KültürSanat

Mert Diner’in Resimleri… Aramak, Aramamak…

Kadınlar Günü Kutlu Olsun

ozkan eroglu altsayfa

MERT DİNER’İN RESİMLERİ

ARAMAK, ARAMAMAK…

Çapraşık içselliğin, gündemdeki gidişe ve ışığa engel olmaması için; yapmak gerekenleri yapmak gerekiyor; düşünsel, boyutsal anlatımda gelen ve gidenlerle.(*)

Mert Diner’in ele alıp değerlendirdiklerinin her şeyden önce derinleşmiş hislerle yakın ilgisi olduğunu düşünüyorum. Buna olan kanaatimin oluşmasındaki sebep ise, bilinen, kalıplaşmış form dillerinden uzaklaşmak için elden gelen samimiyetin ortaya konulmasıdır. Bu samimiyet olayını yöneten bir hisler durumu söz konusu.

Genelde izlenimci biçimlendirmenin soyutlamayla görece buluşması noktasında, on dokuzuncu yüzyılda Pissarro’nun etkinliği şeklinde beliren ve daha çok, ön plandakilerin arka plandakileri soyutlamaya uğratma çabaları, sonrasında zamanımıza yaklaştıkça bunun farklı ve etkinleşen bir dil oluşumuyla beraber günümüz resim kriterlerinden birini meydana getirmiş olması ve bu kriterin; yani “geçirgen yüzey ve ön planın arka planı soyutlaması”nın gerçekliğine ulaşması da önemliydi. Mert, bu kritere itiraz edercesine ters bir okumayla, neyin geçirgen olup olmaması konusuna da bir tür baş kaldırarak, arka planın ön plan karşısında gizlenen zaferine izleyeni ikna etmeye çalışıyor.

mert dinerÖn planda mutlak, seyrek ve daha bir çizgi dilinin zenginliğinde gelişen form boyutu, izleyeni illüzyone etmekten ziyade, adeta izleyenin izleme içgüdüsünü ve genel hissiyatını test eden, adeta bir gümrük muhafaza memurunun yaptırımcı haline benzer bir hale ulaşarak sonuca gitmek istemekte, fakat bu da kocaman bir gerçeklik reddine yönelmekte; çünkü tüm gerçek dönüşüm, değişim, her türlü dokusal ve dışavurumsal limit denemeleri arka planlarda kendini göstermek istemektedir. Bu arka planlar, bir doğa karmaşasının, belki de değişik hızlarda giden bir arabanın tepesine bağlanmış bir tuvalin, kilometre başına uğradığı akıbeti, dolayısıyla işlettiği etkime-tepkime mekanizmasını ölçümlemek isteyen bir Yves Klein denemeciliğinin elde ettiği sonuçlara benzer sonuçlara bu kez kendilik üzerinden, ruhsallıkla ilintili ve doğaçlamacı bir süreç dahilinde ulaşma gayreti içinde görünüyor. Bu arka planlarda dokusal bir tür etkinlikler bütünlüğünün, zaman içinde gene dokusal bir yapıya tutsak olmaktan ziyade, dışavurumculuğun hizmetine giren bir hal ve tavırlar mevcudiyetine ulaşması, Mert’in ortaya koymak istediği sanat dilinde olmazsa olmaz bir vaziyetin de hareket şeması olarak değerlendirilebilir.

Görme ve görülme gerçeklikleri eşliğinde pozisyon almayı şart koşan kompozisyonlarda “görme” de “görülme” de, izleyiciyi Mert’in derin hislenme derecelerine yaklaşma zorunluluğuna itmektedir ki, asıl söz konusu resimler üzerine olan kilit noktalarından biri de işte tam bu an’larda ortaya çıkmaktadır. “Görme” ve “görülme”nin adeta birer filozofik gerçeklik derecelenmeleri olarak; her kompozisyonun, üzerinde fark yaratarak kendini dillendirmesi, kanımca Mert’in yaptığı sanatla ulaşmaya çalıştığı hedeflerden biri haline gelmiş görüntüsü vermektedir. Aslında “görme” ve “görülme” ilişkisi, ayrıca izleyenle yapıt arasında kastedilmek istenen bir ilişkinin de haline işarettir. Birinde özne, diğerinde nesne meselesi muhatap alınandır. Doğada var olan iki birbirini tamamlayan gerçeklik özne ve nesne; söz konusu “görme” ve “görülme” bağlamında değerlendirilmeye alınmış durumdadır. Ayrıca “görme” ve “görülme” volümlerinin yarattığı hemen her hal, Mert’in hemen her türlü boyasal atraksiyonla ulaşmaya çalıştığı çabalarla hem özdeşleşebilme karakteri gösterir ki, bu da mizacın (temparament) algılanması boyutunda izleyenin elde edinimlere iyice ve direkt ulaşmasını sağlar.

