GündemManşetPolitikaSon DakikaTürkiye

Kemal Kılıçdaroğlu Banu Güven’e konuştu: HDP Kadir Topbaş’la işbirliği yaptı

Maldivler Kutlu Olsun

Kemal Kılıçdaroğlu

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu İMC televizyonunda Banu Güven’in sunduğu programda önemli açıklamalar yaptı. Kılıçdaroğlu HDP’nin eleştirilerini iktidar yerine CHP’ye yönelttiğini öne sürerek, HDP’nin Kadir Topbaş ile işbirliği yaptığını iddia etti.

Kemal Kılıçdaroğlu, İMC televizyonunda yayımlanan Banu Güven’in sunduğu “İMC Özel” programına katıldı. Kılıçdaroğlu, programda, Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde, BDP’nin düzenlediği miting sonrası çıkan olaylarda başına cisim isabet ettiği belirtilen 10 yaşındaki Mehmet Ezer’e geçmiş olsun dileğinde bulundu.

Çocuğun, polisin attığı gaz fişeği sonucunda yaralandığını ve yoğun bakıma alındığını kaydeden Kılıçdaroğlu, “Allah’tan şifalar diliyoruz. Umarız kısa sürede sağlığına kavuşmuş olur. Daha önce de Berkin adlı çocuğumuz ondan sonra Burakcan adlı çocuğumuz maalesef hayatlarını kaybettiler. Bu gerçekten önemli. Sonuçta bizde bir gelenek vardır, Allah kimseye evlat acısı vermesin diye. Siz 10 yaşındaki çocuğu yaralarsanız, bu kabul edilemez. Hele 21. Yüzyılda, hele demokrasi özlemi duyulan bir Türkiye’de böyle bir acıyı topluma yaşatmak doğru değildir” diye konuştu.

HDP ile ittifak kurmayı doğru bulmadıkları yönündeki ifadelerinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, şöyle dedi:

“HDP’li arkadaşlar geldiler. Oturduk konuştuk. İşbirliği yapalım dediler. Siyasi Partiler Yasası, siyasal partilerin seçimlerde işbirliği yapmasını zaten uygun görmüyor. Yasak zaten. Biz hukuksal zeminde siyaset yapıyoruz. Yasaları dolanmanın bir alemi yok. Bunu kendilerine de söyledim. Bu bir özel görüşmeydi ama daha sonra bunu kamuoyuna açıkladılar, ‘Biz gittik konuştuk. Kılıçdaroğlu bunu söyledi’ diye. Sonuçta yasal bir partiyiz, elbette görüşürüz. Niye görüştünüz ya da görüşmediniz diye bir sorun yok. Otururuz görüşürüz ama bir işbirliğinin mevcut yasal çerçevede mümkün olmadığı açık. Şunu söylemek isterim: Bu kadar yolsuzluk var, Allah aşkına, HDP yolsuzluklarla ilgili bir şey söyledi mi? Kadir Topbaş burada. Kadir Topbaş hakkında en ufak bir şey söylendi mi? Fakat bizimle ilgili bir sürü eleştiri yapılıyor. Neden? Biz iktidar değiliz ki bizi eleştiriyorsunuz. Ben bunu kabul etmiyorum, doğru da bulmuyorum.”

Eleştiriye açık olduklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Ancak biz iktidarda değiliz, muhalefet partisiyiz. Muhalefet partileri birbirini eleştirince bu kimin yararınadır? İktidarın yararınadır. HDP’nin iktidarla işbirliğiyle inanıyoruz. Kadir Topbaş ile işbirliği yaptığına inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de yolsuzluklar olduğunu, ancak bu konuya HDP’nin vurgu yapmadığını kaydeden Kılıçdaroğlu, “Bir başbakanın oğlunun evinde dağıtıldıktan sonra 30 milyon avro kalıyor. Bizi izleyen yurttaşlarıma seslenmek istiyorum: Bu 30 milyon avro dolayısıyla ben eleştiriyorum, iktidarı eleştiriyorum ama bir başka parti de bizi eleştiriyor. Olmaz. Doğru değil. Bizi şöyle eleştirebilirler: ‘Biz gittik, seçimde işbirliği yapalım dedik kabul etmediler. Biz CHP’nin bu tavrını doğru bulmuyoruz, eleştiriyoruz’ derlerse başımın üstüne. Hiçbir şey söylemem. Derim ki doğru bir eleştiri. Geldiler, oturduk konuştuk ama biz işbirliği yapmayı doğru görmedik. Siyasi Partiler Yasası da zaten buna izin vermiyor” diye konuştu.

