İşte 25 yıl hapis cezasının gerekçeli kararı
CHP İstanbul Milletvekili Berberoğlu’na, durdurulan MİT tırları görüntülerini eski Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Dündar’a verdiği iddiasıyla ilgili yargılandığı davada, verilen 25 yıl hapis cezasının gerekçeli kararı tamamlandı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nu, durdurulan MİT tırları görüntülerini eski Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’a verdiği iddiasıyla ilgili yargılandığı davada, “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak” suçundan verdiği 25 yıl hapis cezasının gerekçeli kararını açıkladı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ali İhsan Horasan’ın başkanlığında birinci heyetin baktığı davanın gerekçeli kararının yazım işlemi tamamlandı.
Gerekçeli kararda, iddianameye, sanık, tanık beyanları ile dosyadaki diğer deliller ve mahkemenin kısa kararına yer verildi. Gerekçeli kararın ”Delillerin Değerlendirilmesi ve Ulaşılan Kanaat” başlığında, dosya içerisindeki HTS kayıtları, baz bilgileri, sanık Can Dündar’a ait “Tutuklandık” isimli kitap içeriği ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, 1 Ocak 2014’te Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde ve 19 Ocak 2014’te Adana’ın Ceyhan ilçesinde MİT’in ülkenin milli menfaatleri doğrultusunda yürüttüğü faaliyetler kapsamında Suriye’ye gönderdiği malzemeleri taşıtan tırların halen FETÖ/PDY talimatıyla hareket ettiklerinden bahisle haklarında dava açılan jandarma personellerince durdurulduğu anımsatıldı.
Jandarma personelince darp, cebir ve şiddet kullanılmak suretiyle tırlara el konulduğu, MİT mensuplarının etkisiz hale getirildiği anlatılan kararda, olayın hemen akabinde operasyonu gerçekleştiren personel ve ilgili yargı mensupları hakkında soruşturma başlatıldığı hatırlatıldı. Gerekçeli kararda, Adana Hakimliği’nce milli menfaatler doğrultusunda ika olunan faaliyetler kapsamında olması ve özü itibarıyla “devlet sırrı” kapsamında kalmasından dolayı konuyla alakalı bilgi, belge, resim ve dokümana 14 Ocak 2015’te yayın yasağı kararı alındığı belirtildi.
Kararda, tırlara yapılan müdahalenin hemen ardından Türkiye Cumhuriyeti Devleti birimlerince kamuoyuna duyuru yapılarak, Suriye Türkmenlerine yönelik yardım faaliyeti yürütmekle görevli MİT’in tırlarındaki yardım malzemelerinin devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgiler niteliğinde olduğunun bildirildiği, yine MİT’in 6 Şubat 2014 tarihli yazısında işlemin faaliyetin ”Müsteşarlığa verilen görev ve yetkiler uyarınca ülkenin milli menfaatleri doğrultusunda yürütülen faaliyetler kapsamında olduğu”nun aktarıldığı kaydedildi.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde devam eden yargılama süreci, kamuoyu duyurularıyla MİT tırları olayının milli güvenlik meselesi olduğu hususunun aşikar olmasına, ifşası ve açıklanmasının devletin güvenliğine, iç ve dış siyasal yararlarına zarar vereceği ortaya konulmasına rağmen yine ulusal güvenlik söz konusuyken basın hürriyetinden bahsedilemeyeceği vurgulanan kararda, sanık Can Dündar tarafından 7 Haziran 2015 genel seçimlerine 1 hafta kala, Genel Yayın Yönetmeni olduğu Cumhuriyet gazetesinin 29 Mayıs 2015’teki baskısında olaya ilişkin birçok fotoğrafı, malzemeye ilişkin tüm bilgileri yayınladığı anlatıldı. Kararda, manşetten “Dünya Gündemini Sarsacak Görüntüler İlk Kez Yayınlanıyor” denildiği ve halen ilgili olay nedeniyle yargılanan dönemin Cumhuriyet Savcısı Aziz Takçı’nın gazeteden Ahmet Şık ile yaptığı röportaja yer verildiği aktarıldı.
