KültürSanat

Edward Lucie-Smith: “Tercihlerim bunlar”

Kadınlar Günü Kutlu Olsun

ozkan eroglu altsayfa

NationalTurk yorumcusu, akademisyen Özkan Eroğlu’nun ‘Edward Lucie-Smith: “Tercihlerim bunlar’ başlıklı yazısı;

Edward Lucie-Smith’in “Lives of the Great Modern Artists” isimli kitabından (1) yola çıkarak, bu yayında ele alınan yirminci yüzyılda modern sanata uygulanan tercihler üzerine bir metni aşağıda sunuyoruz.

Lucie-Smith, 1933 doğumlu ve bir İngiliz sanat eleştirmeni olarak söz konusu kitabın sanatçı seçkisini yapmış ve metinlerini kaleme almış. Yirminci yüzyıl için yüzbeş modern sanatçı belirleyerek, bu sanatçıların özellikle yaşamlarından detaylar veren ve tartışma yaratan kitabın giriş yazısında, benzer bir eski çalışmadan, Rönesans dönemi sanatçılarını kendine göre seçerek ele alan Giorgio Vasari’nin “Lives of the Artist”inden de etkilendiğini açıkça dile getirmektedir. Her ne kadar kitap, sanat eleştirisi alanından çıkmış ve sanat tarihinin ilgi alanına girmiş gibi görünse de, aslında gösterdiği tutum gereği, yirminci yüzyıl modern sanatının bir eleştirmen gözüyle ele alınan seçkisini, yani bir eleştirmenin “tercihlerim bunlardır” yargısını göstermesi açısından büyük önem taşıyor. Kitabın içeriğini belirleyen planda hem bir taraftan yirmibeş başlık/bölümlerin, sanat tarihsel ve bilinen başlıklar olması, hem de sanatçı yaşamlarına yer verilmesi, asıl amacın-eleştirinin örtülerek sunulduğunu göstermektedir. Burada sunulan sanatçı isimleri, Lucie-Smith’in “yaratıcı sanatçıları”dır. Kanımca en önemlisi de bu kitapta bunun anlaşılıp, görülmesidir. Yaşam öyküsü olayı kitapta yan amaç olarak, eleştirmeni gelecek oklardan koruyan bir kalkan iken, başlıklar ve teker teker yapılan sanatçı tespitleriyse asıl amacı ortaya koymaktadır.

Claes OldenburgBaşlık 1: Modern’e doğru

Bu başlıkta, sadece Norveçli Edvard Munch (1863-1944) ve Alman Käthe Kollwitz’in (1867-1945) değerlendirildiğini görüyoruz. Biri romantik, diğeri gerçekçi eğilimlere sahip iki sanatçı söz konusu edilmiş durumda. Yirminci yüzyıldaki modern sanatı buradan başlatmak? Bu durum ilginç olarak karşılanabilir. Munch, bir dışavurumcu; hem biçim, hem de içerik diliyle. Kollwitz ise genel olarak bir sosyal gerçekçi. Ruhsallık olgusunun bu başlıkta temel etken olarak değerlendirildiğiyse çok açık. Yirminci yüzyılın sanatını algılamada bilindiği üzere “ruhsal/tinsel” boyutun önemi çok büyük. Çünkü bu kavram, tümden her şeyi ve özellikle yirminci yüzyılda hayli yaygın olan ve türlü volümlü hallerini gördüğümüz “soyutlama” ve “deformasyon” olgularını tetikleyen ve zenginleştiren yegane değer. Ruh/tin konusunun teorik boyutta irdelenmesi ve kamuoyuyla paylaşımını sağlayan “Über die geistige in der Kunst/Sanatta ruhsallık üstüne” isimli Kandinsky’e ait kitap, bilindiği üzere 1911’de yayımlanmıştır. Ülkemizde ise ruhsallık konusu, ilk defa 1912’de bir yazısı içinde “Halet-i Ruhiye” tanımının kullanılmasıyla resim sanatçımız Hüseyin Avni Lifij (1889-1927) ile ele alınmıştır. (2) Bu, kanımca zamandaş bir örtüşme de olduğundan dünya ve Türk sanatının aynı anda, aynı şeylerle meşgul olduğu konusunun da önemine dikkat çekmektedir. O zaman bu durumda, kısıtlı bir geri planı olan Türk plastik sanatlarının bu belgelenmiş vurgusu, modern sanat felsefesinin Hüseyin Avni Lifij ile başladığının bir göstergesi neden olmasın?