Yerel seçimlerde vatandaşların, genel seçimde oy verdiği partinin aksine, daha iyi hizmet yapacağına inandığı adayın kimliğine bakarak oy verebildiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, “Bizim adayımızın diğer partiler tarafından desteklendiği çok örnek vardır” dedi. “Bir işbirliği bu şekilde mümkün olamaz mı?” diyerek araya giren Banu Güven’e, “Tabanda bir işbirliği zaten ortaya çıkacaktır” yanıtını verdi.

yunanistan golden visa yurt disi emlak 2024

“HDP’nin yolsuzluklara dair hiçbir eleştirisi olmadığı konusundaki sözlerinize onlar nasıl cevap verir?” diyen Güven’e, “Belki eleştirmişlerdir ama ben okuduğum medyada, böyle bir eleştiri görmedim. Yoğun olarak CHP eleştirisi gördüm. Buna da saygı gösteriyorum ama ben isterim ki bizi eleştirsinler, kendisini solda tanımlayan bir siyasal partinin AKP’nin bu kadar yolsuzlukları varken, onu görmezlikten gelmesi doğru değil” ifadelerini kullandı.

“Sizin, ‘Bu bize zarar verebilirdi’ sözünüzden anlamamız gereken, yasal olarak bu mümkün olmadığı mı?” şeklindeki soru üzerine ise, “Biz bunu kast ediyoruz. Önümüzde daha doğrusu iktidarda bir politbüro tarafından yönetilen bir parti var. Yargı emrinde, idare emrinde, medya emrinde. Yarın kalkıp, ‘Siz Siyasi Partiler Yasasına aykırı davrandınız diye pek çok soruşturma, pek çok inceleme başlatabilirler. Her şey bunların emrinde. Sonuçta zarar göreceğiz. Medya gücüyle beraber bizim hiç düşünmediğimiz pek çok şeylerle de itham edilebiliriz. Bu gerçeği biliyoruz” diye konuştu.

Partisinin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Mansur Yavaş ile Ankara’da otobüsle gezerken bir kişinin “Ben MHP’liyim ama size oy vereceğim” dediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “Ben de aynı sempatiyle ona yanıt verdim” dedi.

Türkiye’de yolsuzlukların büyük boyutlara ulaştığını, ülkede huzurun ve özgürlüklerin olmasını isteyenlerin ortak mücadele etmesi gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Biz Cumhuriyet Halk Partisiyiz. Tüzüğümüz belli, programımız, ilkelerimiz belli. Biz yeni bir strateji izliyoruz. Onu da açık yüreklilikle ifade edeyim. Bu stratejinin temel özelliği şu: Cumhuriyetten yana olanlar, demokrasiden yana olanlar, özgürlükten yana olanlar bir yerde toplanmak zorundadırlar. Çünkü, ülkemizde diğer demokrasilerde bildiğimiz gibi bir seçim süreci yaşanmıyor. Ülkemizi şu anda bir diktatör yönetiyor. Bunu bütün dünyanın bilmesi lazım. Bir kadının nasıl doğum yapacağına, kaç çocuk yapacağına, hangi işadamının mahkum edileceğine, hangi gazetecinin, hangi köşe yazarının hangi gazetede yazacağına veya yazamayacağına o karar veriyor. Savcıların yerini istediği gibi değiştirebiliyor. Polislerin yerini istediği gibi değiştirebiliyor. İstediği adamı mahkum ettirip, istediği adamı beraat ettiriyor. İstediği adamı yargının önüne çıkarıp, istediği adamı yargıdan kurtarıyor. Bunun sayısız örnekleri var. O nedenle bu çerçevede bizim, yeni bir strateji izlememiz lazım.”

Kılıçdaroğlu, Ergenekon ve Balyoz davalarına ilişkin olarak, Türkiye’de her zaman mazlumdan yana olduklarını, kim mağdur olmuşsa onun mağduriyetinin giderilmesini istediklerini söyledi.