Haberde olay tarihinde Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın doğruyu söylemediklerinden bahisle itham edildiği, gazetenin ulaştığı görüntüleri, MİT, jandarma ve polise ait olduğu tahmin edilen 3 ayrı kamera tarafından tespit edildiği anlatılan gerekçeli kararda, haber içeriğindeki “Olaydan sonra hükümet cephesi ‘tırlardaki malzemelerin devlet sırrı olduğunu söylemiş’ yönünde açıklamalarda bulundu” anlatımıyla özü itibarıyla gizli kalması gereken ve açıklanmaması gereken hususların “haber” adı altında sunulurken dahi bunun devlet sırrı olduğunun devlet tarafından kamuoyuna duyurulduğunun itiraf edildiği kaydedildi. Kararda, haberde, MİT tırları dosyasının sanığı eski savcı Takçı’nın röportajına yer verilerek, “Yarın hükümet düşer” şeklinde yazılar yazıldığı, tutuklu jandarma personelinin beyanlarına yer verildiği kaydedildi.
Berberoğlu’na giden süreç “Tutuklandık” kitabı
Gerekçeli kararda, benzer bir haberin de “Jandarma Var Dedi” başlığı altında 12 Haziran 2015 tarihli baskısında sanık Erdem Gül tarafından yapıldığı anımsatılarak, Dündar ve Gül hakkında soruşturma başlatılıp kamu davası açıldığı, yargılama sırasında Can Dündar’ın tutuklu kaldığı süreçte “Tutuklandık” kitabını yazdığı, tahliye olduktan sonra kitabı yayınladığı belirtildi.
Kitabın içeriğine yer verilen gerekçeli kararda, kitap içeriğinde Dündar’ın “Nihayet 27 Mayıs Çarşamba günü solcu bir milletvekili dostum getirdi görüntüleri. İzleyince kafamda hiçbir şüphe kalmadı. MİT Suriye’ye silah taşıyordu. O aşamada haberi gazetemizin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’a göstermek istedim. Bu tür duyarlı haberler de ona danışmak adetim değildir. Görüntüleri izleyince içindeki gazeteci heyecanla ayağa kalktı. Sonra içindeki avukat onu itidale davet edip oturtturdu. ‘Bunun sonuçlarını düşündün mü?’ dedi. Sonra Akın; toplantıyı açarken gayet net konuştu: ‘Bunun devlet sırrı olduğunu söyleyecekler. Tırları durduran savcı ve askerleri tutukladılar. Devletin sırrını ifşa ağır ceza gerektiren suçtur. Tutuklama kaçınılmaz…” şeklindeki beyanları dikkate alınarak Can Dündar’a MİT tırları görüntülerini veren kişinin savcılıkça araştırılmaya başlandığı aktarıldı.
Kitaptaki bilgiler ile HTS kayıtları örtüşüyor
Savcılıkça ilgili makamlara yapılan yazışmalar sonucunda, kitapta bahsedilen 27 Mayıs’ta sanık Can Dündar’ın 14.32’de Enis Berberoğlu tarafından arandığı ve 21 saniye görüştükleri, sanık Berberoğlu’nun görüşme esnasında Şişli’de Büyükdere Caddesi’nde bulunduğu kaydedilen kararda, sanıkların aynı bölgede bulunduğunun anlaşıldığı, görüşmenin ardından buluştukları, sanık Berberoğlu’nun video görüntülerini içerir flash disk veya depolama vasfı olan nesneyi sanık Can Dündar’a verdiği anlatıldı. Kararda, o tarihte CHP Genel Başkan Yardımcısı görevinde bulunan Berberoğlu’nun, 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde milletvekili adayı olduğu vurgulandı.
Can Dündar’ın kitabındaki beyanlara uyan HTS kayıtlarının, sanık Berberoğlu ile ilgili olanlar olduğu belirtilen kararda, sanık Berberoğlu’nun görüntüleri vermesindeki amacı şu şekilde anlatıldı:
“Sanık Can Dündar tarafından gazetesinde yayınlanarak başta Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidarda bulunan AK Parti hükümetini, ‘MİT tırarıyla Suriye’deki terör örgütlerine silah yardımı yapılıyor.’ şeklindeki algı operasyonuyla kamuoyu nezdinde yıpratmak, cezai soruşturmalara maruz bırakmak, ulusal ve uluslararası alanda özellikle Cumhurbaşkanı’nı savaş suçlusu olarak yargılanmasının önünü açmak, buna ortam sağlamaya çalışmaktır. Keza o dönemdeki iç ve dış olaylar gözetildiğinde, ulusal güvenlikle ilgili hassasiyetleri yaşanan terör olayları ve Suriye’deki olaylar nedeniyle üst safhada olduğu, Fetullah Gülen ve yapılanmasına yönelik operasyonlar gerçekleştirildiği, devletteki kadronun ayıklanmaya çalışıldığı sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan FETÖ’nün baş düşmanı haline gelmiştir.