Alexander Rodchenko 19302. Başlık: Fov’lar

Burada üç Fransız sanatçının; Henri Matisse (1869-1954), Maurice de Vlaminck (1876-1958) ve André Derain’in (1880-1954) ele alındığı dikkat çekiyor. Fov’ların Akdenizli birer “romantik” olduklarını belirtmeliyiz. Tüpten çıkmış boyanın ham bir üslupla kullanılması, savruk ve hızlı boya sürüşlerinin sıklıkla değerlendirilmesi, burada ismi geçen sanatçıların da en belirgin plastik özellikleridir.

3. Başlık: Nabiler

Burada da Fransız iki sanatçıya dikkat çekiliyor: Pierre Bonnard (1867-1947) ve Edouard Vuillard (1868-1940). İkisinin de ortak özelliği, zamanlarının izlenimci sanat anlayışını, kendilerine özgü bazı üslup manevralarıyla değiştirip, dönüştürebilmiş olmalarıdır.

4. Başlık: Kübizm

Yirminci yüzyılın modern sanat atakları içinde kübizm önemli bir dönüşüme neden olmuştur. Burada da Fransız Fernand Léger (1881-1955), İspanyol Pablo Picasso (1881-1973), Fransız Georges Braque (1882-1963) ve Robert (1885-1941) – Sonia Delaunay (1885-1979) ile İspanyol Juan Gris’nin (1887-1927) Lucie-Smith tarafından tercih edilen isimler olduğunu görüyoruz. Burada ismi geçen sanatçıların kübizm uğruna büyük değişmeleri, yapıtları üzerinden denediklerini dile getirebiliriz. Analitik, sentetik, renk ve tüp kübizmleri deneyen bu isimlerden bazıları, teorik metinler de kaleme almışlardır. Ülkemize, bu akımın sadece form dili transfer edilmiş, bu form dili de ulusal motiflerle işlenmiştir.

Balthus5. Başlık: Fütürizm

İtalyan iki isim; Giacomo Balla (1871-1958) ve Umberto Boccioni (1882-1916) ele alınan seçkide kendine yer bulmakta. Ülkemizde, özellikle zamandaşlık bağlamında Fütürizm’e kafa yoran herhangi bir isme rastlamıyoruz. Geç de olsa örneğin, Ali Çelebi’nin “Vitrin” isimli çalışmasının ön planında; vitrini, yürürken izlemekte olan figürün hareketli haldeyken gösterilmesi Fütürizm’in biçim diline bağlanmıştır.

yunanistan golden visa yurt disi emlak 2024
6. Başlık: Alman Ekspresyonizmi

İsmi geçenler; Emil Nolde (1867-1956), Paula Modersohn-Becker (1876-1907), Gabriele Münter (1877-1962), Ernst Ludwig Kirchner (1880-1938), Max Beckmann (1884-1950) ve Franz Marc’tır (1880-1916). Bu sanatçıların hepsi Almandır. Burada özellikle Lucie-Smith’in iki kadın sanatçıya dikkat çekmesi önemli. Bu dönem Alman sanatında çeşitli volümlerde çizgi ve boya deformasyonları başta olmak üzere, humoresk ve ironik tavırlara da yer verilmiştir. Ülkemize, özetle böyle bir ekspresyonizme benzer bir üslubu, konuya kafa da yorarak ve gecikmeli de olsa 1928-29’dan sonra getiren iki isim vardır: Ali Çelebi (1904-1993) ve Zeki Kocamemi (1900-1959). Bu isimlerin, Almanya’da uzunca bir süre kalarak Hans Hofmann Atölyesi’nde(3) sanat eğitimi aldıklarından dolayı, böyle bir şansı yakaladıkları düşünülebilir.

Barbara Hepworth 1963 Foto C. Lucas7. Başlık: Viyana Sezession

Burada değerlendirilen isimler; Avusturyalı Gustav Klimt (1862-1918), Alman Oskar Kokoschka (1886-1980) ve Egon Schiele’dir (1890-1918). Bu sanatçılar bir ekspresyonist dil zenginliğinden yararlanarak, figüratif deformasyon ve soyutlamanın çeşitli volümlerini değerlendirerek hareket etmişlerdir. Bu sanatçıların klasik olana baş kaldırmaları en önemli özellikleridir.

