DünyaGündemLatin AmerikaManşetSeyahat

Aztek ve Mayaların izinde Meksika

Maldivler Kutlu Olsun

Meksika Aztek

“Bütün kültürel çeşitliliği, dört bin yıldan daha uzun mirasıyla Meksika bizden çok farklı ve büyülü bir ülke”

Sabah gazetesinden Gözde Demirel’in Meksika izlenimleri

Nedense Latin Amerika kıtası, biraz mesafesi biraz da farklılığı nedeniyle bizlere uzak geliyor. Ben de Meksika’ya gitmeden önce okuduğum onca yazının ardından bile bu ülkenin nasıl bir yer olduğunu tam olarak tahmin edemiyordum. Bu toprakların büyüsünü hissedebilmek için gitmek gerekiyormuş
Meksika’ya gidişte ilk noktanız genellikle ülkenin başkenti Mexico City oluyor. Burası 21 milyonu geçen nüfusuyla İstanbul’dan da büyük bir şehir… Mexico City’de bir yanda hâlâ eski uygarlıkların izini görürken bir yandan da bir dünya metropolünde olduğunuzu hissediyorsunuz. Ama Meksika’nın asıl büyüsü asıl başkentten uzaklaşıp ülkenin içlerine doğru ilerledikçe hissediliyor. Ülkeyi gezmek için iki farklı rota öneriliyor. Bunlardan biri Portekizlilerin ve İspanyolların kıtayı işgali sırasında koloni kurdukları şehirler üzerinden dolaşabileceğiniz ‘koloniyal rota’. Diğer ise özellikle Maya uygarlığının izlerini takip edebileceğiniz, ormanların arasındaki başta Chichen Itza olmak üzere piramitleri ve Maya şehirlerini keşfedebileceğiniz ‘tapınak rotası’. Biz ülkeyi fethederken bu iki rotayı da harmanladık. Mexico City’den başlayıp Yucatan Yarımadası’nda bulunan ünlü Chichen Itza Piramidi’ne giderken kimi zaman yerel geleneklerle harmanlanmış kiliseler karşıladı bizi, kimi zaman mesela Palenque’de yağmur ormanlarının arasında aniden beliriveren piramitler… Ve elbette yollar boyu devam eden kaktüs ormanları.

Mexico City’ye dair anlatacak şey çok. Ancak şehirde beni en çok etkileyen Diego Riviera’nın ünlü duvar resimleri oldu. Özellikle Ulusal Saray’daki duvar resimleri oldukça etkileyici. Ünlü ressam 1929’dan 1935’e kadar buradaki duvarları ince ince resimlemiş, bu sırada Meksika’nın tarihini anlatmış. Mayalardan başlayarak günümüze kadar ülkenin gelişimini, problemlerini, umutlarını duvar resimlerine aktarmış. Sarayın ana girişindeki Meksika’nın tekrar bir araya gelişini simgeleyen resimde ise kendini ve hayatının büyük aşkı Frida Kahlo’yu resimlemiş. Ulusal sarayda rengarenk betimlenmiş resimleri, ülkenin iç kesimlerine gittikçe Meksikalılarla konuştukça ve hayatlarını gördükçe ise çok daha iyi anlıyorsunuz… Ülkeyi keşfetmeye Puebla ve Oaxaca şehirlerinde devam ederken gittiğimiz kentlerdeki rengarenk evler, sokak aralarında şarkı söyleyen insanlar ve özellikle akşamları hiç dinmeyen neşe ve kalabalık, zaman zaman bana da kendimi bir Diego Riviera resminin içinde gibi hissettirdi.

