KültürSanat

Şu Bubi İstanbul Modern arasındaki durum üzerine…

Bayramınız Kutlu Olsun

ozkan eroglu altsayfaNationalTurk yorumcusu akademisyen Dr. Özkan Eroğlu ‘nun “Şu Bubi İstanbul Modern arasındaki durum üzerine…” adlı yazısını sizlerle paylaşıyoruz.

Şu Bubi İstanbul Modern arasındaki durum üzerine…

Boşuna çırpınıyorlar sanatçı adına özür bekleyenler. Çünkü Bubi de oraya bir iş gönderdiği an onlardan biri olmuştur benim için. Kısacası artık bu andan itibaren aynı iki şeyin kendi arasındaki bir rezilliğinin sonucudur ortaya çıkan ve alet olmamak gerekir. İstanbul Modern’in ne olduğunu 2005’te www.ozkaneroglu.com’da yer alan “Aceleci ve Hükümet Destekli Müze” yazımda (*) kaleme almıştım. Şef küratörse, sadece Oya Eczacıbaşı’nın şef küratörüdür. Bu kişi, verdiği sanat tarihi derslerini sanatın öyküsünden yapan biridir; işte gerisini siz düşünün. Bu AICA Türkiye ve benzer oluşumlara da hiç güvenmeyin. Sanat adına bir tane yazısı olan ve gerçek anlamda eleştirinin kıyısından köşesinden geçmemiş kişiler bu derneğe eleştirmen olarak kayıt edilmiştir, edilmektedir. İşte gerisini siz düşünün. Sonuç Bubi yanlış yapmıştır, onu neden olarak alanlar da bu yanlışın içine düşeceklerdir, bilgilerinize…

(*) ACELECİ VE HÜKÜMET DESTEKLİ MÜZE

Gene bir müze lafıdır, sanat gündemimize oturdu. Oturmanın ötesinde de kuruldu, açılıyor bile. Avrupa ve Kuzey Amerika’nın, onlarca yıla yayılan müze kurma politikaları, bizde birden bire, Avrupa Birliği davası nedeniyle yanlış stratejileri de önüne katarak açılıyor. Yanlış stratejiden kastettiğimse şu: “-bir ülkenin halkı nasıl kendi siyasal savaşımını doğru dürüst vermeden gelişmesi, dahası rüştünü ispat etmesi mümkün değilse-, bir ülke, sanatında eleştirel savaşımını vermeden müzesini kurmaya kalkarsa, çok büyük hata yapmış olur”. Burada eleştirel savaştan kastettiğimse, Türkiye’nin, plastik sanatlar alanında ki sanatçılarının önce doğru, tarafsız, bilimsel kıstaslara göre belirlenmesi gerektiğidir. Türkiye’de henüz bu yapılmadı. Yapılmadı diyorum, az biraz yapılanlara da önem verilmediğinden ve bunların üstünde durulmadığından, -hatta bunu yapanları dışlamak bazı insanların işine geldiği için,- maalesef bir sonuca varılamadı.

Müze kurulmadan önce, “Kim Sanatçı?” tespitleri yukarıda söylediğim kıstaslara göre yapılır, daha sonra belirlenen isimlerle, dünyaya çıkartmalarda bulunulur, bu tutarlı çıkartmalarla, dünya sanat otoriteleri doğru şekilde etki altına alınır, ikna edilir ve işte o zaman, çıkartma yaptığız isimlerle de bir müze kurulabilir.

Bir başka önemli konu da şudur: “Geçmişte dünyada, arkasına iktidarları alan müzelere dikkatle bakınız, onların yıkılmaları çok hızlı olmuştur”. Daha 19. yüzyılda yaşanmış Fransa, Almanya ve İngiltere örnekleri karşımızda dururken, AB (Avrupa Birliği) için müze düğmesine, -hem de gelip geçiciliği mutlak olan iktidarla birlikte- basmak ne derece doğrudur? Daha baştan, bu konunun başımıza öreceği çorapları,-toplumumuzda az sayıda da olsa- aklıselimlerin görebildiğine eminim. İşte zaman, bu aklıselimlerin seslerini çıkarma zamanıdır diye düşünüyorum ve böylece aklıselim harekete dahil olan her kim varsa, Türkiye’nin yarınlarının doğru yapılanmasına bir tuğla koymuş olacaktır. Çünkü yine yarınlarda, yapay destekten kaçmayan, müze kurucularını doğru yanlış politikalarına katan iktidar, “yapıt”, “isim” vb. konularda müze kurucularına dayatmalarda bulunur-işin suyunu çıkarırsa,- o zaman ne olacaktır? Bunlar, Türkiye gibi toplumlarda göz ardı edilmemesi gereken konulardır. Bir heyecan, bir mertebe kazanacağım diye, bu yanlışlara girmeye, özellikle Türkiye için, kimsenin hakkı yoktur.

