Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener ve TFF Başkanvekilleri Lutfi Arıboğan ile Servet Yardımcı, basın toplantısı düzenledi. / Spor Futbol haberleri
Mövenpick Otel’de gerçekleşen toplantıda konuşan Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, Türkiye Futbol Federasyonu’nun adil ve her kulübe eşit mesafede davranarak, hakkı olanın kazanacağı ve hak edenin ipi göğüsleyeceği bir ligin oynanması için mücadelesini sürdüreceğini belirtti. Tüm kamuoyunun kendini güvende ve rahat hissetmesini isteyen Başkan Özgener: “Geçmişte olduğu gibi, sesi çok çıkanın, gazetede sayfası çok olanın, taraftarı çok olanın bu gücünü kullanarak futbolu baskı altına almasına izin vermeyeceğiz” dedi.
Mahmut Özgener basın toplantısının tam metni şöyle:
“Bugün, devre arasında yaşanan tartışmalarla yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başlayan ve özellikle son iki haftada futbol gündemimizin neredeyse tamamını işgal eden konularla ilgili, Federasyonumuzun görüşlerini paylaşmak amacıyla buradayız.
Konuşmama, son derece önemli ve anlamlı olduğunu düşündüğüm bir teşekkürle başlamak istiyorum. Hepinizin malumu, geçtiğimiz hafta gündemi oluşturan son derece talihsiz bir müsabaka yaşandı. Çok değer verdiğimiz, kıymetli bir hakemimizin belki de spor yaşantısındaki en kötü performanslarından birini göstermesi, futbol gündemimizin en öncelikli konusu haline geldi. Konu ciddi anlamda gündem oluştururken, bir yöneticimiz; kulübünün yaşamış olduğu olumsuz kararlara rağmen, hem de müsabaka boyunca en çok haksızlığa uğramış taraf olarak göstermiş olduğu örnek tavırla, hem camiasına hem de spor kamuoyuna mesaj verdi. Bir spor adamının spora ait yaşanmışlıklarda ne denli sağduyulu ve vakur bir duruş göstermesi gerektiğini tüm kamuoyuna göstererek herkese örnek oldu.
Kardemir Karabükspor Başkanı ve kulübe teşekkür
Göstermiş olduğu bu sportmence ve sporun ruhuna hakim lider tavrıyla, Kardemir Karabükspor Kulübü Başkanı Sayın Hikmet Ferudun Tankut’a hepinizin huzurunda teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
İki haftadır oluşturulmak istenen kaos ortamı içinde, duruşunu hiç bozmayarak ortaya koyduğu spor adamı kimliğiyle, skor adamlarına örnek olan sayın Tankut’un bu haftaki davranışlarından, Türk sporunun alacağı çok ders bulunuyor.
Oluşan hatalardan en büyük zararı görmesine rağmen, soğukkanlılığını koruyarak futbolun gereklerini yerine getiren tüm Karabükspor camiasını da özel olarak tebrik ediyorum.
Artık bazı şeyleri açıkça konuşmanın zamanı geldi diye düşünüyorum. Bugüne kadar hep bilinen ama bir türlü yetkili ağızlardan dile getirilmeyen gerçekleri kamuoyunun önünde afişe etmek ve gündeme getirmek istiyorum.
“Açıklama Mevsimi” başladı
Türk futbolunda yıllardır ikinci yarının başlamasıyla, aynı süreç nedense hep bilinen mecralardan tekrarlanıp durur. Şampiyonluk yarışında geride kalmaya başlayan veya kadrolarının gücüne yeterince güvenmeyen takımların yöneticileri, ilk hakem hatasında kameraların karşısına geçer. Sert bir üslupla açıklamalar yapar, Türkiye Futbol Federasyonu ve hakemleri suçlamaya başlar.
Bu yıl da deyim yerindeyse “AÇIKLAMA MEVSİMİ” geldi. Artık şunu biliyor olmamız lazım ki; kışın son aylarından bahara uzanan bu mevsim, maalesef kara bulutlarla birlikte geliyor. İklim bozuluyor, kavgalar, kırgınlıklar ve şiddet artıyor. Önceliklerini belirleyemeyen ve davranış biçimlerini düzeltemeyen yöneticiler yüzünden, futbolumuz sadece marka değerini değil, birçok başka değerini de kaybediyor.
