, müsabaka için gerekli malzemesi eksik olduğu için başka ülkenin sporcusundan ödünç malzeme alıp bunun rahat kullanamayan ve mağlup olan da.
Bu tarz yaşanmış hikâyemiz çok, ne yazık ki başarı hikayelerimize baktığımızda bunların yanında devede kulak kalıyorlar. Vancouver’de yaşanan bu “bayrak” krizi de deyim yerindeyse tuzu biberi oldu hepsinin.
Tuğba Karademir, ailesinin büyük fedakârlıklarla yerleştiği Kanada’da spor yaşantısını devam ettirmekle birlikte ülkemiz için yarışan, branşında bizi dünya çapında temsil eden tek sporcumuz, ulusça gurur kaynağımız.

Kelime Aydın Çetinkaya da kayak branşının kuzey disiplininde ülkemizi önceki iki Olimpiyatlarda temsil etmiş, ayrıca ülkemize Balkan Şampiyonluğu kazandırmış başarılı bir sporcumuz.
Doğu Anadolu’nun bağrından çıkmış ve imkansızlıklarla boğuşarak kariyerini ilerletmiş bir yetenek.
Her iki değerimizi de koruyup onlara ulusumuz adına sahip çıkması gereken becerikli (!) yöneticilerimiz ise onları bu vahim olayda kafa kafaya tokuşturdular, deyim yerindeyse.
Sonuçta, kilometrelerce uzakta yaşadığı ülkesini sadece buz pistlerinde değil her sosyal ortamda gururla temsil eden Tuğba Karademir’in kalbi kırıldı, morali alt üst oldu.
Eminim ki Kelime Aydın Çetinkaya da emrivaki şeklinde karşılaştığı bu durumdan rahatsız olmuştur, arkadaşının düştüğü duruma üzülmüştür.
Her üst düzey uluslararası spor organizasyonun açılış töreninde bir klasiğimiz vardır aslında, kalabalık bir Türk kafilesinin geçişini görür ve seviniriz.
Ancak biraz inceleyip araştırınca görürüz ki kafilemizde sporcudan fazla idareci yeralmakta ve kalabalık görüntü bu şekilde oluşmaktadır, ne acıdır ki.
Sporcu başına iki idarecinin düştüğü kafilelerimiz dahi olmuştur, güler misin ağlar mısın misali. Elbette ki bir kafilede branş bazında ekip sorumlularının, teknik adamların, menajerlerin ve hakemlerin yeralmaları olağandır ancak bizim kafilelerimiz yıllar boyu yurtdışı geziye gitmek isteyen, hatırlı kişi (!) yakınlarının işgaline uğramıştır adetâ.
Şahit olmaktan bıktığımız bu skandalların sona ermesi için yapılması gerekenlerin başında, balık baştan kokar misali bir zihniyet evrimi ve buna bağlı değişiklikler geliyor.
Türk sporunun gerçek anlamda becerikli ve yetenekli yöneticilere ve bu yöneticilerin geliştirecekleri stratejiler ile uygulayacakları planlara ihtiyacı var. Dünya’da yükselen ülkeler arasında gösterilen Türkiye’nin, Olimpiyatlarda sadece beş sporcuyla temsil edilmesi ise hepimizin üzerinde düşünmesi gereken başka bir konuyu oluşturuyor.
Bu Olimpiyatlarda da başkalarının aldıkları madalyalara imrenmekle kalacak, kanıksadığımız skandalları ise bir süre sonra unutacağız. Futbol ile avunup sonra da biz Olimpiyatlarda niye madalya kazanamıyoruz diye sorup duracağız. Oysa ki sorunun cevabı kendimizde aslında, değil mi?.
Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 111)
Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 110)