NationalTurk yorumcusu, akademisyen Özkan Eroğlu’nun ‘Yeni bir haftaya başlarken’ başlıklı yazısı;

İşte AKP Hükümeti ve liderinin cesurluğu bu kadar..! Hani onlar değil miydi ülkenin bir çok vatandaşının oyunu aldık diyen… AB üyeliğine gireceğiz diyen… Şunu diyen, bunu diyen… İşte kongreleri öncesinde takındıkları tavır, cesaretleri hakkında bize bilgi veriyor: Kongreye, bir zamanlar yazdığım Evrensel’in de içinde bulunduğu Birgün, Cumhuriyet, Sözcü, Aydınlık ve Yeniçağ gazeteleri alınmayacaklarmış. Çok güzel ve demokratik bir davranış değil mi? Durum, Hüseyin Çelik’e iletildiğinde de, “yukarısı böyle istiyor”, yapacak bir şeyim yok kabilinden bir davranış sergilenmiş. Zaten daha fazlasını Çelik dahil AKP’deki bir kimseden beklemek de bir hatadır. Çünkü ümmetçi anlayış onların içine sindiğinden, monarşik bir düzen strüktürü içinde RTE ne derse o olmaktadır ancak. Fakat kongreye birçok yabancı konuk davet edilmiş; gövde gösterisi yapacak ya RTE, ve ben Ortadoğu’nun en güçlü lideriyim mesajı verecek ya, işte böylesi bir ortamı bozacağı düşünülen muhalif gazeteler hemen ekarte edilmiş. Şu duyduklarım bir kültür emekçisi olarak beni hiç şaşırtmadı. Oysa bu kadar korkacak ne var? Korkuyor AKP, kendine muhalif olan her şeyden, özellikle de eleştiriden. Üstelik kendisini eleştirenleri hedef göstermekten de hiç çekinmiyor. Dini siyasete alet etmek, dindarlık yerine dinciliği pompalayan bir anlayışta olduğundan, doğal olarak gerçek olan ne varsa ya da bu gerçeği ortaya koyan ne kadar kişi ve kurum bulunuyorsa, onların hepsini yok sayıyor…

Şimdi AKP hükümetinin en tehlikeli oyunu, toplumu ikiye bölmüş olmasıdır. Bu bölünmeyle kendilerinden olan ve olmayan şeklinde bir ayrıma gittiler. Ayrımcılık, yani benden olan yaşasın ve olmayansa yaşamasın anlayışı sergiliyorlar. Kendinden olmayana karşı her türlü olumsuzluğu geçerli sayan hükümet, bu tutumuyla ne kadar ülkece kalkınıyoruz ve ilerleme sağlıyoruz dese de, ilerlemesi mümkün değil. Çünkü ilerlemeye baş koyanın, öncelikle “eleştiri”yi kutsal sayması ve herkese, her kuruma eşit mesafede olması gerekir. İşte bunu başaramayan AKP, bu noktada şimdiden teorik anlamda yenik düşmüştür diyebiliriz. Lideri ne kadar böbürlense de, ne kadar parti yönetimindekiler kuyruğu dik tutsa da, bu konuda korkunun ecele bir faydası olmadığını onlara belirtmek ve üstüne basa basa söylemek gerekiyor.

Yarınlarda, arkasını AKP’ye yaslayan, ya da bu parti hükümetinden medet umanlar Türkiye’nin bu denli geriletildiğinin hesabını nasıl verecekler çok merak ediyorum. Gazete ve gazeteciden korkmanın psikolojisi, kendine güven durumuyla ve dolayısıyla bunun olmamasıyla ilgili, ya da en en azından yaptıklarının nereye varacağını bilen, fakat bunu bilmek istemeyen bir algı psikolojisiyle ilintili. Ülkeyi deneme tahtasına çeviren AKP Hükümeti, her konuda topluma stres, endişe ve korku vermeyi kendine taktik edinmiştir. Bakınız örneğin; sokaklara döşenen kablo işleminde bile, İstanbul sokakları bir anda kalbura çevrildi, kaldırımlar hiç gereği yokken yenilendi, dahası neredeyse her sokakta bir ayı aşkın süredir kalan işçiler ve iş aletleri, bulundukları ortamlara gerginlik ve gürültü kirliliği verdi; bu durum bile söylemeye çalıştığım AKP’nin gerilim verme politikalarından sadece biridir. Köprü yenileme çalışmalarıyla vatandaşa verilmek istenen de benzer bir durumun ta kendisiydi. Olur olmaz patlamalar, ölümler ve buna benzer ne kadar olay varsa, dahası hayvan haklarına dönük açıklamalar, çıkarılmak istenen tuhaf yasalar, futbolumuzdaki durumların hepsi direkt Amerikan buluntusu şeyler gibi durmaktadır. Amerika ve diğer dış düşmanlar ülkeyi karıştırmaya uğraşmakta, bütün olan bitenlere AKP Hükümeti bence gereken cevabı verememektedir. Fakat bilmiyorum bunlara karşı ne yapılması, nasıl tavır alınması gerektiğini… Sanırım AKP karşıtı olanların birlik ve beraberliğinden başka da bir çözüm bulunmamaktadır.

Priv.-Doz.Dr. Özkan Eroğlu
Habilitation in Philosophie der Kunst