Başbakan Erdoğan’ın “Ben o davaların savcısıyım” dediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “O davaların savcısıysa, sonradan kalkıp orada haksızlık yapıldığını iddia ediyorsa savcı olarak kendi kimliğini ve kişiliğini sorgulamalı. Bu ülkenin başbakanı değil miydi? O koltukta oturmuyor muydu? Nasıl sen o davaların savcılığını üstlendin diye benim sormaya hakkım yok mu? Orada bir sürü gazeteci hapse atıldı. Akademisyen hapse atıldı. Avukat hapse atıldı. İnsanlar hastalık nedeniyle hastanelere sevk edilmedi ve insanlar hapishanede öldü. Biz, mazlumdan yanayız. Görüşü ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun” ifadelerini kullandı.

Cemaatler konusunda da görüşlerinin net olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle dedi:

“Biz inanç gruplarının bir araya gelmeleri ya da aynı inanca mensup insanların bir araya gelip ibadetlerini yapmalarına hiçbir zaman karşı çıkmadık. İnsanların adı tarikat mı olur, cemiyet mi olur, adı cemaat mi olur; sonuçta bu insanlar bir araya geliyorlar. Kendi ortak inançları var. İnançlarını inandıkları şekilde dile getiriyorlar veya yerine getiriyorlar. Biz onların inancına karışmayız. Onların inancına müdahale etmeyiz. Şunun altını özenle çizeyim. Biz belli bir inanca sahip insanların kamu hizmeti verirken o inancını öne çıkarıp insanları ötekileştirmesini doğru kabul etmeyiz. Her yurttaşa eşit davranılmasını isteriz. Biz inançların siyasette kullanılmasını istemeyiz. Allah ile kulun arasına eğer başka birisinin girme hakkı yoksa ki Müslümanlık’ta yoktur, o zaman inanç kişinin kendi ruhundadır, benliğindedir, inancındadır. Allah ile kul arasındaki o manevi duyguya müdahale etmeyiz. Siyasete bunu alet ederse biz ona karşı çıkarız. Bugün de karşı çıkarız, o gün de karşı çıktık. İnançları, özgürce yerine getirmeleri için elimizden gelen her şeyi gösteririz.”

“Cemaat olarak tarif edilen Fethullah Gülen’in çizgisinde hareket etmiş olan ve devlet içinde bu şekilde yapılanmış olan oluşuma dair aslında 17 Aralık sonrasında daha temkinli bir dil kullanır oldunuz” şeklindeki ifade üzerine ise Kılıçdaroğlu, “Siz ne istediniz de ben vermedim’ dedi bu ülkeyi yöneten zat. ‘Siz ne istediniz de ben vermedim?’ 12 yıldır bu ülkeyi yönetiyor. 17 Aralık’tan sonra neden bu insanları hedef alıyor? Ne oldu? Kendi yolsuzluğu ortaya çıktı diye…” dedi.

“Paralel devlet” iddialarına ilişkin olarak ise Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Olay Kapıkule’de 202 kilo eronin bulunmasıyla başlıyor. Emniyet araştırıyor. Kapalıçarşı’daki bir döviz bürosuyla bunlar arasındaki ilişki saptanıyor. Mahkeme kararıyla bundan 2 yıl önce o döviz bürosu dinlemeye alınıyor. Çünkü olağanüstü büyük nakit dövizler el değiştiriyor, banka kullanılmaksızın. Kara para bunlar. O dinlemelerden, bakıyorlar Bakan işin içinde, Bakan çocukları işin içinde, Başbakan işin içinde. Hepsini saptıyorlar. Siz bunun neresine paralel devlet diyeceksiniz? Eroinden başlıyor, geliyor… 18 Nisan 2013; Milli İstihbarat Teşkilatı, Başbakan’ın önüne 3 sayfalık bir rapor koyuyor. Diyor ki, ‘Senin şu bakanların Reza Zarrab ile ilişkileri var. Ortaya çıkarsa Hükümet zor durumda kalabilir’… Nisan, mayıs, haziran, temmuz, ağustos, eylül, ekim, kasım, 17 Aralık… Hiçbir şey yapmıyor. Bu operasyonu, devletin vicdanı yapmıştır. Çünkü Reza Zarrab, 4 bakanı parayla satın almıştır.”