Tüm futbol kamuoyunun maddeler halinde özetleyebileceğimiz şu gerçekleri net bir şekilde bilmesi, anlaması ve buna göre davranması gerekiyor:
BİR… Hakemler hata yapar… Dünyanın hemen her ülkesinde, her organizasyonda, her ligde bunları görüyoruz. 2010 Dünya Kupası’nda, dünyanın tartışmasız en iyi hakemlerinin yaptıkları hatalar ortada… FIFA ve diğer kurumlar bu hataları en aza indirebilmek için çözüm önerilerini tartışıyorlar. Hakem hataları tüm futbol dünyasının sorunu ve çözüm aranıyor… Örneğin topun çizgiyi geçip geçmediğiyle ilgili son 2-3 yılda hem Premier Lig’de, hem Dünya Kupası’nda, ciddi olaylar yaşandı… Sorun sadece bizim değil global futbol dünyasının sorunu…
İKİ… Bu hataları en aza indirmek için çalışıyoruz… Türkiye Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Kurulu olarak, başta eğitim çalışmaları olmak üzere var gücümüzle çaba gösteriyoruz… Uluslararası alanda görev alan hakemlerimizin artması doğru yolda olduğumuzu kanıtlayan veriler… Ancak tekrar ediyorum, dünyanın en iyi eğitilmiş, en dikkatli, en iyi hakemleri bile hata yapabilirler. Kaldı ki, bugün gündemi oluşturmaya çalışan değerli yöneticilerimizin hepsi, sezonun ikinci yarısının başlamasından hemen önce yapmış oldukları değerlendirmelerde, hakemlerimizin ilk yarıda ne denli başarılı oldukları yönünde açıklamalar yapıyor ve buna methiyeler düzüyorlardı.
ÜÇ… Futbol Federasyonu olarak biz de sözünü etmiş olduğumuz müsabakada performans anlamında sorun olduğunu kabul ediyoruz. Ama burada herhangi bir art niyet olması söz konusu olamaz, bu her spor olgusunda olabileceği gibi tamamen bir dönem sorunudur ve performans konusudur. Ayrıca Mustafa Kamil Abitoğlu arkadaşımız, son derece deneyimli ve iyi bir hakemimizdir. Sadece futbol dünyasına mensup insanların değil, hepimizin yaşayabileceği gibi “kötü bir gün yaşamıştır”…
Empati yapmadan, kendinizi onun yerine koymadan “infaz etmek”, iyi bir hakemi yaşadığı kötü bir maç yüzünden kaybetmemize yol açar… Her hakemimizi böyle cezalandırırsak, maçları yönetecek hakem bulamayız… Ligimizde dünyanın en iyi hakemleri de görev yapsa, bu futbol ortamında yaşama şansı kalmaz…
Türkiye Futbol Federasyonu olarak kendisine sahip çıkacağız. İyi bir hakemin tek bir şanssız maç yüzünden yitirilmemesi için bütün gücümüzle çalışacağımızı, tüm kamuoyuna buradan duyurmak istiyoruz…
DÖRT… Bazı yöneticilerimizin ve kulüp başkanlarımızın davranışları, ligimizi normal bir futbol ortamından hızla uzaklaştırıyor… Bir kulübümüz, vermiş olduğu mesajlarda planlı bir harekete maruz kaldıklarının altını çizmeye çalışırken aynı sırada oynamakta olduğu bir başka platform olan Ziraat Türkiye Kupasında almış olduğu sonuçlar iyi olduğu için, bundan bahsetmiyor. Soruyorum; kupayı başka bir futbol federasyonu mu yönetiyor, başka bir Merkez Hakem Kurulu mu görevde, yoksa farklı hakemler tarafından mı yönetiliyor? Lütfen elinizi vicdanınıza koyun ve insaflı olun…
