Sevgi Gürtuna’nın; Antik Roma filmleri, Bisiklet Hırsızları, Roma Tatili, Cleopatra, Aşk Çeşmesi ve Roma Turları ile gezilecek yerler konulu Roma ve Sevgiye Yolculuk II adlı yazısını sizlerle paylaşıyoruz.

Roma yı İstanbul gibi sevmek ve 7 tepeli kentin rüzgarına kapılmış filmler

Roma yı, İstanbul gibi sevmemin nedeni, 7 tepeli olmasının yanında, ikisinin de derslerimde anlattığım Büyük Roma İmparatorluğu’nun başkenti olmalarıydı sanırım.

Roma yı ilk kez “filmlerde mi, kitaplarda mı  tanıdım?” diye kendime sorduğumda, aklıma Roma’da geçen film sahneleri geliyor öncelikle.

Antik Roma nın çekiciliği

Roma nın antik dokusunda geçen filmler arasında ilk aklıma gelenler;  Sophia Loren-Ömer Şerif’li Roma İmparatorluğu’nun Çöküşü, Marlon Brando-James Mason’lu Julius Caesar, Kirk Douglas-Tony Curtis’li  Spartacus  ve Kleopatra’ydı.

Antik Mısır’ın efsanevi kraliçesi Kleopatra’nın (Elizabeth Taylor), Roma’nın yayılmacı emellerine direnişini ve önce kendisini Mısır tahtına çıkaran Sezar’la (Rex Harrison), sonra da Roma’ya isyan eden Marcus Antonius’la  (Richard Burton) yaşadığı aşk ve mücadele, hala gözlerimin önündedir.

Çekimler sırasında menekşe gözlü E. Taylor ile dönemin yakışıklısı R. Burton arasında sette başlayan ve evlilikle noktalanan aşk da film kadar ilgimi çekmişti. Russell Crowe’ın başrolünü oynadığı Gladyatörise, Roma Colosseum’unu doyasıya seyrettiğim ama kölelik sistemine bir kez daha nefret duyarak içimi acıtan film olarak kaldı hafızamda.

Aşk, Cinayet ve Gerçekler’in kenti ROMA

Kraliyet ailesine mensup prensesle (Audrey Hepburn), başarıyı arayan gazetecinin (Gregory Peck) başrolde oldukları Roma Tatili’nden, “heves ettiğim” görüntüler kaldı bana.

Günümüz İtalya’sında bile en çok kullanılan ulaşım aracı motorsiklette birbirlerine sarılmış çift, aşkın ve yeni bir kenti keşfin çoşkusuyla adeta uçar Roma sokaklarında.

Yakışıklı Marcello Mastroianni’nin güzel ve şuh Anita Ekberg’i Trevi Çeşmesi’nin sularındaki “öpüş” sahnesiyle anımsadığım Tatlı Hayat (La Dolce Vita)  filminde, yönetmen Federico Fellini’nin İtalyan ekonomik mucizesinin doruk noktasında yitirilen “değer”leri, zeki dokundurmalarla nasıl aktardığına tanık oldum.

Vittorio De Sica’nın Bisiklet Hırsızları

Vittorio De Sica’nın  Bisiklet Hırsızları, aşığı olduğum ülkenin dilini öğrenme uğraşımın başında İtalya’da seyrettiğim ilk filmdi.

Dünya Savaşı sonrası yoksul Roma atmosferinde, var olma mücadelesi veren sıradan işçinin perspektifinden; umut, utanç ve yitiriliş üçgeninde,  insanlık durumuna üzüldüm.

Çalınan bisikletini bulmak için 10 yaşındaki oğlu Bruno’yla baştan başa Roma yı dolaşan Antonio’ya gıpta ettim. Yoksulluktan kaynaklanan çaresizliğin, umut-umutsuzluğun hassas dengesinin ve baba-oğul ilişkisinin olağanüstü portresinin, dokunaklı bir duyarlılıkla anlatan yönetmen  De Sica’nın başarısını ayakta alkışladım.

Melekler ve Şeytanlar romanından uyarlanan ve Tom Hanks’in başrolünü oynadığı filmde, Roma nın en güzel mekanlarında geçen cinayetleri önce okudum sonra izledim. Yetmedi,  “bir ilkbahar sabahı” Roma’ya uçup, Dan Brown’ın rehberliğinde kenti tekrar içime çektikten sonra, “ölmeden önce yapılması gerekenler” listemden üstünü çizdim bana kalan farklı mutlulukla.

Ferzan Özpetek’in Roma sı

2005 kışında yaptığım Roma seyahati sırasında, tanışmak için setine gidip Kutsal Yürek filminin son çekimlerine tanık olma mutluluğuna da eriştiğim,  ünü Türkiye-İtalya sınırlarını çoktan aşmış yönetmenimiz Ferzan Özpetek de Roma’yla bütünleşmiştir benim gözümde. Özgün dokusuyla kentin farklı bir yüzünü, Roma Trastevere’yi tanıtır sahnelerinde. Bazı filmleri Roma’da başlar, İstanbul’da devam eder (Hamam). Bazısı Roma yakınlarında yaşayan ilginç çiftin öyküsüdür (Cahil Periler).

Evlilik kurumunun monotonluğu, iletişimsizlik, yasak ilişkinin çekiciliği, unutuşun acı izleri Karşı Pencere’de, başarılı bir iş kadınının çocukluğuyla yüzleşmesi ve kimliğini arama çabaları Kutsal Yürek’te, sevilenin ölümünün bıraktığı travmayı dostlarla sağaltma çabaları ve her şeye rağmen yaşama iyimser gözle bakmanın gerekliliği Bir Ömür Yetmez’de, 24 saatlik zaman diliminde yaşanabilecek bütün aksilikleri yansıttığı  Mükemmel Bir Gün’de, Roma nın gizemli ve çekici sokaklarında gezdirir bizleri Özpetek.

Duygusal, dokunaklı öykülerin resmedildiği Ferzan Özpetek filmleri, çoşkulu bir tabloyu andıran Roma görüntüleriyle, hikâyeyi bütünleyen Sezen Aksu müzikleriyle, modern çağın büyülü masallarını anlatır bizlere.

Sevgi Gürtuna

ROMA ‘DA BALAYI TATİLİ İÇİN TIKLAYINIZ