MİT tırları olayının ifşasıyla hazır ortam da müsaitken, Cumhurbaşkanı ve hükümet yöneticilerinin teröre destek veren, terörü finanse eden iddialarıyla ulusal ve uluslararası boyutta yargılanmaları sağlanarak ortadan kaldırılmalarının hedeflendiği, en iyi ihtimalle seçim öncesi hükümeti zora sokarak seçimi kazanmalarının önüne geçilmek istendiği, sanık Berberoğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve hükümete zarar vermek için siyasi amaçla hareket ettiği, hukuki ve cezai sorumlulukların doğması, yeniden iktidar olmalarının önüne geçmek için devletin ulusal güvenlik iç ve dış siyasal bakımından gizli kalması gereken özü itibarıyla devlet sırrı olması gereken görüntüleri yayınlaması, ifşa etmesi amacıyla da diğer sanık Can Dündar’a vermekten çekinmediği, sanıkların iştirak iradesi içerisinde birlikte hareket ettikleri anlaşılmıştır.”
Gerekçeli kararda sanıkların MİT tırlarına ilişkin görüntülerin ulusal güvenlik açısından ne anlam ifade ettiğini, ifşası ve yayınlanması halinde, sonuçların ne olacağını bilmemesinin mümkün olmadığı vurgulanan kararda, söz konusu görüntülerin sanık Dündar tarafından yayınlanma şekli, görüntülerle beraber yapılan yorumlar, yazılar gözetildiğinde amaçlarının ne olduğunun net bir şekilde belli olduğunun anlaşıldığı aktarıldı.
“Cumhuriyet’te yayınlanıncaya kadar sır vasfını korumuştur”
Ana muhalefet partisinin genel başkan yardımcısı olan ve milletvekili olmak isteyen sanık Berberoğlu’nun yönetmeye talip oldukları devletin bekasını, milli güvenliğini ve menfaatini normal bir vatandaştan çok fazla önemsemesi ve düşünmesi gerektiği vurgulanan gerekçeli kararda, sanık tarafından aynı olaya ilişkin haberin daha önce Aydınlık gazetesinde yer aldığına ilişkin konuya da değinildi.
Tırların durdurulduğu 19 Ocak 2014’den iki gün sonra Aydınlık gazetesinde haber yapılarak, bir tıra ve kasa içerisindeki top mermilerin olduğu iddia edilen görüntülere yer verildiği, haberde bunun haricinde bir bilgi, belge ve görüntünün yer almadığı anlatılan kararda, sanık Dündar tarafından yapılan haberde ise Aydınlık gazetesindeki görüntülerden çok daha farklı bilgi ve belgelerin olduğu, hatta Dündar’ın kendi ifadesi ile ”haber değeri taşıdığı”nın anlaşıldığı kaydedildi.
Gerekçeli kararda, sanık Dündar’ın söz konusu haberi yapış tarzı, haberin dünya gündemini sarsacak şekilde veriliş şekli, ilk kez yayınlanıyor olduğu yönündeki anlatımlar dikkate alındığında, devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken devlet sırrı niteliğindeki bilgi, belge ve görüntülerin daha önce yayınlanmadıkları için aleniyet kazanmamış oldukları halde sanık tarafından ilk kez yayınlandığı belirtildi.
Aydınlık gazetesinin tek fotoğrafla yaptığı haber dolayısıyla bilgisinin sır olma vasfının da kaybolduğunun iddia edildiği belirtilen kararda, şu değerlendirmede bulunuldu:
”Yargıtay’ca da belirtildiği üzere, günümüzde teknolojinin gelişmesi ile habercilik yaptığını iddia eden birçok gazete, dergi, internet sitesi ortaya çıkmıştır ve olayın vukundan itibaren kamuoyunda da MİT tarafından yapılan faaliyet ve taşınan malzemeyle alakalı birçok haber ve yorum yapılmıştır. Aydınlık gazetesindeki haber de bunlardan ibarettir. Nerede çekildiği, içeriğinin ne olduğu dahi ilk başta net olarak anlaşılamayan tek kare foto ile davaya konu devlet sırrı mahiyetindeki bilginin ifşasıyla konunun sır olmaktan çıktığından bahsedilemeyecektir. İlgili gazete haberlerinin Yargıtay kararında da belirtildiği üzere rivayet, tahminden öte bir anlam taşımadığı, Cumhuriyet gazetesindeki videodan alınmış, 9 foto ile ayrıntılı anlatım karşısında Aydınlık gazetesindeki yayının tahminden ibaret olduğu anlaşılmıştır. Yargıtay’ca aranan, ‘bilginin doğruluğu herkesçe malum olmadıkça sır vasfını koruyacağı’nın hüküm altına alınmış olması karşısında Cumhuriyet gazetesinde yayınlanıncaya kadar bilgiler sır olma vasfının korumaktadır.”