“Başbakan şöyle bir ifade kullandı, ‘Hareme girdiler’ dedi. Bununla ilgili neler düşünüyorsunuz?” şeklindeki soru üzerine Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) kayıtlarını açıklamadığını belirterek, “Bu kayıtları uluslararası bir kuruluşa gönderip, montaj olduğunu ispatlayabilirdi. Yapamadı. Bir bakanı çıktı, çok açık ve net, Erdoğan Bayraktar, ‘Sayın Başbakan ben niye istifa edeceğim’ dedi. ‘Sen söyledin ben yaptım. İstifa edecek kişi ben değilim. İstifa edecek birisi varsa o da sensin’ dedi. Şimdi bu da mı montaj? Türkiye’de herkesin önünde söyledi bunu. Daha ne arıyoruz biz?” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, “Siyasal partiler devleti yönetmek üzere göreve gelir, devlet olmak için değil. Bunlar devlet olmak için geldiler. Kendilerini devletin yerine koydular. Onun için bu tür sorunlar çıkıyor karşımıza. Egoları o kadar şişti ki, bunların geldiği nokta buydu zaten. Fakat Allah büyüktür. Her şey çıktı ortaya. Bu saatten sonra yapacakları hiçbir şey yok” dedi.

Kılıçdaroğlu, barış sürecine ilişkin bir soruya da, “Şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim; bu sorunun çözümünün Parlamentoda olduğunu söyleyen ilk liderim. İki, bu sorunun, bir toplumsal uzlaşmayla çözülmesi gerektiğini söyleyen yine ilk liderim. Üç, bu sorunun tam demokrasi ve özgürlüklerden geçtiğini söyleyen yine tek liderim. Yine bu sorunun bugüne kadar çözülmemesinin nedeninin de siyasiler olduğunu söyleyen liderim. İşi askere havale edip, ‘Buyrun Kürt sorunun çözün’ deyip, 30 yıldır bu sorunu çözmeyenlerin de siyasiler olduğunu söyleyen lider benim. Sorunun çözümüyle ilgili en akılcı teklifi getiren yine benim” diye konuştu.

Bu soruna yönelik Parlamentoda bir uzlaşma komisyonu kurmayı dile getirdiklerini belirten Kılıçdaroğlu, “Bu komisyonun yanı sıra Parlamento dışında bir de akil adamlar heyeti kuralım” dediğini dile getirdi. Kılıçdaroğlu, bu teklifi Başbakan Erdoğan’a verdiğini belirterek, şunları kaydetti:

“Önce itiraz ettiler. MHP’yi suçladılar, MHP karşı çıktı ve bu olmadı. Bunun üzerine, ‘Biz çözeriz’ dediler. Ben CHP Parti Meclisi toplantısında, ‘Biz size kredi açıyoruz, buyurun çözün’… Ertesi gün zehir zemberek bir açıklama yaptı. Çünkü kendisi diktatör ya ‘ Senin kredine ihtiyacım yok. Ben bunu çözerim’. Hay hay buyrun çözün. Siz sorunu çözdünüz de biz karşı mı çıktık? Olay çözümsüzlüğe itilince biz 17 maddelik ‘Özgürlük ve Demokrasi Manifestosu’ yayınladık.”

Sorunun çözülmesi için seçim barajının düşürülmesi gerektiğini söylediklerini belirten Kılıçdaroğlu, “Benim 33 milletvekilimi çaldı. BDP’nin milletvekillerini, İşçi Partisi’nin, Saadet Partisi’nin milletvekillerini çaldı. Yüzde 49 oy aldı. Parlementonun yüzde 66’sını işgal ediyor. Bu mudur demokrasi? Hayır. Biz yine aynı şekilde dedik ki, oy oranına göre siyasal partilere yardım yapılsın. Bu iktidar karşı çıkıyor. Kim demokratik, biz miyiz onlar mı?” dedi.

“Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılsın. Bu mahkemeler eski sıkı yönetim mahkemeleridir. Bu mahkemelerde yapılan yargılamaların tamamı yanlıştır’ dedik. Kendileri hakkında 17 Aralık operasyonu yapıldıktan sonra korkularından Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırdılar. Biz ayrıca bu mahkemelerde görülen davaların normal mahkemelerde yeniden görülmesini istedi ama buna hala engel oluyorlar” diyen Kılıçdaroğlu, Diyarbakır Cezaevi’nin müze olması gerektiğini savunduklarını, ancak bunun yapılmadığını ve Başbakan Erdoğan’ın, “Eski cezaevini yıkacağım, size daha modern bir cezaevi yapacağım” dediğini, bunun üzerine oradan oy aldığını söyledi.