d.sto2 .2012İmgesel boyut anlamında ve figüratif soyutlama gerçekliği kapsamında Mert’in kompozisyonlarında somuta az da olsa eşlik edebilecek arayışlara dalmak, kanımca bir tür tatlı aldanışa uğramakla eş anlamlı gibi de geliyor bana. Ön planlarda yapı kurum yanlısı olmuş gibi yapılarak, asıl meselenin gerçekleştiği arka planlara, ancak derin hisli izleyenin ulaşmasını bekleyen bir davetiye çıkarılmaktadır. Soyut ifade gerçekliği denen şey, Mert’in resmini bırakın imgeleştirmeyi, en ırak noktada bile şeyleştirmeden alıp uzaklaştırmakta; çünkü söylemeye çalıştığım gibi “görme” ve “görülme” gibi iki; aranıp bulunacak nokta/lar bütünü, en baştan bir kere kendini kabul ettirmiş olup; bu durumunsa bir dokunulmazlık durumu yarattığı konusunun da altı çizilmelidir. Bu paralelde ve son kertede değişik ruhsal hallere değişik hisler derinliğiyle gelindiğinden, ortada var olan hissiyatı, göze kolay çarpanlarla değil, bir izleyen olarak arayıp bulma ya da arayıp bulamama durumlarıyla açıklamak gerekmektedir.

Ön ve arka plan bağlamında, bunların arasında bir tür yoğunluğa bağlı olarak, birbirlerine üstün gelme gayretlerinin veya mücadelesinin yarattığı gerilim ve bu gerilimin meydana getirdiği zengin plastik dil de gene “görme” ve “görülme”ye bağlı bir algıyla boyutlandırılabilmektedir. Söylediklerimden hareketle Mert’in ne olduğunun kararını nihai noktada, izleyenin kendine göre verebileceği ve bunu yaparken de onda var olduğuna inandığım, onun “hayalet dünyası”na ait durumları çözmeye başlayabilmesinin olanaklı olduğunu düşünüyorum. Burada bir tür irreel ifadelendirmenin mutlaklaşabileceği bir durum gerçekliğinden söz etmeye çalışıyorsam, bu gerçekliğin, Mert’in resimlerinde kendini kabullendiren, adeta bütünlüklü bir kozmos diliyle açıklanabileceğini de ayrıca ifade etmek isterim.

yunanistan golden visa yurt disi emlak 2024

p.sto28.2012Bunun başlangıç noktası aslında on yedinci yüzyıl Hollanda manzara resmindeki bulut hareketleriyle sağlanan ve burada oluşan doğanın imgesel zenginliğine dikkat çeken irreel ifadelendirmenin reel olandaki halidir ki, bu kez benzer durum Mert aracılığıyla “irreel içindeki irreel” olarak karşımıza gelmektedir. Bu, bir durum saptaması ve bir sanat tarihi analojisidir. Bu analojinin bile önem noktasını (wichtigpunkt) “gizemli olmak” oluşturmaktadır. Bu bağlamda Mert, soyut bir gizemi kovalamakta, buradan hayalet figürsüzlerine veya imgesizleşmelerine her defasında rahatlamasına olarak gittiğini göstermektedir. Burada normal ötesi diyebileceğim durum tespitleri üzerinden bir tür ruhsal saptamalara dayalı, gene bir tür etkileme alanlarının yaratımına ısrarla özen gösterildiği konusunun da altı çizilmelidir. Sonuçta Mert’in sanat algısında, “tümel üzerinden figürsüz imgesizleştirmelere varma” söz konusudur. Bu durumda örneğin Bosch’un halen bile çözüme tam olarak kavuşturulamayan fantastik dünyasındaki yaratıklara nasıl bir büyüteçle tek tek yaklaşıp ışık tutarsanız, Mert’in çalışmalarına da tümele hitap eden bir ışıkla öznel bir seleksiyon dahilinde yönelmek ve işi sonuçlandırmak istersiniz. Böylesine bir “sanat istencinin (kunstwollen)” kendini kabullendirerek bir “önem noktası”na dönüşmesi, böylece Mert Diner’in sanatındaki iki özellikli durumun da kendisini oluşturmaktadır.

(*) Özkan Eroğlu, Not, Sözcük, Anlam, İstanbul, Kendi Yayınları, 2008, s. 43.
MERT DİNER SERGİSİ, 10-28 Nisan 2012 tarihleri arasında OLCAY ART’ta gezilebilir. Cemil Topuzlu Cad. No. 90/B Caddebostan Kadıköy İstanbul. Tel/Fax: 0216 411 1713 info@olcayart.com www.olcayart.com

Priv.-Doz.Dr. Özkan Eroğlu
Philosophie der Kunst

8 Mart Kadınlar Günü Turları

Özkan EROĞLU

Özkan Eroğlu yazılarını Türkiye ve Dünyanın en objektif gazetesi NationalTurk ile takip edin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Maldivler Turu
Başa dön tuşu