Bir bakıyoruz yöneticilerimiz sürekli gündemde… Hakem hatalarını bir kenara koyalım, birçoğunun konuşması için hata bile gerekmiyor… “İnce, ince doğradılar”, “Bizi şampiyon yapmayacaklar” gibi altı boş, hiç bir rasyoneli olmayan, paranoyaya varan ifadeler havada uçuşuyor…
Transferde yapılan yanlışlar; teknik direktörün, futbolcuların hataları ilk hakem yanlışında hemen hasıraltı ediliyor… Takımların şampiyonluk yarışında yer alması için hiçbir şartı yerine getiremeyen, teknik konularda durmadan hata yapan yöneticiler, hiç yüzleri kızarmadan bütün suçu hakemlere ve federasyona yükleyiveriyorlar…
Futbolumuzda şiddet ve birçok önemli konuda hiç konuşmayan yöneticilerimiz ilk hakem hatasında tepki gösteriyor. Kuraldışı, yasadışı işleri “Biz alasını yaparız” diye övüyorlar… Her gün gazetelere çıkıp, insanların kişiliklerine, rakip takımların yöneticilerinin kişiliklerine laf ediyorlar… Hakem odalarını baskı altına alıp, koridorlarda gerilim ortamı yaratıyor ve bunu kendilerinde hak olarak görüyorlar… Futbolu, futbolun bütün değerlerini, güzelliklerini mahvediyorlar… Komplo teorileri ve mağdur görünme çabaları her şeyin önüne geçiyor… İnsaf ve sağduyu gibi kelimeler belirli dönemlerde yöneticilerimiz için anlamını bilmedikleri yabancı dilde sözcükler haline geliyor…
Bu yıl da aralarından sadece bir takım şampiyon olacak… Futbolun temel gerçeği bu… Diğerleri sorumluluğu üzerlerinden atmak için, yine ülke futbolunu, ülke sporunu hiçe sayarak, kendilerini kurtarma çabalarına girecekler… Kaçan şampiyonluklara, başarılara “Bizim de hatalarımız oldu ama hakemler şöyle yaptı, federasyon böyle yaptı” diyerek kılıf uydurmaya çalışacaklar… Kendi hatalarının üstünü örtmek için, dünyanın her ülkesinde olabilecek hakem hatalarını kullanmaya çalışacaklar…
Neyse ki futbol camiamız, medyamız, yorumcularımız ve taraftarların büyük bir çoğunluğu artık bu tuzağa düşmüyor… Son açıklamaların ardındaki gerçek niyetleri herkes anladı… Durmadan suçladıkları medya ve yorumcular, kendilerinden daha sağduyulu davrandı…
Beşinci ve en önemli maddeye gelince…
Şunu herkesin çok net bilmesini istiyoruz… Türkiye Futbol Federasyonu olarak, kendilerini kurtarmak için futbolumuzu hiçe sayan bu kişilerle sonuna kadar mücadele edeceğiz… Hakem odalarını ve koridorları etki ve baskı altına alanlara, hakem odası basmanın daha alasını yapmak isteyenlere, her gün gazetelere açıklama yapanlara verilen cezalar daha da ağırlaştırılacak…
Bir yöneticimiz açıklama yapmış ve susmayacağını söyleyip demokrasinin olmadığından dem vurmuş… Kendisine buradan hatırlatmak isteriz; Futbolda demokrasi yoktur, kurallar vardır. Yorum yoktur, kararlar vardır. Futbolun bir anayasası vardır ve orada yazan kurallara göre oynanır.