Kılıçdaroğlu, “Ben bunu içime sindiremiyorum. Diyarbakırlılar’a hayret ediyorum. Dünyada hangi lider bir bölgeye gidip de hapishane vaat eder ve oy alır? Diyarbakır’dan benim arzumşuydu; AKP’nin tek milletvekili çıkarmaması gerekiyordu. ‘Sen bana fabrika yerine hapishane vat ediyorsun, niye oy vereyim’ demesi lazımdı ama demedi” dedi.

– “Kürt sorununun çözümü siyaset kurumunda”

Kılıçdaroğlu, “Abdullah Öcalan’ın Nevruz mesajını nasıl buluyorsunuz? CHP bu Kürt sorunu konusunda ne yapacak?” şeklindeki soruya karşılık, yüzde 10 seçim barajı kaldırılmadığı sürece bu işin yürümeyeceğini belirterek, “Biz bunları yaptığımız zaman bizi eleştirdiler. Arkadaşlarıma talimat verdim, bütün bu önerilerimizle ilgili kanun tekliflerimizi hazırladık TBMM Başkanlığı’na verdik. Ben bu sorunun çözüm yerini Parlamento olarak söyledim. Sorun nerede çözülecek?” dedi.

Sorunun çözümünün siyasette olduğunu, siyaset kurumunun bu sorunu çözmesi gerektiğini, çözüm yerinin de Parlamento olması gerektiğini söylediklerini anlatan Kılıçdaroğlu, bütün koşulları düşünerek bir öneri yaptıklarını dile getirdi.

Kılıçdaroğlu, HDP’yi yolsuzluklar meselesinde zayıf bulmasının sorulması üzerine, “Bir terazinin iki kefesine bir AKP’ye koyalım, bir de CHP’yi koyalım. Bakalım kim daha fazla eleştirilmiş” diye yanıt verdi.

HDP’nin, CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Sarıgül’ü eleştirdiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Peki, Kadir Topbaş ile ilgili tek cümle.. Kadir Topbaş, İstanbul’a tanesi 1 milyon 200 bin avroya metrobüs aldı. Bu otobüsler yokuş çıkmıyor” şeklinde konuştu.

“Gezi süreciden sonra solda en azından yerel seçimlerde katılımın daha etkin bir şekilde fark edilebileceği bir tür ittifaka kapı açacak bir yaklaşım kamuoyunca beklenmiyor muydu?” şeklindeki soruyu da Kılıçdaroğlu , “Kamuoyundan bize gelen böyle bir talep de yok. Çok net söylürum, biz yüzde 26 oy almışız. Eksiktir, fazladır, yanlıştır, doğrudur ama ortada bir tablomuz var. Biz iktidara talip olmak istiyoruz ve yeni bir projeyle yola çıkıyoruz. Cumhuriyet’ten yana olan, demokrasiden yana olan, özgürlüklerden yana olan her yurttaşımızı kendi şemsiyemiz altına bekliyoruz” şeklinde cevapladı.

Kadir Topbaş’ın “İstanbul’un Kadir ağabeyi” olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, “Çünkü İstanbul’u o yönetmiyor. İstanbul’u yöneten başbakanlık koltuğunda oturan zat. Geçen telefon kaydında ne diyor; ‘Ataşehir’de kupon bir arsa var, bana haber vermeden nasıl satarsınız?’ diyor. Kim Allah aşkına İstanbul’u yönetiyor” diye konuştu.

– “Bu iktidarla ben asla yan yana gelemem”

Kılıçdaroğlu, “Kürtler’in barış talebindeki samimiyeti konusunda ne dersiniz? Abdullah Öcalan’ın bu konudaki samimiyetiyle ilgili ne düşünüyorsunuz? Mesajını nasıl değerlendiriyorsunuz?” şeklindeki soru üzerine de şunları kaydetti:

“Onu bilmiyorum. Şimdi mesaj bildiğimiz klasik normal bir mesaj. Hükümetle ne konuşuyorlar siz biliyor musunuz? Ben bilmiyorum. Neyin pazarlığını yapıyorlar, ben bilmiyorum. Taban tabana zıt açıklamalar var. Adalet ve Kalkınma Partisi, 17 Aralık sürecinden sonra bunu götüremez. Yolsuzluğa bulaşmıştır. Şimdi kendi derdinde. Başka bir dert yoktur. Onun en büyük derdi, ‘Üstümdeki yükü nasıl atabilirim? Kime fatura edebilirim?’ Bunu fatura edebilecek makam bulamayacaktır. Emin olun oyları düştüğü sürece göreceksiniz, yurt dışına kaçışın pazarlıklarını yapacak. Hangi sorunu çözecektir bu… Artık toplumda güven kaybolmuştur iktidara karşı. Uluslararası güven de kaybolmuştur.”

