NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan’ın ‘Michel Platini taşeron mu?’ başlıklı yazısı;

Türkiye şike olayı ile ilgili süreç de; etik değerleri ve hukuki değerleri bir kenara bırakarak, siyasi yönlendirme ile ilgili tutum sonucunda istenilen sonuca ulaşamamıştı. Verilmesi gereken cezalar oluşamamış, futbol yerini siyasete bırakmıştı.

Siyasi yönlendirme işin içine girince; karşılıklı beklentilerin masaya yatırılması kaçınılmaz oluyor.
TFF’deki değişim ile istenilen siyasi sonucun önü açılmış olmuştu. Fakat buradaki açmaz ise sürecin futbola hiçbir katkısının olmamasıydı.
Platini’nin sürecin sonunda Türkiye ziyareti aslında UEFA açısından çok Platini’nin kendisi açısından önemli bir girişim olmuştu.

Siyasi talepler tabi ki karşısında Platini’yi bulunca, Platini’nin de siyasi yapıdan talepleri kaçınılmazdı.
Örneğin FİFA Başkanlığı için destekten başlayıp çok uzun bir talep silsilesi ortaya koyabilirdi.
Tabi ki bu karşılıklı beklentiler çıkarların ortak hareket etmesi ile devamlılığını koruyacaktı.
İşte süreç ve siyasi gelişmeler tekrar kendi koşullarını ortaya çıkarınca Fenerbahçe ve Beşiktaş dosyaları arşivden masaya inerek ceza işlemleri başlatılmış oldu.

Şimdi bir sürü avukat ve “Bay Bilen”ler konuyu gündemde tutmak için canla başla çabalayacaklar.
Gündemi Platini’nin katkılarıyla UEFA cezaları belirlemeye çalışacak.
Buradaki en büyük handikap; kulüplerin ve başkanların! Önüne geçen farklı seyirci birlikteliklerin güzel ruhunun bozulma tehlikesidir.
Çarşılısı, Fenerbahçelisi, Galatasaraylısı artık bu yeni insan faktörünün değeri ile oluşan seyirci saygınlığını korumaya çalışmalıdır.

Kazanım bedeli ağır olan bu iş birliğinin kıymetini herkesin bilmesi gerekir.
Ne gündemin değişmesine ne de saygınlığın bozulmasına izin verilmemelidir.
Esas direnci; Fenerbahçe ve Beşiktaş adına Galatasaray’ın göstermesi gerekmektedir.
Kişiler gelip geçicidir, ama camialar ve tarihsel mücadeleleri hep kalıcı olmuştur.