Artık ortada bir gerçek var o da Yunanistan krizinin Yunanistan’la sınırlı kalmayacağı gerçeği.
Diğer Avrupa ekonomilerine de bulaşır mı” diye sormanın gereği de yok, çünkü halihazırda bulaşmaya başladı bile.Geçen yazılarımın birinde değindiğim CDS (Credit Default Swap – Kredi iflas takası sigorta primleri) piyasasında Yunanistan, Portekiz, İspanya, İrlanda ve İtalya’nın risk primleri hala Türkiye’nin çok üzerinde seyrediyor.Tam global ekonomik toparlanma rayına oturdu ve yavaş da olsa kriz öncesi üretim seviyelerine ulaşılmasına yönelik bir görünüm ortaya çıktı derken, bir anda dünyayı saran yeni kriz dalgası Avrupa ekonomilerindeki sorunların ön plana çıkması ile ekonomik riskler bir kez daha aşağı yönde oluşmaya başladı.
Avrupa Merkez Bankası Başkanı Trichet’nin krizi yatıştırması bekleniyordu ama o da tabir yerinde ise yangına körükle gitti ve Yunan tahvillerini almak gibi planları olmadığını söylemesi ve Avrupa bankalarının kasalarında Yunan ve Portekiz tahvilleri gibi şu anda çok muteber olmayan kâğıtlarla dolu olduğu tezatı piyasaların nabzını yükletti. Bir umut Avrupa Merkez Bankası bu kâğıtları alıp, destekleyecek ve böylece bankaların bilançoları düzelecekti. Ama Avrupa Merkez Bankası Başkanı Trichet banka yönetim kurulu üyelerinin böyle bir şeyi aralarında tartışmadıklarını bile söylemesi piyasalarca AB ‘ye olan güveni azalltı.Bu ne kadar süre devam eder bilinmez ama şu ana kadar Avrupa Merkez Bankası başarılı birgörüntü vermedi diyebiliriz .Nihayi kararı vermek için hikâyenin sonunu görmeliyiz.
AB’ye alınmayan Türkiye euroya bakıp kıs kıs gülüyor…
Bu sözler Alman Die Welt gazetesine ait…. Die Welt yazıda ,Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler ekonomik krizlerle boğuşurken, yıllarca kültürel ve ekonomik açıdan birliğe katılmaya hazır olmadığı şeklinde eleştirilere maruz kalan Türkiye’nin, bugün AB’den çok daha fazla bir ekonomik büyüme hızına sahip olduğunu yazdı.”Sevilmeyen komşudan öğrenmek” başlığıyla yayımlanan yazıda, “Türkler ,Yunanistan, Portekiz, İspanya ve değer kaybeden euroya bakıyor ve gülümsemeden geçemiyor denildi .Yazının devamında Türkiye’nin eksikleri olabilir ama kesinlikle AB üyesi olan Yunanistan kadar değil denildi ve Türkiye’nin AB’den öğrenmesi yerine tersi daha iyi olmaz mı?ifadesi kullanıldı.Yazının devamında Yunanistan’da yaşanan kriz sonrası Türkiye’nin AB üyesi olmadığına sevindiği yorumu yapıldı ve Ankara’nın IMF’den destek almadığı hatırlatıldı.Bu haber iç piyasalarda ise yıllardır krizlerle boğuşan Türkiye’nin artık krizlere karşı bağışıklık kazandığı yorumlarına sebep oldu.
Bundan sonra ne olur?
Şu anda tek kesin olan şey Euro’nun kısa vadede güçlü bir baskı altında olduğudur.Geçen hafta görülen euro/dolar paritesinin 1.22 ler seviyesi son 2 yılın en düşük seviyesiydi.Özellikle yıl sonuna doğru ABD faizleri artmaya başladığında doların euro karşısındaki yükselişi hızlanabilir ve 1 euro = 1 dolar noktasına yaklaşabilir. Ama “Bu işin sonunda euro çöker mi” sorusunun cevabı , bana şimdilik çok inandırıcı gelmiyor.Çünkü Euronun değer kaybı Avrupa ekonomilerinin rekabetçi gücüne katkıda bulunacak ve 2011 sonları ve 2012 başlarındaki toparlanmasına yardımcı olacaktır.Alman İhracatçılar Birliği’ne göre euro yıl sonunda 1 dolar seviyesine kadar inebileceği haberi ve Jim Rogers’in uzun vadede AB nin dağılabileceği haberi ise piyasalarca hafta içi çok konuşuldu.