Murat Karayılan’ın iki yıl önce Taraf Gazetesi’ne gönderdiği bir yazı olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Ben görüşmeler yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Fakat o mektuba iktidar kanadından hiçbir yalanlama gelmedi” dedi.

Kılıçdaroğlu, CHP olarak çözüm sürecinin içerisinde olmaya talip olup olmadıklarının sorulması üzerine, şunları kaydetti:

“Bu iktidarla ben asla yan yana gelemem. Ben bir hırsızla yan yana gelip konuşmam bile. Bir hükümetin devletini soyduğuna tanık olduk. Kendi devletini soyan bir iktidarla ben nasıl yan yana geleyim? Devletin genleriyle oynandı. TBMM başkanı ne söyledi, ‘Anayasanın 138. maddesi çökmüştür’. Nedir 138. madde? Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı. Biz bu sorunu çözeriz. Biz önce iktidar olduğumuzda önce çağırırız Milli İstihbarat Teşkilatı müsteşarını, ayrıntıları öğreniriz. Devletin nasıl çalıştığını bilirim. Çağırır önce konuşuruz. Bütün mesele şu, siyaset kurumu sorumluluk alacak bu sorunu çözmek için.”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Orta Doğu bataklığına, Suriye bataklığına Türkiye’yi kimse çekmemelidir” dedi.

Kılıçdaroğlu, İMC TV’de yayınlanan “Gündem Özel” programında gazeteci Banu Güven’in sorularını yanıtladı.

Kılıçdaroğlu, anadilde eğitim konusuna ilişkin bir soru üzerine, “Biz Cumhuriyet Halk Partisiyiz. Nerede bir sorun varsa, o sorunun çözümüne yönelik olarak üzerinde çalışırız. Bu konuda öncelikle pedagoglara danışmamız gerekiyor. Çocuğun yararını düşünmemiz gerekiyor. Evrensel hukuk da insan hakları da bunu böyle söylüyor. Bu sorunu günlük siyasetin, sıcak siyasetin bir malzemesi haline getirmemek gerekiyor. Anadil yasağı vardı bu ülkede. Kürtçe konuşmak yasaktı. Anadil yasağının kaldırılmasıyla ilgili kanun teklifini veren parti biziz. Ancak o bölgeden oy alamadık. Burada kabahatli bölge insanı değil, biziz” dedi.

Kılıçdaroğlu, ülkenin huzura ihtiyacı olduğuna işaret ederek, “Bir toplumsal uzlaşmaya ihtiyacımız var. Bunun için önce siyasetin toplumu germemesi lazım. Gerginlik üzerine politika oluşturan bir kişi var. Diktatör kimlikli bir kişi var. Türkiye’nin temel sorunu da bu adam. Sorunların kaynağıdır kendisi. Bu gerçeği herkesin görmesi lazım” diye konuştu.

“Berkin Elvan’ın cenaze günü yaptığınız açıklamada bir provokasyondan söz ediyordunuz. O günün sonunda Burak Can hayatını kaybetti. Sizin ciddi duyumdan kast ettiğiniz neydi?” sorusuna karşılık, 17 Aralık’tan sonra Başbakan Erdoğan’ın süratle düşüşe geçtiğini bildiklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Kamuoyunun gündemini değiştirmek için bir şeyler yapmak istediğini de biliyoruz. Bu konuda hazırlıkları olduğunu da biliyoruz. Burak Can’ın ölümünden sonra çok sayıda insan o cenaze törenine katıldı. Ben bir provokasyon olabileceğini biliyordum. Kamuoyunun dikkatini çektim. O akşam Burak Can dışarıya çıkıyor, annesinden izin alarak. Bulunduğu sokağın elektrikleri kesiliyor. Ateş ediliyor. Erdoğan, DHKPC’yi suçladı. DHKPC’nin üstlendiği söylendi. Kendisi bu ülkeyi yönettiğini zannediyor. Zannediyor diyorum çünkü kendisi yönetmiyor. Kendisinin ifadesine göre ülkeyi paralel devlet yönetiyor. Böyle bir provokasyondan onun haberinin olmaması da mümkün değil. Burak Can’ın katillerini bulmak zorundadır.”