“Solcu bir milletvekili…”
Gerekçeli kararda, savunma tarafınca, “Can Dündar’ın kitabında görüntüleri kendisine bir milletvekili dostunun getirdiğini belirtmesi karşısında sanığın görüntülerin verildiği tarihte vekil olmadığı”nın belirtildiği aktarılarak, kitabın yazıldığı tarihlerde sanığın milletvekili oluşu dikkate alındığında Dündar’ın buna istinaden milletvekili dediği kanaatine varıldığı belirtildi.
Tanık Soner Yalçın’ın da gazetesinde yazdığı yazılar nedeniyle tanık olarak ifadeye çağrıldığı anımsatılan kararda, tanığın köşe yazılarını açık kaynak araştırmalarına istinaden yazdığını, net tespitlerinin bulunmadığını söylediği kaydedilen gerekçeli kararda, sanığa atılı suçun hukuki olarak nitelendirmelerine yer verildi.
Askeri Yargıtay’ın bazı kararlarında suçun oluşumu için casus ile casusluğu talep eden arasında bir anlaşmanın varlığının arandığı ancak doktrinde yerinde görülmemiş herhangi bir devlet veya örgütle anlaşma şartına gerek duyulmadığı aktarılan kararda, Yargıtay 16. Ceza Dairesin’in de konuyla ilgili önceki görüşünü değiştirerek, casusluk amacıyla bilginin açıklanmasının temininin suçun oluşumu için yeterli görüldüğü belirtildi.
”Suçun işlendiği tarih itibarıyla en uzun kara sınırına sahip olduğumuz Suriye ülkesindeki iç savaş şiddetli bir şekilde devam etmekte, kuzeyinde birçok silahlı terör örgütü o günlerde olduğu gibi halen dahi faaliyetlerini sürdürmektedir.” denilen gerekçeli kararda, söz konusu örgütlerin Türkiye’de onlarca insanı katlettiği ve canlı bomba eylemi yaptıkları belirtilerek, iç çatışmalardan kaçan milyonlarca insanın Avrupa’ya göç etmekte güzargah olarak da Türkiye’yi kullandığı belirtildi.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti açısından milli güvenlikle ilgili hassasiyetin had safhada olduğu bir dönemde devlet bu sorunlarla karşı karşıya iken sanığın “devlet sırrı” mahiyetindeki bilgileri açıkladığı belirtilen gerekçeli kararda, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nce “Terör olaylarının yoğun yaşandığı dönemde, sır niteliğindeki bilgilerin temin edilmesi halinde casusluk kastının varlığı kabul edilebilir.” şeklinde içtihat dikkate alındığında sanık Berberoğlu’nun siyasal saikle casusluk faaliyetinde bulunduğunun şüpheden uzak bir gerçek olduğu vurgulandı.
Erdem ve Dündar’ın aldığı ceza
Mahkemenin, sanıklar Erdem Gül ve Can Dündar hakkında o dönem ki içtihatlar gözetilerek “casusluk” suçunun unsurları oluşmadığı için “devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama” suçundan hüküm verdiği belirtilen gerekçeli kararda, ”Ancak somut olayımızda sanık Berberoğlu yönünden Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin içtihatı ışığı altında değerlendirme yapıldığında, suçun sabit olduğu anlaşılmaktadır. Keza herhangi bir antlaşma aranmadığı gibi lehine casusluk yapılan bir devletin mevcudiyeti de gerekmemektedir. Sanığın özel kastının varlığı yeterlidir.” denildi.
Gerekçeli kararda, tüm bu nedenlerle sanık Berberoğlu’na “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak” suçundan 25 yıl hapis cezası verildiği ve hükmen tutuklanmasının kararlaştırıldığı anımsatılarak, “Zira milletvekili olarak görev yapsa da kanunen herhangi bir engel bulunmadığından özellikle verilen cezanın haddi itibarıyla mahkememizde kaçacağı, saklanacağı hususunda kanaat oluştuğundan bu tedbire hükmedilmiştir. Dosyadaki sanıklardan Dündar’ın çok daha az bir ceza almasına rağmen tahliye olur olmaz yurt dışına kaçmış olması da gözetildiğinde tutuklama kararı verilmiştir.” ifadelerine yer verildi.