Gerçekçi fiyatlama dönemine hazırlanalım
Bu arada Yunanistan gibi ekonomilerin hem piyasalar hem de rating firmaları tarafından abartıldığı anlaşıldığı için daha doğru ve
gerçekçi bir fiyatlama dönemine de giriyor olabiliriz.Yani düzeltme oluyor.Olmaya da devam edecek.Çünkü Sadece Portekiz, İspanya, İtalya,İrlanda değil, şu anda küçük olduğu için hiç konuşulmayan euro bölgesi üyelerinden Güney Kıbrıs da konuşulacak ve yeniden değerlemeye tabi tutulacaktır.A notuna sahip bir ekonomi Güney Kıbrıs.Burada duygusal milliyetçilikten dolayı Güney Kıbrıs’ı eleştiriyorum denmesin çünkü Güney Kıbrıs şu anda ciddi bir resesyonda. Bütçe açığı milli gelirinin yüzde 7’sine ulaşıyor. Kamuborcu ise gayri safi yurtiçi hasılası kadar.Yetmezmiş gibi bir milligelirin yüzde 8.5’i dolayında cari açık veriyor. İlave olarak Kıbrıs bankaları aşırı Yunan entegrasyonundan dolayı ciddi derecede Yunanistan riski taşıyor. Ve bu ekonomi A notuna sahip. Yani ekonomik durumu Türkiye’den çok daha düşük olmasına rağmen AB üyesi ve A notuna sahip…
Sonuç olarak;
Türkiye’nin Dünya ile entegrasyonunun bu kadar içiçe olması, Dünyada neler olacağının bizim açımızdan çok büyük önem taşımasının kanıtı.Bundan sonra ne olur sorusunun yanıtı ise bi hayli karışık.Bu konuda birçok iddia var. Bunların bir bölümü dünyada yeni bir çöküş yaşanacağını, bir bölümü ufak tefek dalgalanmalar olsa da bir çöküş daha yaşanmayacağını, bir bölümü de artık toparlanmanın başladığını yönünde.Ben bunların üçünede katılıyorum.Çünkü bazı ekonomiler önce, bazı ekonomiler sonra ,kısım kısım krize girdi. Buna karşılık krizden çıkış hep birlikte olmayacak. Bazı ekonomiler krizden hızlı çıkacaklar, bazıları ikinci kez dip yapacaklar bazıları daha yavaş çıkacaklar.İşte bu nedenden dolayı her ekonomi krizden çıkışta farklı bir görünüm içinde olacak V veya W çıkış ayrımı burada” yani kime göre neye göre’.’ Ben ABD ve Türkiye’nin krizden en hızlı çıkan ekonomiler olacağını düşünüyorum. Avrupa da ise durum karışık, çünkü Almanya, Fransa gibi ekonomiler çıkışa geçerken buna karşılık İtalya ve İspanya daha bir süre sıkıntı çekecek gibi. ilave olarak Yunanistan’ın bu krizden uzun yıllar çıkabileceğini sanmıyorum. Uzakdoğu ise krize zaten pek girmemişti o yüzden uzakdoğu en hızlı krizden çıkan bölge sayılıyor.Türkiye ise , ekonomisini önceden toparlamış olarak bu krize girdiği için uzak doğu ülkeleri dışında krizden en az etkilenen ve dolayısıyla da en çabuk çıkacak ekonomi olacak.Bu, Türkiye’nin rakiplerini geçmesi için büyük bir fırsat. Bu fırsatı siyasal gerginliklerle harcamamak gerek diye düşünüyorum .
Ömer Demir
Yazarın tüm yazılarına gözat »
Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 59) Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 89)