Giresun izlenimleri

Sezon başı gerek yaptığı transferlerle gerekse harcadığı paralarla, Bank Asya Ligi’nin en iddialı takımlarından biri Giresunspor’du.

Sezon başından beri sahasının onarımda olmasından dolayı maçların büyük bölümünü dışarıda oynamak zorunda kalmışlardı. İyi oynayıp da kazanamadıkları maçlar vardı. Sezon başında koymuş oldukları hedeften ciddi anlamda uzaklaşmış durumdaydılar.

Hiç deplasman mağlubiyeti olmayan Altay’ı yenmek onlar için bir milat olabilirdi.

Ankaraspor’un ligden düşürülmesiyle futbolcularına çıkan transfer izni Bülent Bölükbaşı’nı Giresunspor’a gelmesine imkan verdi. Bülent Bölükbaşı ki geçmişte değişik takımlarda futbol oynamış, özellikle Kayserispor’da çok başarılı bir dönem geçirerek ulusal takıma çağrılmaması tartışma konusu olan çok yetenekli ve başarılı bir sporcu.

Kayserispor’da oynadığı dönemde Marco Aurelio’nun prensipli hiçbir Türk vatandaşının kabul edemeyeceği nedenlerden dolayı ulusal milli takıma çağrılmasını çok haklı fikirlerle eleştiren ve bir sürü insana mesaj veren bir oyuncu olarak hatırlıyoruz kendisini.

O günkü şartlarda kişisel beklentileri gerçekleşmeyen bir futbolcunun şikayeti olarak algılandı bazı kişiler tarafından. Geçen sürede söylediklerinin ve düşüncelerinin ne kadar haklı olduğu ortaya çıktı.
O Bülent Bölükbaşı, Giresunspor Altay maçında tüm varlığıyla sahadaydı.

Altay Teknik Direktörü olarak özellikle maçın ikinci yarısında özel önlem almamı gerektirecek kadar etkili bir performans sergiliyordu. Bütün bunlar olurken oyunun son bölümünde 3-1 önde olan takımının 4-3 mağlup duruma düşmesiyle bozulan saha içi ve saha dışı dengeler maçı bir spor olayının dışına taşımıştı.

Hakemin yanlış olmayan doğru kararlarına tepki gösteren bir Giresunspor taraftarı sahaya atlayıp hakem Bünyamin Gezer’e saldırı teşebbüsünde bulundu.

Hakeme dokunma mesafesine yaklaştığında Bülent Bölükbaşı son bir hamleyle sahaya giren taraftara engel oldu, yere yatırdı ve üstüne kapaklandı. Maçın çok büyük sıkıntılar yaratabileceği bir ortamda sapasağlam, dimdik ve gerçek bir sporcu tavrı sergiledi.

Psikolojik olarak 3-1’lik galibiyetten 4-3’lük mağlubiyete düşmüş futbolcunun yaşayabileceği tüm sıkıntılara rağmen sporcu ruhunu, karakterini ve kişiliğini yansıtan bir tavır sergiledi. Atatürk’ün söylediği “Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” sözleri sahadaydı o anda.

Tıpkı yıllar öncesinde Marco isminin Mehmet’le değiştirilmesine gösteridği tepki gibi sağlıklı bir tepki koymuştu.

O esnada tribünde yanında 5 yaşındaki oğlunun endişe dolu bakışlarıyla, elindeki su şişesini oğlundan çekip alıp sahaya atan babanın davranışını tekzip eden görüntüydü.

Baba demişken; Ne kadar acı bir şey ki 5 yaşındaki oğlunun ileride ruh sağlığını etkileyebilecek çok kötü bir davranışı sergileyen adamın bulunduğu statta oldu bunlar.
Düşünün ki o çocuk, babasının o davranışıyla belki de sporcu olmaktan vazgeçecek, stada gitmek istemeyecek ya da tam tersi stada gittiğinde maçın birinci dakikasından başlayarak küfür eden, yanındakilerle kavga eden, eline geçirdiğini sahaya atan, oturduğu koltukları kırıp sahaya döken ruh hali sıkıntılı bir birey olarak yaşamını sürdürecek.

Keşke Bülent Bölükbaşı’nın yaptığı davranışı görüp o küçücük oğluna bunun nedenlerini anlatıp iyi bir baba olsaydı. Bence o baba tuttuğu takımın kaybettiği 3 puandan daha fazlasını kaybetti o gün.
Üstelik asla geri koyamayacağı bir kayıptı.

Farkına varmış mıdır?
Hiç zannetmiyorum.
Tüm statlarda olanları her hafta izleyen, yaşayan biri olarak çok karamsar olduğumu söyleyebilirim.

Umarım o 5 yaşındaki çocuk, babasının tüm eksikliklerini görme fırsatını bulur. Sahada süre gelen bu çöküntünün ortadan kalkması için sarfeder.

Giresun’da yaşanan bu olayın tanığı olmamak için kazandığımız 3 puanın birini vermeye razıydım.

Görüşmek dileğiyle.

Fuat Yaman

Yazarın tüm yazılarına gözat »