Meksika’da beni en çok şaşırtan, herhalde Türkiye’de alışık olmadığımızdan olsa gerek, akşam iş bitince insanların dertlerini bir yana bırakarak rahatlaması oldu. Bu durumu Meksikalılarla konuşunca bana yanıtları hayatı bir kez yaşadıkları ve işle ya da yaşam sıkıntısı ile ilgili olan dertlerine ertesi sabah tekrar devam edecekleri oldu. Yani ne olursa olsun ülke insanının çoğu akşam olunca hayatın sıkıntılarına ara veriyor ve yaşamın tadını çıkarıyor. Bir de ülkede özellikle kırsalda ‘acele etmek’ gibi bir kavram yok. Yerel para birimi almaya çalışırken gişedeki kadının ve kuyrukta bekleyenlerin rahatlığı hele bir de İstanbul gibi koşturmanın hiç bitmediği bir şehirden gelmişken beni çok şaşırttı. Ama eğer Meksika’da yaşayacaksanız buna alışmak zorundasınız, karşınızdakini acele ettirmeye çalışırsanız insanlar yapacağı işi de yapmıyor. Mayaların başkenti, Mexico City’nin de bugün kurulduğu Tenochhtitlan’dan başlayarak Guatemala sınırındaki Tikal bölgesine kadar Maya ve Aztek uygarlıklarının izleri ülkede sizi her yerde karşılıyor. Ayrıca kısa boylu ve koyu saç renkli insanları görünce Meksikalıların Maya köklerini de hissedebiliyorsunuz. Mexico City’de Aztek İmparatorluğu’nun son hükümdarı Montezuma’nın ünlü yeşil maskesini ve Arkeoloji Müzesi’nde uygarlığa dair izleri gördükten sonra ülke boyunca Maya kentlerini gezmeye devam ettik. Rota boyunca bizi sırasıyla Monte Alban -ki burası özellikle Zapotekler’in en ünlü tapınma merkezi, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de yer alan ve yağmur ormanlarının ortasına kurulmuş Palenque, 1200’lü yıllarda terk edilen üç önemli tapınağı nedeniyle ‘üç kez’ anlamına gelen ismiyle Uxmal ve sonunda Yucatan Yarımadası’nın ucundaki ünlü Chichen Itza karşılıyor. Maya Uygarlığı, yapıtları ile büyüleyici bir uygarlık ama dini ritüelleri ile bazen insanı ürkütebiliyor. Özellikle insan kurban etme geleneği Maya uygarlığının belirleyici özelliklerinden biri. Özellikle Yucatan Yarımadası’nda ‘cenote’ adı verilen yer altı nehirlerinin yeryüzüne açıldığı yerlerdeki göletlerin dibinde, yağmurun yağması ya da Maya tanrılarına tapınma amacıyla bakire kızların baştan aşağı altın giydirilerek buraya atıldığını öğreniyorum. Meksikalılar bu göletlerin altının binlerce kilogram altınla dolu olduğunu söylüyorlar. Aynı şekilde bütün Maya kentlerinde yer alan top oyun sahaları da aslında bir tapınma alanı. Burada Maya rahipleri biraz hentbola benzeyen bir çeşit top oyunu oynuyorlarmış. Oyun sırasında topu yere düşüren kişi ise Tanrılara kurban ediliyormuş.

Mayalara ilişkin bir başka söylenmesi gereken önemli nokta ise özellikle astronomi konusundaki gelişmişlik düzeyleri… Bütün Maya kentlerindeki gözlem evleri, bu şehirlerin olmaz olmazlarından. Ay, güneş ve yıldızların konumuna göre düzenlenen ve Maya uygarlığının gündelik ve dini hayatını düzenleyen ünlü Maya Takvimi de bunun örneklerinden biri. 21 Aralık 2012’de de dört bin yıllık Maya Takvimi’nin son bulması nedeniyle dünya çapında ‘kıyamet’ söylentileri oldukça konuşulmuştu. Hatta tam bu gün, dünyanın dört bir yanından on binlerce insan başta Chichen Itza olmak üzere Meksika topraklarına akın etmişti.

Meksika tarihi kan ve savaşla dolu… Maya uygarlığının zaman zaman insanı ürküten ritüellerinin ardından bu uygarlığın son bulmasına neden olan İspanyol istilası ise adeta ülkedeki Maya nüfusunu tüketme noktasına getirmiş. 1519’da ülkeye gelen Hernan Cortes, bölgedeki altını gemilerle Avrupa’ya yollarken burada kendi imparatorluğunu kurmaktan da geri kalmamış. Bu noktada yerel halkı Hıristiyanlaştırma hareketi ise Meksika tarihinde yaklaşık yüz yıl boyunca kanlı bir dönemi daha açmış. Düşünün kaynaklar sadece 1520’lerde üç milyon yerlinin öldürüldüğünü belirtiyor. 1520’lerde başlayan koloni dönemi ise 1821’e kadar devam etmiş. Bu dönemin ardından bugünkü Meksika’nın temelleri atılmış.