Ortalama 20 yıl sonra, AB’ye girmek isteyen bir ulusun insanı, AB ülkelerinin en iyi bildiği konulardan biri olan plastik sanatlar üzerine, asla böyle aceleci davranışlar sergilememelidir. Kanımca bu, yıllardır, bizi bizden iyi tanıyan Avrupalıları kandırmaya çalışmaktan başka bir şey değildir. Şimdi, bugünlerde kurulan ve açılışı yapılacak devlet destekli müzeyi, ülkemizde resim veya benzeri şeyleri biriktirenlerin- koleksiyonörlerin-desteklediğini öğreniyoruz. Buraya kadar her şey tamam diyelim. Bu biriktiriciler, o birikimleri hangi kıriterlere göre yaptılar, biriktirdiklerinin hangisi, AB’ye üye herhangi bir ülkenin sanat ve müzecilik kriterlerine uyuyor? Ben bu sorular üzerinde düşünülmeden hareket edildiğine inananlardanım. Çünkü eleştirel sağ duyuya, sözü edilen koleksiyonörlerin bugüne kadar değer vermediklerini ve yok saydıklarını biliyorum. Böyle, yalınayak ortaya çıkılması, kesinlikle doğru değildir.

Batılının ve her sistematik toplum üyelerinin bir yaratılışı vardır: “Onlar, yüzünüze bu yanlışlarınızın pek azını söyleyeceklerdir, çünkü geçmişte kendilerinin yayınladıkları ve yaşadıklarını sizin görüp, değerlendirmenizi ve bunlardan gene sizin dersler çıkararak, neden doğruları bulamadığınızı düşünecek ve içten içe, kıs kıs güleceklerdir. Bugün müze kurmaya hevesli ve isimlerinin etrafta dolaşmasından müthiş bir Batı burjuvazisi zevki alan vatandaşlarım (iş adamı, koleksiyonör vb.), bu konuları hiç düşündü mü, düşündüyse bile, bu konulara ne kadar gerçekçi yaklaştı? Bütün bunlar birer tespittir. Gelecekte ne olacağını hep birlikte zaten göreceğiz.

Batı ile içli dışlı olmak, ayrıca onları çok iyi tanıdığınızı da göstermez. Onları tanımak için, “sistemli ve bilimsel bir duyarlığa sahip olmanız gerekir”. Sadece AB değil, dünyanın ileri ve gelişmiş toplumları, Türkiye’yi iyi etüt etmiş durumdalar; önce bundan kesinlikle emin olalım. Bir de bu etüdün, onlara kazandırdıklarını ve politikalarında kendi lehlerine nasıl da kullanacakları malzemeler elde ettiklerini düşünürsek, sanat gibi çok hassas bir konuda, daha da dikkatli olmamız gerektiği sonucu, kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Sözün özü, şu anda Türkiye’nin, plastik sanatlar alanında bir müze kurmaya yönelebileceği sanatçıları çok azdır, hatta bu azınlıkla, bugünlerde konu edilen bir müze kurmak hayalden başka bir şey değildir. Öncelikle buraya kadar anlatmaya çalıştığım gerçekleri, Türkiyelilerin görmesi gerekiyor. Biz bu aceleciliklerimizle ve sonucunda yarattığı trajikomik olaylarımızla zaten AB’ye kendimizi o kadar çok gösterdik ki, plastik sanatlar konusunda yapılan bu yanlış çıkışlar da sadece yanlışların bir devamı olarak, AB’nin Türkiye ile ilgili dosyasına olumsuz bir puan olarak eklenecektir. AB, Türkiye’nin neyi içten ve neyi göstermelik yaptığının kesinlikle farkındadır, o nedenle dikkatli olalım ve bari bundan böyle atılacak adımlarda hata yapmayalım demek, sanırım gene de en doğrusu olacaktır. Fakat bugüne kadar yaptığımız hatalar- şimdilerde kurulacak ve bize epey kan kaybettirecek gündemdeki bu aceleci ve hükümet destekli müze meselesi de dahil- AB’ye girmememiz için, kanımca yeterli nedenlerdir.

yunanistan golden visa yurt disi emlak 2024

26.02.2006

Dr. Özkan Eroğlu

 

Konserler

Özkan EROĞLU

Özkan Eroğlu yazılarını Türkiye ve Dünyanın en objektif gazetesi NationalTurk ile takip edin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Maldivler Turu
Başa dön tuşu