Yalnız Bir Yıldız Kaydı

emre gollu

Ata sporumuz olarak güreşi biliriz, futbola ise toplumca tutkunuzdur, adetâ futbolla yatıp kalkarız.

Diğer branşlardaki başarılardan da mutlu oluruz, bunları imgeleştiririz ve zihinlerimize böyle yerleştiririz, 12 Dev Adam ve Filenin Sultanları örneklerinde olduğu gibi. Spor dallarının anası sayılan atletizmde ise uzun yıllar boyunca rahmetli Ruhi Sarıalp’in 1948 Londra Olimpiyatları’nda üç adım atlamada kazandığı bronz madalya ile avunmaktan öteye gidemedik, uluslararası yarışmalarda deyim yerindeyse nal topladı sporcularımız, hattâ bunların bazılarına sporcu bile gönderemedik.

2000’li yılların başında ise Anadolu’nun bağrından çıkan bir kız, Türk atletizminde bir çığır açtı, Süreyya Ayhan’dı ismi.

Süreyya Ayhan Dünya'yı Peşine Takan Şampiyon SporcumuzOnu, 1500 metrede, 2000 yılındaki Sidney Olimpiyatları’nda yarı final ve 2001’deki Dünya Şampiyonası’nda da final koştuğunda tanıdık, dereceleri ve yükselen performansı ümit vericiydi. 2002’deki Avrupa Şampiyonası’nda performansını zirveye çıkardı Süreyya Ayhan ve altın madalyayı boynuna takarak hepimizin göğsünü kabarttı.

Toplum olarak genel bir huyumuz, edinilen bir başarıya tanıklık ettikten sonra bunun sürekliliğini beklememiz ve istememizdir, özellikle sporda kendini gösterir bu durum.

Süreyya Ayhan’ın Avrupa şampiyonluğundan sonra da iki yıl önce ismini fazla kimsenin bilmediği bu değerli sporcumuzdan beklentilerimiz bir anda en üst noktaya ulaştı, bundan sonra gireceği her yarışı kazanmasını ve hattâ 1500 metrede dünya rekorunu kırmasını bekler hâle geldik. 2003’te dünya ikincisi olduğunda takdir yerine birinci olamadığı için eleştiri almıştı Süreyya Ayhan.

2004 yılında Atina Olimpiyatları öncesinde doping kontrolünü reddettiği iddiasıyla başlayan sürecin sonunda Olimpiyatlara katılmama kararı ise onun kariyeri için düşüşün başlangıcıydı. Pistlerden iki yıl men cezasını doldurduktan sonra yaşadığı sakatlık ve bunun tedavisiyle birlikte 2008 Pekin Olimpiyatları’na hazırlık sürecinde yapılan doping kontrolünde sonucun pozitif çıkması onu sona doğru götürüyordu. Atletizmden ömür boyu men cezası aldıktan sonra bu cezası Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Tahkim Kurulu tarafından dört yıla indirilmişti ancak Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi (CAS) bu cezayı yeniden ömür boyu mene çevirdi.

Bu karar, Süreyya Ayhan’ın idam fermanını imzalamaktan farksız oldu, beş yıllık bir süreç trajik bir şekilde noktalandı. Atletizmde ülkemizin yetiştirdiği ender yeteneklerden biri, yalnız bir yıldız gibi kaydı gitti.

“Araba devrilince yol gösteren çok olur” diye bir atasözümüz vardır, gerçekten de bu trajik durum meydana gelince kamuoyunda farklı görüşler tekrar ortaya çıktı. Bunlara bakınca, “Beş yıldır aklınız neredeydi?” diye sormak geliyor insanın içinden. Ne yazık ki Süreyya Ayhan’ın sportif kariyerini ve başarılarını gündemde tutmak ve onu yeni başarılar için motive etmek yerine, onun özel hayatı didiklendi ve magazin malzemesi yapıldı. Sonradan eşi olan antrenörüyle olan ilişkisi zayıf karnı olarak Süreyya Ayhan’ın karşısına sürekli çıkarıldı, bununla ilgili sayısız yakıştırmada bulunuldu, antrenörü de kendisi de yerden yere vuruldu. Gelinen nokta ve elde edilen sonuç ortada, elimizdeki bir değeri göz göre göre bozuk para gibi harcadık. Bir zamanlar baş tacı ettiğimiz kişiyi yerin dibine batırdık ki günlük hayatı magazine endekslenmiş bir toplumda bu durumu yadsımamak gerekiyor kanımca.

Süreyya Ayhan ve Yaşanılan TrajediBundan sonra, çok düşük bir olasılıkla, ömür boyu men kararı temyiz edilse bile maruz kaldığı psikolojik yıpranmanın ve yaşadığı üzüntülerin ardından Süreyya Ayhan’dan yeniden aynı başarılı performansını beklemenin hayalcilik olacağı düşüncesindeyim.

Atletizm Federasyonu’nun yetkilileri başta olmak üzere tüm spor kamuoyunun şapkayı önüne koyup düşünmesinin zamanıdır, yoksa başta yetenekleri de benzer şekilde göz göre göre kaybederiz ve akıllar başa geldiğinde iş işten geçmiş olur.

Yaşananlar gösteriyor ki ülkemizin spor politikalarının gerek genel olarak gerekse branş bazında baştan aşağı gözden geçirilip yenilenmesine, bu yenileme sürecinde de sporların anası sayılan atletizme özel bir yer ayrılmasına; spor teşkilatlarının ve federasyonların, belirlenecek yeni politikalar ve stratejiler doğrultusunda yapılandırılmasına ve her branşta yetenekli sporcuların gelişme programlarına alınmasına şiddetle ihtiyaç var. Yoksa, Olimpiyatlarda devşirme sporculardan medet umup hayal kırıklığına uğramaya ve geçmişte kazanılmış madalyalarla avunmaya devam ederiz, bir arpa boyu mesafe katedemeyiz.

Emre Göllü
Yazarın tüm yazılarına gözat »

Süreyya Ayhan kimdir?, geçmişteki başarıları ve spor kariyeri ile ilgili ayrıntılar için aşağıdaki linki tıklayın.

Süreyya Ayhan Kimdir

Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 100)

Exit mobile version