Peki, Arda bunun farkında mı?
NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan’ın bu haftaki “Peki, Arda bunun farkında mı?” başlıklı yazısı;
Luis Enrique, “Arda ve Aleix, ilk maçın zevkini çıkardılar. Artık diğer futbolcular gibi formlarına göre değerlendirilecekler. Takım işlerliği ve onlar için en iyisi ne ise ona göre karar vereceğim” dedi.
İşe en baştan, işin mimarı Cruyff’un açıklamalarıyla başlayalım.
Dr. Cem Çetin’in araştırması bu konuda çok özel…
Rinus Michels, 2005’te hayata veda etmeden bir süre önce verdiği röportajında ‘Total Futbol’un tanımını yaparken, kolektif bilincin önemine dikkat çekiyordu: “Bu tarz futbolu takımınıza oynatmak için, öncelikle futbolcularınıza kolektifliği aşılamanız gerekiyor. Bu bir zorunluluk… Daha sonra kolektif bilinç üzerine oyun stratejinizi inşa etmeniz lazım. Bu süreçte futbolcular arasındaki koordinasyon elbette çok önemli. Stratejinizin sonuç vermesi, bu koordinasyona bağlı…”
Eski oyuncusu Cruyff’un Barça’daki başarısı için de Hollandalı teknik adam, “Cruyff ‘Total Futbol’a çok önemli katkılarda bulundu. Çünkü bireysel yeteneklerinin dışında, taktiksel anlamda da çok güçlüydü. Oyuncular arasındaki ilişki ve alanlarını çok iyi bildiği gibi rakipleri de çok iyi tanıyordu. Ayrıca ilk önce çalıştığı Ajax (1985-1988) onun için bir laboratuvar oldu. Burada öğrendiklerini daha sonra Barça’da mükemmel bir şekilde uygulama fırsatını buldu” şeklinde görüş bildiriyordu.
Aslında Cruyff’un oynattığı futbol, Michels’ın ‘Total Futbol’unun yeni bir versiyonuydu denilebilir. Onun getirdiği en büyük yenilik, savunma ile hücum hattında oynayanları birbirine yaklaştırmak oldu. “İleri uçtakiler en fazla 15 metre koşmalı” diyordu Cruyff. Çok iyi incelendiğinde Cruyff’un Barça’sıyla bugünkü Guardiola’nın Barça’sı arasında oyun felsefesi açısından bir farkın olmadığı açıkça görülecektir. Zaten birçok futbol otoritesine göre de Guardiola’nın Barça’sı, Cruyff’un Barça’sının bir devamı…”
DEĞİŞMEYEN FUTBOL ÇİZGİSİ
Aradan geçen yıllara rağmen Barça’nın değişmeyen oyun yapısını Cruyff, belli bir oyun felsefesiyle altyapıdan gelen oyunculara bağlıyor: “Göreve başladıktan sonra, yakından ilgilendiğim altyapıdan gelen gençlere şans verdim. Bu noktada teknik direktörün izleyeceği politika çok belirleyici. Teknik direktör kulübün futbol okulundan (dolayısıyla oyun felsefesinden) faydalanmıyorsa ve farklı bir yaklaşım sergiliyorsa, o zaman sistem (altyapınız ve buna bağlı oyun felsefeniz) işlemiyor. Barça’nın şimdiki antrenörü, benim eski talebem Guardiola, göreve başladıktan sonra benim gibi altyapıdan belli bir oyun formasyonuyla gelen gençlere güvendi. Tıpkı kendisinden önceki örnekler Van Gaal ve Rijkaard gibi. Dolayısıyla Barça’nın çizgisi değişmedi, aynı oyun felsefesiyle yoluna devam ediyor.”
Barça’nın oyun felsefesi hakkında Cruyff’un açıklamaları oldukça aydınlatıcı:
“Anahtar kelime; hareket… Barça’da top bir futbolcunun ayağındayken diğer 9 futbolcu hareket halindedir. İşte bu hareketlilik çok önemli. Kaymaları çok iyi yaparsan, boş ve müsait olabiliyorsun, top geçişlerinin hızını artırabiliyorsun. Barça’nın oyununda top ayağında olan oyuncu en az öneme sahip olandır. Diğerleri ise ayağında top olana uyum gösterir, topu alacak ve verecek durumdadırlar. Pek çok antrenör top ayağında olan oyuncudan pas vermesini ve hareket etmesini ister. Barça’da durum farklı, pası veren, yerinde kalır. Bu noktada en önemli unsur, pasın doğru şekilde verilmesi…” Bu pas alışverişlerinde Cruyff “teknik”e dikkat çekiyor:
“Futbolda sürekli telaffuz edilen teknik, benim için topla cambazlık yapmak değil, topu doğru ayakla, doğru hızda vermektir. Ufak bir gecikme, her şeyi bitirebilir.”
ARDA ve BARCELONA
Arda için her şey bu satırların arasında saklıdır. Geldiği kulüp kurumsal futbol oynayan Barcelona.
Oyuncuların tamamı bu kurumsal oyun anlayışının memurları olarak görev bilincinde oynuyorlar, önce kurumsal görev, sonra yetenekleri bu görev anlayışının dışına çıkmadan uygulamak şeklinde tanım içermektedir.
İşte Luis Enrique’nin Arda için yaptığı yoruma bunları göz önüne alarak bakmak lazım.
Arda’nın dikkat edeceği diğer önemli husus; yöresel antrenör figürüne sahip Fatih Terim ile global antrenör figürüne sahip Luis Enrique arasında yaşayacağı çelişkilerde ki; bunu çok yaşayacak, tüm tercihlerini yeni hocası lehine kullanma gerekliliğidir.
Arda’nın buradaki dezavantajı; Barça’nın altyapı kültürüne sahip olmaması ve hâlâ bu total anlayış içindeki kurumsal oyuna yabancılık çekmesidir.
Ayrıca Rakitiç’in memuriyet görevini ve ekstralarını başarıyla uyguladığını da bilmek de yarar var. Bir rekabet kaosu(!) Türkiye’de medya tarafından yaratılacaksa bu saptamayı göz önünde bulundurmak gerek.
Türkiye tarafından yapılan yorumların tamamı duygusal tepkimelerdir.
Süreç, kendini Barcelona açısından değerli kılacaktır, yoksa Arda’nın kendi oyun anlayışı veya Türkiyeli vatandaşların sadece Arda’nın yeteneklerine göre süreci değerlendirmesiyle doğru bir değerlendirme olamaz. Bu bakış açılarındaki ısrar aynı zamanda hayal kırıklıklarını da beraberinde getirir.
Türkiye’den Arda ayrılırken, Arda’ya gösterilen tepkiler ne kadar acımasızdıysa, şimdi gösterilen abartı da aynı derecede sakıncalıdır.
Arda’nın altı aylık gözlemi; sadece ben nasıl oynarım üzerine kurgulanmamalıydı, bu gözlemin içeriği tamamen takımın kolektif oyun anlayışındaki memuriyetin ince ayrıntılarını anlamak üzerine olmalıydı.
Arda’nın gidip oynadığı takım; her şeyin ince ayrıntılarına kadar düşünüldüğü kurgulanmış bir takımdır. Ne duygusal tepkimelerin ne de sadece bireysel yeteneklerin geçerliliği olduğu bir yerdir.
Arda Turan çok iyi bir futbolcudur.
Ama önce memuriyet.
Müslüm Gülhan / NationalTurk