8. Başlık: Paris Ekolü

Buradaki isimler Fransız Georges Rouault (1871-1958), Hollandalı Piet Mondrian (1872-1944), Romen Constantin Brancusi (1876-1957), İtalyan Amadeo Modigliani (1884-1920) ve Fransız Chaïm Soutine’dir (1893-1943). Bu sanatçıların değişik soyutlama volümlerinden yana durarak yapıtlarını değerlendirdiğini görüyoruz. Paris’in o bohem yaşamında, özellikle Modigliani ve Soutine’nin derin izler bıraktığını görüyoruz. Bu sanatçılar Paris’le özdeş hale gelen isimlerdir de aynı zamanda.

Francis Bacon Londra Metrosunda Foto J. Stiletto9. Başlık: Ruslar

Bu başlıktaki isimler Kasimir Malevich (1878-1935), Mikhail Larionov (1881-1964) ve Natalia Goncharova (1881-1962), Vladimir Tatlin (1885-1953), Marc Chagall (1887-1985), Liubov Popova (1889-1924), El Lisstzky (1890-1941), Alexander Rodchenko (1891-1956) ve Varvara Stepanova (1894-1958), Naum Gabo (1890-1977). Bu sanatçıların konstrüktivist bir dili değerlendirerek, soyuta eğilimli soyutlama volümlerini sıklıkla kullandığını fark ediyoruz. Yeni oluşumlara açık Rusya’da derinlikli yeniden oluşumlara destek veren bu sanatçılar, yeniden üretilebilir bir dünya düşüncesinden de hareket etmişlerdir.

10. Başlık: Dada

Lucien-Smith’in tercih ettiği isimler Fransız-İspanyol Francis Picabia (1879-1953), Fransız Marcel Duchamp (1887-1968), Alman Kurt Schwitters (1887-1948), Alman Hans Arp (1887-1966) ve İsviçreli Sophie Taeuber-Arp (1889-1943), Alman John Heartfield (1891-1968). Dadacıların bir karşı sanat filozofisinden hareket edip, nihilizm temelli atılımlar yaptığını biliyoruz. Neyin, ne olduğu, nasıl anlaşılabileceği konularının çok üstünde durmadan, bir anda sanat adına yapılanların önemsizleştirilip, eylem dilinin değer kazanmasına neden olan atılımlara girişmiş sanatçılardır bunlar. Kuvvetle protestocu bir üslup yanlısı olmuşlardır.

11. Başlık: Metafizik Resim

Burada da İtalyan sanatçılar Giorgio de Chirico (1888-1978) ve Giorgio Morandi’nin (1890-1964) değerlendirildiğini görüyoruz. Bu sanatçıların nesneler dünyası, dolayısıyla görüngüler filozofisine kendilerini tamamen adadıkları bilinmektedir. Nesneler arasındaki ilişkilere yönelen ya da yönelebilecek özne sorgulamaları ve tüm nesne-özne ilişkilerinin gerçek ve gerçeküstü bağlamlarda yeniden sorguya alınması temel hedefleri olmuştur.

Louise Bourgeois 1982 Foto R. Mapplethorpe12. Başlık: Sürrealizm (Gerçeküstücülük)

Başlık altındaki isimler Alman Max Ernst (1891-1976), İspanyol Joan Miró (1893-1983), Fransız René Magritte (1898-1967) ve İspanyol Salvador Dalí’dir (1904-1989). Sanat modern boyuttaki anlatımcı bir dile, belki de ilk defa bu başlıkla ulaşmıştır. Bu anlatımcılık, plastik sanatların yanına başka alan, teknik, üslup vb. zenginlikleri de koyarak, aurası genleşen bir hale ulaşmıştır. Özellikle edebiyat, sinema, tiyatro ve felsefe ile zenginleşen söz konusu sanatçılar, artık bir noktadan sonra her türlü anormalliğin de sanatın sınırlarını zorlayabileceği konusunun altını çizmiştir.

13. Başlık: Bauhaus

Burada Rus Vasily Kandinsky (1866-1944), Alman Lyonel Feininger (1871-1956), Alman Paul Klee (1879-1940), Macar László Moholy-Nagy (1895-1946) ve Alman Josef Albers (1888-1976) dikkati çekmektedir. İnşacı eğilimler ve temel sanat eğitiminin, çizgi ve renk faktörlerinin ön plana çıkarıldığı bir Alman sanat eğilimidir Bauhaus. Eğitim ve kuram bu sanatçıların ortak, temel özellikleridir. Soyut bir üslubun derinlemesine irdelendiği dikkat çekmiştir.

