KültürSanat

İstiklâl Caddesi ve Üvey Evlat Sanat

Son zamanlarda İstiklâl Caddesi'nde yürüdünüz mü? Hiç dikkatinizi çekti mi kapanan sinemaların sönen neon lambaları?

Maldivler Kutlu Olsun

yilmaz koksalBir sene içinde kapanan sinema salonlarının sayısı,ülke çapında 35 adet. Kapatılan salonların bir çoğu İstanbul’da,yani bir nev’i sanatın başkentinde.

Son günlerde adı sık sık anılan hatta tartışma programlarına gündem teşkil eden Emek Sineması,sanata karşı yürütülen bilinçli ya da bilinçsiz bir yok etme kampanyasının adeta simgesi oldu.

İstiklâl Caddesi’nde yürüdünüz mü?

Emek Sineması’nın da içinde bulunduğu tarihi Cercle D’orient binasını yıkıp yeni bir alışveriş merkezi yapılması projesi duyarlı sanat ve şehirseveleri ayaklandırdı. Tarihi yapı içinde yer alan Emek Sineması 1924 yılında açıldı ilk olarak.

O yıllarda perdesinin iki yanında Art Nouveau tarzında yer alan iki melek figürü nedeniyle Melek adını aldı. Neredeyse 900 koltuk kapasiteli, dev perdeli duvarları Barok Rokoko işemelerle süslü tarihi salon bugün artık yok olmak üzere.

Oysa kimlerin görüntüleri düşmemiş o perdeye? Kimlerin sesleri yankılanmamış o duvarlarda? Kimleri ağırlamamış o güzel fuaye ?

Emek Sineması İnci Profiterol de projenin kurbanları arasında

Yıkılması planlanan tarihi yapıda sadece Emek Sineması yok, Yeni Rüya Sineması ve İstanbul’un kültürel simgelerinden biri haline gelmiş İnci Profiterol de projenin kurbanları arasında.

Aynı şekilde tamamen yıkılarak ön cephesi aslına uygun restore edileceği söylenen Saray Sineması’nın bulunduğu Sin-Em Han çoktan yıkıldı. Demirören Gayrımenkul tarafından 2006  yılında başlanan proje bitmek üzere.

Bu yapıda da Saray ve Lüks sinemalarıyla beraber bir çok tarihi mekan yok olup gitti. Saray gerçekten de adı gibi saray bir sinemaydı.

yunanistan golden visa yurt disi emlak 2024

Yetişenler bilir,orada film seyretmek bir ayrıcalıktı. Salonda sadece film gösterileri değil -Louis Armstrong,Dizzy Gillespie,Jean Marais- gibi dünyaca meşhur sanatçıların konserleri de gerçekleşmişti.

Şimdi burada Virgin Megastore adı altında dev bir bina yer alacak.Son zamanlarda Alkazar,Elhamra,Yeni Melek,Beyoğlu ve son olarak da Sinepop sinemaları ardı ardına perdelerini kapattı,ya boşaltıldı ya dönüştürüldü.

Beyoğlu’ndaki sinema salonları birbir kapanırken,alışveriş merkezlerindeki sinemalar belki de yeni çağın trendlerini,zevklerini ve yaşam anlayışı bize gösteriyor.

Herşeye rağmen ruhu olan salonların,yerini teknoloji harikası,küçük,basık beton-kumaş kaplama sinemacıklara bırakması romantik sanatseverler için pek de hoş bir şey olmasa gerek.Üstelik bu sadece İstanbul’un sorunu da değil.

Anadolu’nun hemen her kentinde bir zamanlar dolup taşan salonların yerinde artık çok katlı beton hanlar yükselmekte.

Aslında kültürel yok etme taaruzuna maruz kalan sanat yapıları sadece sinema salonları değil. Yıllar içerisinde kapanan tiyatro ve konser salonları, toplumsal bir dönüşümün izdüşümü adeta.

Senelerdir hayalet bir bina görüntüsü veren Devlet Tiyatroları Taksim Sahnesi gibi mesela.

Gene aynı bölgede,bir zamanların en güzel temsillerinin sergilendiği rahmetli Egemen Bostancı’nın Şan Tiyatrosu’nun hunharca yakılarak nasıl yok edildiğini anlatmaya gerek yok sanırım.

Atatürk Kültür Merkezi sanata saplanmış bir hançer gibi duruyor Taksim’in göbeğinde.

Kapıları kapalı, sahneleri boş,bir zamanların notaların uçuştuğu salonlar artık sessiz, öksüz.

İşin daha acı yanı; hâlâ akıbetinin belirsizliği.

Davalar, yürütmeyi durdurma kararları, anlaşmazlıklar içinde,boş bir taş yığınına dönüşen sahipsiz kalmış bir garip binadan ibaret artık AKM.

Oradan adeta kovalanan Devlet Opera ve Balesi ile Devlet Tiyatroları bugün Üsküdar’da tütün deposundan bozma taş binada varlığını sürdürmeye çalışıyor sessiz sedasız.

Avrupa Birliği’ni talep eden,dünyaya entegrasyon iddiasında bulunan büyük bir devlette,sanatın bu kadar üvey evlat haline getirilmesi başka bir düşünülecek konu.

Mustafa Kemal Atatürk her fırsatta sanatın önemini ve gerekliliğini dile getirirken,bir takım hedefler gösterirken sanırım içinde bulunduğumuz durumu kastetmemişti !

Sadece Cumhuriyet döneminde açılan sanatla ilgili kurum ve yapıların üzerine koymak yerine hergün bunların kaybedilmesi sadece toplumsal bir değişimle de izah edilemez.

Sanatın yalnızca bir eğlence aracı ya da bir zaman geçirme aktivitesi olarak görüldüğü toplumlarda kültürel yozlaşma ve yabancılaşmanın da karşı konulamaz bir biçimde ilerlediğini görüyoruz.

Batı uygarlığının temellerini oluşturan kültürel devrimin,hayata bakış ve yaşam tarzını nasıl etkilediğini anlamamız gerekiyor.

Türkiye’de sanatla uğraşmak,sanata ulaşmak ve onu talep etmek giderek daha zorlaşıyor,acı ama gerçek.  Ülkeyi yönetenlerin,insanları sadece “vatandaşlık numarası”  olarak görmediği ,sanatın üvey evlat olarak kabul edilmediği bir ülkede yaşamak hepimizin hakkı.
Pekiyi biz hakkımızı korumak için ne yapıyoruz ?
M.Yılmaz Köksal

Konserler

Murat YILMAZ KÖKSAL

Murat Yılmaz Köksal yazılarını Türkiye ve Dünyanın en objektif gazetesi NationalTurk ile takip edin.

Bir Yorum

  1. yazını çok beğendim ve gerçekten düşündürücü;AKM’den geçerken içim sızlıyor..
    Lakin şu futbola verdiğimiz emek ve desteğ!!!!i sanat için versek sanırım” okyonusa atılan bir denizyıldızı” olabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Maldivler Turu
Başa dön tuşu