Kılıçdaroğlu, 12 Eylül döneminde benzeri olayları çok yaşadıklarını, benzer bir tablonun Türkiye’ye yaşatılmak istendiğini belirterek, bu nedenle vatandaşların provokasyonlara katılmamalarını istediğini kaydetti.

Aynı şeyi Suriye için de söylediğini anlatan Kılıçdaroğlu, “Süleyman Şah Türbesi’ni gerekçe göstererek, orduyu oraya sokmak istediklerini söyledim. Nitekim bir it dalaşı… Zorla savaşmak istiyor Türkiye. Savaş alkışlanacak bir olay değildir. Savaş zorunlu olmadıkça bir cinayettir. Suriye bizim için tehdit mi? Hayır. Suriye’nin zaten işi başından aşkın. Suriye topraklarında neden o keşif uçağını düşürüyorsun? Gelen bilgilere göre keşif uçağı El-Kaide’nin konuşlandığı yeri saptamak istiyorlardı. O uçağı düşürerek El-Kaide’ye destek verdiler.”

Hükümetin Niğde’deki olay üzerinde durmadığını belirten Kılıçdaroğlu, “Neden? Çünkü El-Kaide militanları da ondan. Bugüne kadar onların sırtını sıvazlıyordu. Geldiğimiz tablo bu. Orta Doğu bataklığına, Suriye bataklığına Türkiye’yi kimse çekmemelidir” dedi.

Kılıçdaroğlu, HDP’ye yönelik yapılan “saldırıları” nasıl değerlendirdiğinin sorulmasına da parti olarak yaşananları eleştirdiklerini dile getirdi.

CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş’ın provokasyon için birilerinin geldiğini paylaştığının belirtilmesi üzerine Kılıçdaroğlu, “MHP’liler, CHP’nin seçim otobüsüne saldıracakmış gibi bir mizansen hazırlanıyor. Mansur Yavaş’ın seçimi kazanmamasını istemeyenler, kendi militanlarını kullanıyorlar. Mansur Bey’in bir yerde otomobili tahrip edildi. Boksörler… Kim bu boksörler? Kimin adamları bunlar? İktidar bunları neden yakalamıyor? Provokasyona ortam hazırlıyor. Biz bunları kabul etmiyoruz ve doğru bulmuyoruz. Hangi parti olursa olsun uygarca yarışacağız” dedi.

Kılıçdaroğlu, “Kimleri araç olarak kullanıyorlar” şeklindeki soruya ise, “Bunlar bireyler. Parayla satın alırsınız, git şunu yap dersiniz onlar da yaparlar. Parayla satın alınan kişiler. Dolayısıyla bunlar belli bir partinin militanları ve bunu maalesef yapıyorlar” dedi.

– “Yurttaşlar sandıklarına sahip çıksın”

Kılıçdaroğlu, yurttaşlardan sandıklara sahip çıkmalarını istedi. CHP’liler ve diğer partilerden görevlilere de seslenen Kılıçdaroğlu, “Elektrikler sönerse ilk yapacağınız iş sandığın üzerine oturmaktır, elektrikler kesilinceye kadar sandığın üstünden kalkmayacaksınız. Çünkü hemen sandığı alıp sandığın üzerine koyabilirler. Bu konudaki duyarlılığımızı ifade ediyoruz” ifadelerini kullandı.

İstanbul için hedeflerinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, “İstanbul’u alacağız. İstanbul’u yaşadığı çileden kurtaracağız. İstanbullu’nun hayatının yarısı yollarda geçmeyecek. Ulaşım sorununu çözeceğiz, 5 yıl içinde. İstanbul’u rahatlatacağız” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, ulaşım konusunda Büyükşehir Belediye Başkan adayları Mustafa Sarıgül’ün projelerini ve kaynaklarını açıkladığını da söyledi.