Richard Hamilton 196614. Başlık: Yeni Nesnelcilik

Alman sanatçılar Otto Dix (1891-1969) ve George Grosz (1893-1959) bu başlıkta Lucien-Smith tarafından ele alınan iki isimdir. Daha çok grotesk bir figür dilini, dışavurumcu bir deformasyon ve soyutlamacı dille birleştiren bir eğilimden yana olmuşlardır. Bu iki sanatçı da var olana karşı bir anlatımcılıktan yana olmuştur. Kendi tepkilerini geçirdikleri yaşamsallıklarının da kaydının tutulduğu yapıtlarıyla vermişlerdir.

15. Başlık: Meksikalılar

Dört isim; José Clemente Orozco (1883-1949), Diego Rivera (1886-1957), David Alfaro Siqueiros (1896-1974) ve Frida Kahlo’dur (1907-1954). Bu sanatçılar da kendilerine özgü bir figür hacim abartısını özellikle duvar resim geleneğiyle de birleştirmesini bilmiş, buna göre bir sanat dili ortaya koymuşlardır. Genel anlamda farklı, fantastik bir sanat dillerinin de olduğu dikkat çeker.

16. Başlık: Dünya savaşları arasında Amerika

başlığın sanatçıları Edward Hopper (1882-1967), Georgia O’Keeffe (1887-1986), Thomas Hart Benton (1889-1975) ve Stuart Davis’dir (1892-1964). Anlatımcı bir Amerikan sanatının varlığı bu başlık altında savunulmuştur.

17. Başlık: Dünya savaşları arasında İngiltere

Jacob Epstein (1880-1959), Stanley Spencer (1891-1959), Ben Nicholson (1894-1982), Henry Moore (1898-1986), Barbara Hepworth (1903-1975) kitapta değerlendirilen isimlerdir. Soyut dilin, somut olandan hareketle doğabileceği konusunun algısına ulaşılması ve konunun yapıtlar aracılığıyla dile getirilmesi durumunun önemine işaret edilmiştir.

18. Başlık: Soyut Dışavurumculuk

Başlığın isimleri Mark Rothko (1903-1970), Clyfford Still (1904-1980), Willem de Kooning (1904-1997), Ermeni Arshile Gorky (1904-1948), Barnett Newman (1905-1970), Lee Krasner (1908-1984), Franz Kline (1910-1962), Jackson Pollock (1912-1956) ve Ad Reinhardt’dır (1913-1967). Bu sanatçıların temsil ettikleri sanatın soyut olduğu konusunda hem fikir olan otoriteler, dışavurumcu boyutunun tüm sanatçı isimlere genel olarak yansımadığını, çok azının dışavurumcu bağlama iliştiği konusunun da altını ısrarla çizmektedir.

19. Başlık: Savaş Sonrası Avrupa

İsimler İsviçreli Alberto Giacometti (1901-1966), Fransız Jean Dubuffet (1901-1985), Polonyalı Balthus (1908-2001) ve İngiliz Francis Bacon’dır (1909-1992). Bu sanatçılar sanatın gerçek doğasını belirleyen iki öğeden, özellikle deformasyonu çok derinlikli bir şekilde irdelemişlerdir. Savaş sonrası ortaya çıkan birçok sosyolojik travmanın temsiliyetini ele aldıkları çok çeşitli volümlerdeki deformasyon ve bu konuyu destekleyen soyutlama dürtüsüne dayanan yapıtlarında sosyolojik sorunların yanı sıra psikolojik sorunları da dışa vurmuşlardır.

20. Başlık: Soyut Dışavurumculuğun Varisleri

İsimler Amerikalı Louise Nevelson (1900-1988), David Smith (1906-1965) ve Morris Louis (1912-1962). Bu sanatçılar soyut dışavurumculuğu, özellikle üç boyutlu malzemelerle buluşturma yönünde bir enerji ortaya koymuşlardır.

21. Başlık: Amerikan Yeni Dada

Bu başlığın iki sanatçısı Amerikalı Robert Rauschenberg (1925-2008) ve Jasper Johns’tur (1930). Dada’nın 1910’lu yılların sonundaki haliyle hiç bir ilgisi olmayan bir üsluptan yana olmuşlardır. Söz konusu iki sanatçının ortaya koyduklarının daha çok soyut dışavurumcuların varislerine destek verip, soyut dışavurumculuğun üç boyutlu hallerini destekledikleri söylenebilir.

