Teknik Direktör (Antrenör) ve sporcu ilişkisi
Sportif alanda zihinsel performans antrenörlüğü yapan bir sosyal bilim uzmanı olan NationalTurk yorumcumuz Ersin Afacan bu haftaki yazısında Teknik Direktör (Antrenör) ve sporcu ilişkisi ile ilgili görüşlerini bildirdi.
Spora küçük yaşlarda başlanıldığı için antrenör-sporcu ilişkilerinin önemi kaçınılmazdır. Bu nedenle sporda başarıyı etkileyen faktörlerden biri de antrenör-sporcu ilişkisinin sağlıklı olmasıdır.
Bunun sağlanması önemli ölçüde antrenörlerin niteliklerine bağlıdır. Bu yazımda bir antrenörün sporcuları ile sağlıklı bir iletişim kurabilmesi için gerekli olan özelliklerden söz etmek istiyorum.
Profesyonel spor, fedakarlık isteyen bir meslektir. Örneğin sporcu, sabah antrenmanına yetişebilmek için erken uyanmak zorundadır. Bunun için erken yatmalıdır. Zaman zaman günde çift antrenmanlar yapılmakta ve dinlenme, yemek yeme gibi işler için ayrılan zamandan sonra geri kalan kısa süre sporcunun hayatını renklendirecek çeşitli konular için yeterli olmamaktadır. Ayrıca ülkemizde başarıya ulaşabilmek adına yapılan kamplar sporcu için bir kışla yaşantısı gibi geçmektedir. Dolayısıyla ilk olarak bir antrenör, insan anatomisi ve fizyolojisini, antrenman metotlarını, oyun sistemleri ya da taktiklerini bütün incelikleriyle çok iyi bilse de iyi bir psikolog ve iyi bir pedagog olmadıkça başarıya ulaşamayacaktır.
Hiçbir antrenör, sporcu belirli bir yöne motive olmaya hazır oluncaya kadar onu daha iyi bir performans için motive edemez. Sporcu dış motivasyonu kabul etmeye başladığı an, belirli bir derecede öz-motive olur. Yani kendisine antrenörlük edilmesini kabul etmeyi ve gelişmiş performansın ortaya çıkmasını sağlayan daha fazla çalışmayı kabul etmek sporcunun istekliliğine bağlıdır. Bundan dolayı takımın geneli tarafından istenmeyen bir antrenörün göreve devam etmesinin pek bir anlamı yoktur.
Antrenör, kişiliği ve davranışıyla sporcularına örnek olmalıdır ki zaten istemeden de olsa örnek olacaktır. Bir antrenör için en büyük mücadelelerden biri, aksilikler veya hatalardan sonra huzur ve güveni sürdürmede sporculara yardım etmektir. Antrenörün hatadan sonra tepkisi ya hayal kırıklığına uğramak şeklindedir veya sporculara gelecek oyunda hatayı nasıl önleyeceğini söylemektir. Antrenör öncelikle, hatayı takip eden ilk anda kendini kontrol edip sükuneti ve güveni devam ettirmelidir. Antrenörün sükuneti göstermesi ile sporcu,
zorluklar ile nasıl başa çıkılacağını gözlemleyerek öğrenir.
Sporcu, antrenörü bir mahkeme hakimi gibi görebilir. Fakat antrenör, hatadan sonra sporcuyu, sözlü olarak teşvik ederse veya sırtını okşayarak sözsüz teşvik ederse ona en ciddi yardımı yapmış olur. Örneğin kulak tırmalayan haykırmalarıyla ya da küçük düşürücü küfürlerle sporcularını antrene etmeye çalışan ya da ağzından sigarasını düşürmeyen bir antrenör sporcularına ne derecede olumlu etki yapabilir?
Gerçek başarıya zorbalıkla ulaşmış bir antrenörü ne gördüm ne de duydum. Otorite karşılıklı saygı ve güven duygusuyla dolu olmalıdır. Antrenör, eski ve eksik yönlerini görebilmeli ve kendini tamamlayıp yenilemelidir. Öyle ki antrenör her zaman sporcularından en az bir adım önde olmalıdır. Çünkü sporcunun gelişmesi antrenörün gelişmesine bağlıdır.
Antrenör, bütün sporcularına hakça davranmalıdır. Her hafta sporcularıyla konuşmalı ve çeşitli dertleriyle ilgilenmeli yani onları tanımalıdır. Çünkü antrenör, her sporcunun optimum uyarılma düzeyini bilmelidir. Yoksa her sporcu için aynı motivasyon tekniğini kullanan antrenörler başarısızlığı garantilemiş olur. Farklı motivasyon teknikleri için ise sporcuları ile birebir sağlıklı iletişim kurmalıdır. Bilgisi, anlayışlı ve sabırlı davranışları, yerinde kararları ve sorumluluktan kaçmayışı ile güven duygusunu uyandırabilmelidir. Ayrıca bir antrenör, maç öncesi ve devre arasındaki konuşmasında takımını güvenli, odaklı ve inançlı bir zihinsel duruma ulaştırmalıdır. Soyunma odasında sporcularına huzursuzluk, korku ve şüphe içeren konuşmalar yapan bir antrenör başarısızlığa zemin hazırlar.
Sporcularını yıpratıcı çalışmalar ve zorluk derecesi yüksek maçlar için hazırlamak bir antrenörün başlıca görevlerinden biridir. Bunu gerçekleştirebilenler başarıya ulaşabilir. Bunun için de antrenörün hem fiziksel hem zihinsel (mental) gücü ortalamanın üzerinde olmak zorundadır…