GündemManşetOrtadoğuPolitikaSadece NationalTurk'deTürkiye

Türk Dış Politikası

Maldivler Kutlu Olsun

vendetta2Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı olarak görev yapmaya başlamasından beri kimi çevrelerde dış politikada çok başarılı olduğumuz ön plana çıkarılıyor.

Yeni bir strateji takip ediliyormuş; geniş perspektiften olaylara yeni yaklaşımlar geliştiriliyormuş gibi bir izlenim veriliyor. Öyle anlaşılıyor ki bir tercih yapıldı. Uzun yıllardan bu yana Türk Dış Politikası’nın omurgasını oluşturan Avrupa Birliği’ne katılım amacının gerçekleştirilemeyeceği anlaşıldığından farklı arayışlara yönelme kararı alındı. Bu duruma Avrupa Birliği’nin isteksiz yaklaşımı ve elde imkanlar varken gereken politika değişikliklerinin yapılmaması yol açmıştır. NATO’ya yeni katılımlar için veto hakkı olan Türkiye bu hakkını zamanında pazarlık konusu yapmadığı için Kıbrıs Rum Kesimi sorunsuz bir biçimde Avrupa Birliği üyesi oldu. Bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcut politikaları ile üyelik yolunda devam edemeyeceği ortada. Türkiye bir kez Suriye, Ürdün, Lübnan gibi ülkelerle serbest ticaret bölgesi oluşturduktan ve yine bu ülke vatandaşları arasında vizesiz dolaşım yürürlükte olduktan sonra da Avrupa Birliği’nden daha da uzaklaşmak kaçınılmaz. Çok sıkı ilişkiler geliştirilen Suriye’de de isyan ateşi yanmaya başladı. Adeta Esad ailesinin hamisi gibi davranan politika yapıcılarımız köşeye sıkışabilir. Libya’da yaşanan son gelişmeler de, dünya tarafından Ankara’nın hiçe sayılması olarak değerlendirilebilir.

Futbol ekibinin aynı gruba düşmesi üzerine başlatılan Ermenistan açılımında da iç tepkilerden çekinilerek her iki ülke tarafından da daha ileri adımlar atılmayacağı görülüyor. Futbolla başlayan diplomasi ile bu kadar yol alınması, strateji ve vizyonun ne olduğunu ya da ne olmadığını ortaya koyuyor.

Ucuz siyaset yapmak:

Herhangi bir stratejiye dayanmayan, günü kurtarmaya yönelik, bir vizyon oluşturmadan beylik lafların arkasından siyaset yapmaktır. Örneğin siyasal rakibinizin insancıl hatalar yapmasına yol açmak ve sonra bunu diline dolayarak istihza etmektir. Tabii herkes insan, herkesin insancıl hataları var. Birisi çalışmayan merdivene ters yönden biner, birileri merdiveni çalıştırır ve kameralar ters merdivende görüntü alırlar. Sonra bu uzattıkça uzatılır. Ta ki dört kişinin tuttuğu attan düşme hatırlatılıncaya kadar. Yoksa siz hala evinizde tüp mü kullanıyorsunuz?

Uyuyormuş, uyandırmayın dedim:

Başbakan Yardımcımız Bülent Arınç Beyefendi hastane ziyaretine gider. 11 kurşun yiyerek vurulan, “milli kahraman” olarak tanımladığı türkücü İbrahim Tatlıses’i görmesi lazım. Türkücü ölüm tehlikesi altında. Bülent Arınç doktorlardan uyandırmalarını istemez. O kadar ince düşünceli. Daha önce de suikast tehlikesi atlatmıştı sayın bakan. Çok tehlikeli profesyonel suikastçi, adresi yazılı kağıdı yutunca evet ağzına atıp yutunca hain plan anlaşılmıştı.

Ekonomik Kalkınmışlık ve Demokrasi:

Daha önceki bahsimizi ekonomik kalkınmışlık seviyesinin demokrasi ile doğru orantılı olduğunu söyleyerek bitirmiştik. Ekonomik kalkınmışlık arttıkça gelir dağılımı daha adil hale gelecektir ve dolayısıyla değişik güç odakları kendilerini daha etkin bir biçimde ifade edebileceklerdir. Petrol zengini Katar, Kuveyt gibi ülkeleri bir kenara koyduğumuzda, Viyana’da yerleşik Demokrasi Derecelendirme Kuruluşu’nun 2010 Demokrasi Derecelendirmesi’nde ilk üç sırada Norveç, İsveç, Finlandiya gibi kuzeyin zengin ülkelerini görmekteyiz. Yine Kanada, İsviçre, Almanya, Hollanda, ABD gibi ekonomik durumları iyi olan ülkelerin de üst sıraları parsellediğini görüyoruz. İleri demokrasisi ile her fırsatta övünen Türkiye ise bu sıralamada Moğolistan, Botsvana, Namibya, Mauritius gibi ülkelerin altında 66. Sırada yer alıyor. Bu liste hazırlanırken ifade özgürlüğü, yönetime katılım yolları, hesap verilebilirlik, hukuka uygun işlem tesisi, şeffaflık gibi çok sayıda değişken hesaba katılıyor. Katılımcı unsurlarımızı zenginleştirmemiz gerektiği ortada.

yunanistan golden visa yurt disi emlak 2024

Gelir dağılımındaki adaletsizlikleri gösteren Gini Katsayısını baz alarak oluşturulan listede ise ülkemiz Nikaragua, Kamboçya, Kenya, Burundi gibi ülkelerin altında 55. Sırada. Ülkemizdeki gelirin %55’i ilk %20’lik, gelirin %20’si ise ikinci %20’lik dilim tarafından kazanılıyor. En alttaki %20’lik dilim yani en yoksul kesim milli gelirden sadece %4.8 pay alıyor. Aradaki fark 11 kat. Altı çizilmesi gereken iki temel nokta daha var. Bu %55’lik pay alan en zengin %20’lik dilimi kendi içinde daha detaylı böldüğümüzde en zengin %5’lilk dilimin toplan milli gelirin %36-%37’sini aldığını görüyoruz. Yani aslında %20’lik dilimlerin büyüklüğü yanıltıcı olabiliyor, çok daha keskin uçurumlar var. İkinci önemli olan nokta ise, en zengin %20’nin ve ikinci %20’nin payı son 10 yılda artarken, takip eden dilimlerin payı süratle düşmüş. Orta sınıf, fakirleşirken, zenginler daha zengin haline gelmiş.

Erdem ASYALI – NationalTurk

Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 94)

Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 61)

Konserler

NationalTurk

NationalTurk Haber Merkezi, En Son Haberleri Gündemi, Spor Haberlerini, Ekonomi, Seyahat, Magazin, Politika ve Son Dakika Haberlerini en doğru ve objektif şekilde size ulaştırır.NationalTurk | Objektif | Bağımsız | Farklı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Maldivler Turu
Başa dön tuşu