Muslera ve Penaltı

NationalTurk yorumcusu ve sportif alanda zihinsel performans antrenörlüğü yapan bir sosyal bilim uzmanı Ersin Afacan’ın ‘Muslera ve Penaltı’ başlıklı yazısını paylaşıyoruz.

İşlerimin yoğunluğundan dolayı bir süredir yazamıyordum. Malum, ülke sporunda gündem yoğun ve sürekli değişiyor. Boşuna dememişler “Yerinde sayanlar, ilerleyenlerden daha fazla gürültü çıkarır”. Biz ülke olarak özellikle futbolda, bırakın yerimizde saymayı geriye doğru gidiyoruz. Bu olumsuz durumun bana göre üç temel sorumlusu var:

1. Beceriksiz bazı yöneticiler,

2. Yalan haber yapan bazı medya (tv ve gazete),

3. Taraflı konuşan bazı futbol yorumcuları.

Futbol gündemimizi son zamanlarda en çok meşgul eden konulardan biri de Galatasaray kalecisi Muslera’nın normal sezonun son maçı olan Manisaspor deplasmanında penaltıdan gol atması oldu. Muslera’nın gol atmasını “etik” bulmayanların çok olmasından dolayı konuya buradan giriş yapmak istiyorum.

Kavramların anlamlarını bilmeden kullanmak bizim toplumun özelliklerinden biri olduğu için öncelikle “Etik”in ne olduğunu belirtmek istiyorum. Etik; İnsan eylemlerini, gayelerini ve yöneldikleri değerleri inceleyen felsefe dalıdır. Bu tanımdan yola çıkıp Muslera’nın penaltı atmasını analiz edebiliriz.

Eylem: Muslera’nın penaltı atması,

Gaye: Fatih Terim’in de dediği gibi GS’de gol atmayan futbolcunun kalmaması, taraftarların o esnada Muslera lehine tezahürat yapması ve Muslera’yı gururlandırmak.

Yöneldiği Değer: Takımdaşlık ve grup dinamiğini geliştirmek, taraftar-takım bütünleşmesini arttırmak, sezon boyu istikrarlı ve başarılı performans sergileyen Muslera’ya teşekkür etmek yani futbolcuyu sahiplenip şereflendirmek.

İşte bu kısa analizde de görüldüğü gibi Muslera’nın penaltı atması son derece normal bir futbol olayıdır. Zaten maçtan sonra Muslera da Fatih Terim ile Selçuk’a teşekkür edip kariyerindeki ilk golünü attığı için çok mutlu olduğunu söyledi.

Durum böyle iken özelikle Rıdvan Dilmen’in maçtan sonra “Fatih Terim kariyerinin en büyük hatasını yaptı. Düşmüş bir takıma, o kaleciyi göndermeyecekti” demesi aklıma şu soruları getirdi.

1. Fanatik Fenerbahçeli olduğunu söyleyen Rıdvan’ın FB’nin bir numaralı rakibi olan GS’yi yorumlaması ne kadar doğru?

2. Fanatik FB’li Rıdvan, GS’yi yorumlarken ne kadar objektif yani tarafsız olabilir?

3. Rıdvan “Saygısızlık” var diyor ama maç esnasında FB kalecisi Volkan poposuyla topu kontrol ettiğinde neden saygısızlıktan bahsetmiyordu?

4. Muslera’nın penaltıdan gol attığı Manisaspor kalecisi Volkan Babacan FB’li olduğu için mi Rıdvan bu gole itiraz ediyor?

5. Taraflı olduğunu söyleyen futbol yorumcusunun rakip takımı yorumlaması bir nevi provokasyon yani kışkırtma değil mi?

6. Ahlak dersi vermeye çalışan Rıdvan, acaba “Ahlak” ve “Etik” kavramlarının tanımını ve bilimsel-felsefi içeriğini ne kadar biliyor?

7. Şike olayları ortaya çıktığında yorumculuğu bırakacağım diyen Rıdvan acaba neden yorumculuğa devam ediyor?

Bu soruları arttırabiliriz. Hatta Tanju Çolak ve Emre Belezoğlu’nun Rıdvan Dilmen hakkındaki yorumlarını da ekleyebiliriz.

Fakat önemli olan taraflı olduğunu söyleyen futbol yorumcularının akıl, bilim ve sağduyunun yönlendirmesi ile konuşması gerekirken duygusal konuşmalar yapmaması gerektiğini ne zaman farkına varacak olmalarıdır?

Ersin AFACAN