22. Başlık: İngiliz Pop Art

Buradaki isimler Richard Hamilton (1922-2011) ve David Hockney’dir (1937). Pop Art’ın en sağlam ayağı İngilizlerin elinde değerlendirilmiştir; bu gerçekliği konuyla ilgili otoritelerin çoğu kabul eder. Pop Art en nihayetinde iki ve üç boyut meselelerini aynı potada eritmesini bilmiştir. Bu sentez, İngilizler tarafından bulgulanır. Fakat bulgulananın reklamı, pazarlaması ve çeşitlenip desteklenmesi ise Amerikan Pop Art’ıyla gerçekleşir.

23. Başlık: Amerikan Pop Art

Lucien-Smith tarafından Roy Lichtenstein (1923-1997), Andy Warhol (1928-1987), Claes Oldenburg (1929) ve Jim Dine (1935) tercih edilen isimlerdir. Bu sanatçılar Pop Art’ı çeşitli malzeme, alan, sektör, piyasa kavramlarıyla ciddi bir kombinasyona götürmüştür. Yirminci yüzyılın tüm bakış açısı kübizmden sonra ikinci bir yol ayrımı olan Pop Art’la büyük bir değişime gitmiş, bugünleri bile derinden etkileyen bir bakış açısının doğmasına neden olmuştur. Sanat ve simülasyon kavramları ciddi boyutta ilk kez Amerikan Pop Art’ı ile sorgulanır hale gelmiştir.

24. Başlık: Not Alan Sanatçılar

Burada Fransız Louise Bourgeois (1911-2010), Alman Joseph Beuys (1921-1986), Fransız Yves Klein (1928-1962), Alman Eva Hesse (1936-1970), Amerikalı Jean-Michel Basquiat (1960-1988), Çinli Zhang Xiaogang (1958) isimli sanatçıları görüyoruz. Buradaki isimler sanatla bir tür not alıp, bu notları adeta bir reçete gibi değerlendirme yoluna gidip, çeşitli deneyselliklere baş vuran sanatçı tipleridir.

25. Başlık: Dört Kadın Sanatçı

Bunlar Japon Yayoi Kusama (1929), Amerikalı Judy Chicago (1939), Güney Afrikalı Marlene Dumas (1953) ve İranlı Shirin Neshat’dır (1957). Bu sanatçıların kadın ve kadın sorunsalları üzerinden yürüyen sanatçılar olduğunu biliyoruz. Lucie-Smith’in, özellikle sanatlarına çok yakınlık duyduğu dört kadın sanatçıyla kitabını, dolayısıyla seçkisini sona erdirdiğini görüyoruz.

Sonuç

Edward Lucie-Smith’in tüm dünyada ilginç tepkilerle karşılaşan kitabında, Art Today ve Art Tomorrow’daki genellemelerden kaçarak, sanatçı isimleri bu kez “yaratıcı olma” bağlamında ele aldığını görüyoruz. Yirminci yüzyılda çeşitli üslup zenginlikleri ortaya konulmuşsa, yukarıda dile getirdiğimiz bunların en temel başlıklara indirgenmesi ve bu başlıkları temsil eden sanatçılara dikkat çekilmesi müthiş bir iddia işidir. Fakat en doğru bir sonuca Lucie-Smith’in bu kitabıyla ulaşıyoruz ki, o da her sanat eleştirmeninin bu tip iddialı çalışmalara cesaretle girişmesi önemli ve gerçek sanatın algılanması boyutunda da çok gereklidir.(4)

Notlar

(1) Edward Lucie-Smith, Lives of the Great Modern Artists, London, Times&Hudson, 2009.
(2) Yaprak Zihnioğlu (Ed.), Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi, 2007, Kitap Yayınevi, İstanbul, s. 110.
(3) Özkan Eroğlu, Hofmann Atölyesinde Çalışan Türk Ressamları ve Türk Resmine Katkıları, İ.Ü Edebiyat Fak. Sanat Tarihi Anabilim Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi, 2011.
(4) 2002’de de ülkemiz resim sanatında da benzer ve bugüne dek ülkemizde yapılmamış bir çalışma ele alınmıştır: Özkan Eroğlu, Kim Sanatçı? / Who is an Artist?, 2002, Öke Yayınevi, İstanbul. Bu kitap genel ve alışılmış yargılardan kaçarak, en son kertedeki saptamasını, dünyaca otoriteler tarafından kabul görmüş kriterler eşliğinde yapmıştır.

Priv.-Doz.Dr. Özkan Eroğlu
Habilitation in Philosophie der Kunst
8 Mart Kadınlar Günü Turları

Özkan EROĞLU

Özkan Eroğlu yazılarını Türkiye ve Dünyanın en objektif gazetesi NationalTurk ile takip edin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Maldivler Turu
Başa dön tuşu