“Mustafa Sarıgül’ün belediye başkanlığı yaptığı ilçe rant açısından, yapılaşma açısından çok faal olan bir bölgeydi. Burada yıllar yılı belediye başkanlığı yapmış olan Mustafa Sarıgül’ün İstanbul’un en can yakıcı problemi olan ranta açık, yapılaşmaya açık politikaları değiştireceğine seçmen nasıl emin olabilir?” şeklindeki soru üzerine ise Kılıçdaroğlu, “Şişli’de yaptıkları belli zaten. Kesinlikle, yeşil alanlar imara açılmayacak. Cumhuriyet Halk Partisinin genel başkanı olarak söylüyorum. Yeşil alanlar imara açılmayacak. Kentsel dönüşüm sırasında insanlar bulundukları yerden kentin varoşlarına sürülmeyecekler. Bulundukları yerde kentsel dönüşüm yapılacak” diye konuştu.

Türkiye’de kentsel dönüşümü ilk kez Ankara Dikmen’de CHP’li belediyenin başlattığını kaydeden Kılıçdaroğlu, “İnsanlar kendi binalarını davul zurnayla yıktılar. Aynı yerde binalar yapıldı ve insanlar aynı yerde kaldılar” dedi.

Üçüncü köprü ve havaalanı projelerine ilişkin olarak sorulan soru üzerine Kılıçdaroğlu, “Niye üçüncü köprüyü yapıyoruz yeni bir Marmaray yapmıyoruz veya iki, üç Marmaray yapmıyoruz? Bunların yürüttükleri parayla 6 Marmaray yapılıyor. Doğayı niye tahrip ediyoruz. Yerin altından gitmek varken, üstelik raylı da yapabilirsiniz, otomobil de olabilir, daha geniş yapabilirsiniz, teknoloji buna uygunken niye ağaç kesiyoruz? 1 milyonun üstünde ağaç kesildi daha da kesilecek. Yazık günah değil mi? ‘Kestik ama başka yere ağaç dikeceğiz’ diyorlar. Ormanla ağacı karıştırıyorlar. Orman farklı bir şeydir. Orman ekolojisiyle bir ormandır. Orada canlılar yaşar. Üçüncü köprü projesinin doğru olmadığına inanıyoruz” diye konuştu.

Üçüncü köprünün merkezi hükümet tarafından yapıldığını kaydeden Kılıçdaroğlu, “Elindeki bütün hukuki argümanları kullanacaktır. Sadece o değil, üçüncü havaalanı için de. Onun yerini Silivri’ye alacağız. Zaten başlangıçta Silivri’deydi o. Onu da aldılar, su kaynaklarının bulunduğu yere yapıyorlar. Kuşların göç yoludur burası. Oraları kurutuyorlar. Kuşlardan ne alıp veremediğiniz var. Eminim oralardan büyük arsalar almışlardır. Oradan da para devşirecekler, para götürecekler. Hayatları para üzerine kurulu bunların. Vatandaşa gelince din, iman edebiyatı yapıyor bunlar” dedi.

Sadece İstanbul ve Ankara’da değil diğer illerde de iddialı olduklarını kaydeden Kılıçdaroğlu, tüm adaylardan seçildikleri takdirde, tüm yurttaşları kucaklamalarını istediğini ifade etti.

Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanlığı koltuğuna ise parti kimliği çok ön plana çıkmamış, iyi eğitim almış, dünyayı iyi okuyabilen bir kadının oturmasını istediğini, ancak aklında bir ismin olmadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, “Ülke insanımızın irfanına güveniyorum. Oturup sağduyuyla karar vereceklerdir” diye konuştu.

AK Parti’nin genel seçimleri, erkene alacağına inandığını da belirten Kılıçdaroğlu, “Çünkü, ekonomi iyiye gitmiyor, iflaslar başladı, dolar aldı başını gidiyor… Dünyada itibar kaybı var. Sermaye artık Türkiye’ye gelmiyor. Ekonominin kötüye gidişiyle beraber sürecin yurttaş nezdinde daha ağır hissedilmesini engellemek ya da uzamasını istememek için erkene alacaktır. Büyük bir olasılıkla Cumhurbaşkanlığı seçimiyle genel seçimi bir arada yapacaklardır” diye konuştu.

Konserler

NationalTurk

NationalTurk Haber Merkezi, En Son Haberleri Gündemi, Spor Haberlerini, Ekonomi, Seyahat, Magazin, Politika ve Son Dakika Haberlerini en doğru ve objektif şekilde size ulaştırır.NationalTurk | Objektif | Bağımsız | Farklı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Maldivler Turu
Başa dön tuşu