yunanistan golden visa yurt disi emlak 2024

Ülkedeki yüzyıllar süren Katolikleştirme çalışmaları da sonuç vermiş. Hıristiyanlığı seçmeyenler ise öldürülmüş ya da toplu intihar etmeyi seçmişler. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri ise karşımıza San Cristobal De Las Casas kenti kıyısındaki Sumidara Kanyonu’ndan çıktı. Sumidera Kanyonu mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Burada yapılan tekne gezisinde size büyüleyici bir manzara eşlik ediyor. Rehberimize San Cristobal De Las Casas’ın diğer kentlerin aksine yerel bir isminin neden olmadığını sorduğumuza bize verdiği yanıt oldukça üzücüydü. Bölgedeki yerli halk Hıristiyanlığı kabul etmeyince yaklaşık 10 bin kişi şehirlerini terk ederek bu kanyonun en yüksek noktasından atlayarak topluca intihar etmiş. İspanyollar bölgeye geldiklerinde kimseyi bulamadıkları için başka kentlerden getirdikleri insanlarla San Cristobal de Las Casas kentini kurmuş. Meksika’da her ne kadar Hıristiyanlaştırma çalışmaları sonuç vermiş olsa da ülkede Şaman geleneğinin sürdüğü birkaç bölge bulunuyor. Chiapas’taki San Juan Chamula Köyü de bunlardan biri… Köyde fotoğraf çekmek yasak çünkü nüfusu yaklaşık üç bin kişi olan köyün insanları çekilen her fotoğrafta ruhlarından bir parçanın gittiğine inanıyorlar. Köyün meydanındaki ibadet merkezlerine yürürken dört bir yanda yerel kıyafetlerinin üzerine hayvan postu dolamış insanlarla karşılaşıyorsunuz. Burada doğa insanların hayatının en büyük belirleyicisi ve herkesin ruhunun özdeşleştiğine inandığı bir hayvanı var. Tapınağın içine girdiğinizde dört bir yanda şamanların tedavi ettiği insanları da görüyorsunuz. Şamanlar oldukça yaşlı görünüyor, rehberimize bir şamanın yaşını sorduğumda bence 60 yaşında gösteren adam için en fazla 30 yaşındadır diyor. Anlattığına göre Şaman ritüelleri şamanları erken yaşlandırıyormuş ve iyileştirme gücüne sahip olduğu düşünülen bu insanlar uzun yaşamıyormuş. Bu köye ilişkin en ilginç şeylerden biri de köyün girişindeki dünyaca ünlü bir gazlı içecek firmasının afişi oldu. Bu firma köye ürünlerinden gönderiyormuş. Bunun nedeni ise yöredeki insanların bu gazlı içeceği içererek birbirlerinin yüzlerine fışkırttıklarında ruhlarının temizlendiğine inanmaları.

Bütün kültürel çeşitliliği, dört bin yıldan daha uzun mirasıyla Meksika bizden çok farklı ve büyülü bir ülke… Günümüzde uyuşturucu nedeniyle çıkan çatışmalar ile daha çok duyulsa da tarihi ve kültürü için mutlaka gezilmeli. Ayrıca turistik gezi rotalarında, yanınıza yerel bir rehber aldığınız takdirde güvenlik açısından bir sıkıntı da bulunmuyor. Ülkenin Amerika Birleşik Devletleri’ne yakınlığı dolayısıyla Amerikalılar tarafından en çok tercih edilen destinasyonların da başına geliyor. Meksika Türk vatandaşlarına vize uyguluyor. Türkiye’den ülkeye direkt sefer bulunmuyor ancak tek aktarmalı uçuşlarla Mexico City ya da Cancun’a ulaşmak mümkün.

Konserler

NationalTurk

NationalTurk Haber Merkezi, En Son Haberleri Gündemi, Spor Haberlerini, Ekonomi, Seyahat, Magazin, Politika ve Son Dakika Haberlerini en doğru ve objektif şekilde size ulaştırır.NationalTurk | Objektif | Bağımsız | Farklı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Maldivler Turu
Başa dön tuşu