Rakibinin ayağına tekme atan kırmızı kartı görür ve oyunun dışında kalır. Sonra yeniden tekme attığında kimse daha önce kırmızı kart görüp görmediğine bakmaz, yine kırmızı kartı görür ve yine oyun dışında kalır. Bu böyle; kırmızı kart görmemesi gerektiğini anlayana kadar sürer gider. Futbol bir kurallar manzumesidir… Futbolun ruhunu ve yasalarını bilmeden, Türk futbolunda, spora ve sporun ruhuna zarar veren bu alışkanlıklar değişene kadar, önlemlerimiz daha da sertleşecek…
“Herkes sorumluluğunun farkında olsun”
Bu konuda tavrımız çok net… Yöneticilerimizi uyarıyoruz: “Türk futbolunu kaos ortamına sürüklemenize izin vermeyeceğiz”…
İyi yöneticilik, her futbol ülkesinde yaşanabilecek olayları öne çıkarıp, bu hataların arkasına saklanmak, kolay yolu seçmek değildir… Başarısızlıklarda hakemleri işaret edip, kurtulmaya çalışmak kolay, zor olan takımlardaki sorunları çözmek, şampiyonluk yarışından erken kopmanın nedenlerini bulmak… Lütfen artık kolay yolu seçmeyin…
Buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum… Bu söylediklerimin altının çizilmesini sizden özellikle rica ediyorum… Buradan tüm yöneticilerimize seslenmek istiyorum… Lütfen içinde bulunduğunuz ortamı ve yapmakta olduğunuz işi, almış olduğunuz görev ve sorumlulukların ne olduğunu bir kez daha anlamaya çalışalım…
FUTBOL BİR OYUNDUR… Hem de dünyanın en güzel en keyifli oyunlarından biri… Her yıl büyük kalabalıkları heyecanlandırır, zevk almalarını, zaman zaman üzülmelerini, zaman zaman sevinmelerini sağlar… Yaşamdaki her duygunun yaşanabildiği bir mikrokozmostur, ayrı bir dünyadır…
Maalesef her yılın sonunda yalnız ve yalnız bir tek takım şampiyon olur… Herkesin şampiyon olması mümkün değildir. Şampiyon olmayanların bahane aramak için sağa sola saldırdığı, şiddeti körüklediği bir ortamdan ne futbola, ne spora, ne de toplumsal yaşamımıza bir fayda gelmez…
Günü kurtarmak,
Kulüp içi dengelere mesaj vermek,
Bahane bulmak adına bu ülke sporunun, Türk futbolunun altına dinamit koymayın…
Size açık bir çağrıda bulunuyorum… Kendinizi bir spor adamı olarak görüyorsanız bir spor adamı gibi, yok ben sadece yöneticiyim diyorsanız o zaman BİR LİDER gibi davranın…
Yaşamı boyunca spor nedir bilmeyen, sahaya inip koşmamış, maça çıkıp terlememiş, soyunma odasının havasını, ısıtıcı merhemlerin kokusunu ciğerlerine çekmemiş, kazanmanın ne olduğunu bilmeyen, kaybetmeyi bir sporcu gibi kabullenemeyen, hakemlerin her maça çıkarken yaşadığı duyguların yüzde birini bile hissetmemiş insanların eline mikrofon verip konuşturmayın… O mikrofonlardan insanları gerilime, şiddete, toplumsal kavgalara ve kaosa sürükleyecek konuşmalar yaptırmayın…
Çağdaş ülkelerde olduğu gibi; futbolun tartışmasını da bu işin içinden gelmiş, işinin ehli, tansiyonun, stresin ne olduğunu bilen, kazanmanın-kaybetmenin sevincini ve hüznünü yaşamış insanlara bırakın. Yapılan hataların da, kazanılan başarıların da değerlendirmesini sporun değerlerini bilen, bu işin GERÇEK SAHİPLERİ yapsınlar…
Sizler; kulüple ilgili işlerinize, takımınıza, oyuncularınıza, onların motivasyonuna, kulüp yöneticiliğinin gerçek sorumluluklarına odaklanın…
Merak etmeyin, biz de sizin gibi bu ülkede “adil bir oyun”un oynanabilmesi için gerekli tüm koşulların oluşması için var gücümüzle çalışıyoruz ve çalışıyor olacağız. Biz de bu şekilde konuşmalar yapmak yerine kendi işimize, adil ve tüm kulüplere eşit mesafede pırıl pırıl bir ligin oynanmasını tesis etmeye, hakemlerimizin motivasyonuna, eğitimine, gelişimine odaklanıp ana işlerimize konsantre olalım…
Buradan tüm futbol ailesine, hakemlerimize ve tüm kulüplerimize sesleniyorum:
Lütfen hiç kimsenin en ufak bir endişesi olmasın… Federasyonumuz bu ülkede adil ve her kulübümüze eşit mesafede, hakkı olanın kazanacağı, hak edenin ipi göğüsleyeceği bir ligin oynanması için mücadelesini sürdürecek. Lütfen kendinizi güvende ve rahat hissedin… Geçmişte olduğu gibi, sesi çok çıkanın, gazetede sayfası çok olanın, taraftarı çok olanın bu gücünü kullanarak futbolu baskı altına almasına izin vermeyeceğiz.
Spor Toto Süper Ligi, bu federasyon olduğu müddetçe 18 takımlı bir lig olarak oynanacaktır.”