Ekonomiİş DünyasıMüzikTürkiye

Rock yıldızı CEO: Erdal Karamercan

Maldivler Kutlu Olsun

Erdal KaramercanEczacıbaşı Holding CEO’su Erdal Karamercan’ın başarılı iş hayatının yanısıra 60’lı yılların sonu ile 70’lerde rock yıldızı olarak da büyük başarı yakaladığı ortaya çıktı.

İşte Referans gazetesinin röportajı;

1968’de Milliyet’in Liselerarası Müzik Yarışması’nı kazandıktan sonra Asiller adıyla bir rock grubu kuran Erdal Karamercan, grubuyla bir hayli ses getirmeyi başarmış. Moğollar ve Cem Karaca gibi dönemin önemli isimleriyle Anadolu turnesine çıkmış.

Erdal Karamercan’ın 60’lı yıllarda bir rock star olduğu fazla bilinmez. Rock star derken de kesinlikle abartmıyorum. 1968’de Milliyet’in Liselerarası Müzik Yarışması’nı kazanan, ardından da grubu Asiller ile birlikte Moğollar ve Cem Karaca gibi dönemin önemli isimleriyle aynı sahneyi paylaşan Karamercan, müzikle üniversite arasında -eğer o gün farklı bir karar verseydi- belki de bugün Türk Rock’ının önemli isimlerinden biri olarak bilinecekti. Zira Karamercan’ın müziği bıraktığı günlerde vokalistliğini yaptığı Asiller, plağı olan, hatta TRT’nin deneme yayınlarında Fecri Ebcioğlu’nun programına konuk olacak kadar popüler bir gruptu. Erdal Karamercan o günleri şöyle anlatıyor:

Müziğe ilginiz nasıl başladı?

Her zaman müzikle iç içe bir yaşamım oldu. Zaten ilkokuldan beri de enstrüman çalıyorum. İlk enstrümanım bir mandolindi. Eskiden okullarda mandolin öğretilirdi. Anneciğim ve rahmetli babacığım beni çok teşvik etti. Yoğun ders aldım ilkokulda. Çok iyi mandolin çalıyordum. Hatta hâlâ o mandolinim evimde durur. Fakat bir süre sonra mandolin bana yetmemeye başladı. Bu yüzden de 12 yaşında gitara başladım. Biraz da ailemin teşvikiyle klasik Batı müziği eğitimi aldım. Bir süre sonra klasik gitar da yeterli gelmemeye başladı. Babam bir yurtdışı seyahatine gittiğinde ilk elektrogitarımı almıştı.

Bir grup içinde müzik yapma fikri nasıl doğdu?

15 yaşında elektrogitara geçince, artık yavaş yavaş bir grupta çalma fikri de ortaya çıktı. Çünkü o dönemde müzik yapan herkesin bir grubu olurdu. İstanbul Erkek Lisesi’nde okuyordum. 1968 senesinde lise son sınıftayken Milliyet gazetesinin düzenlediği “Liselerarası Müzik Yarışması”na katılmıştık. Bu yarışmada Türkiye ikincisi olduk. Aslında herkesin favorisi bizdik. Öylesine iyiydik ki, beş bin kişilik salon şarkılarımızla yıkılmıştı. Kesinlikle haksız yere ikinci olmuştuk.

yunanistan golden visa yurt disi emlak 2024

Asiller’in kurulması yarışmanın ardından mı gerçekleşti?

Evet, yarışma sonrası Asiller’i kurduk. Beş kişiydik ve grupta aynı zamanda gitar çalan iki vokalist vardı. Biri de bendim. The Animals, Rolling Stones, The Beatles sevdiğimiz gruplardı. Zaten genelde de onların şarkılarını söylerdik. Tam bir cover grubuyduk. Asiller ile oldukça başarılı olduk. Cem Karaca, Moğollar ve Haramiler gibi dönemin önemli isimleriyle aynı sahneye çıktık. Hatta iki şarkılık bir plak da kaydettik. Ne yazık ki, o plaktan bugün elimde hiç yok. Çok aradım ama bulamadım.

Peki, her şey böylesine iyi giderken niçin müzikten koptunuz?

Dediğiniz gibi aslında her şey iyi gidiyordu. Para kazanmaya da başlamıştık. Hatta 1968’de Almanya’dan kendimize yeni gitarlar da almıştık. O gitarlar öylesine iyi çıktı ki, ben hâlâ o gitarımı kullanırım. Ayıca TRT’nin deneme yayınlarında da sahne almıştık. Fecri Ebcioğlu’nun programıydı ve o gün için bizim o deneme yayınında sahneye çıkmamız çok önemli bir olaydı. Fakat tüm bu başarılara karşın, okul ile müziği birlikte götüremeyeceğimi anladım. Ben her zaman realist biri olmuşumdur. Robert Kolej’deydim ve dersler çok ağırdı. Bu yüzden de müziği bıraktım. Arkamdan zaten diğer arkadaşlar da bıraktı.

O günden sonra müziğe ilginiz ne şekilde devam etti?

Uzun yıllar hiç elime gitar almadım. Sadece iyi bir müzik dinleyicisi olarak ilgim devam etti. İyi bir rock müzik dinleyicisi olsam da özellikle klasik Türk müziğini de çok severim. Eşim bu ilgimi görmüş olacak ki, 1991 senesinde bana bir ut hediye etti. Udu, metottan kendi kendime öğrendim. Gayet de iyi çalıyordum. Fakat bir süre ut bana biraz hüzünlü geldi. Peşinden çümbüşe geçtim. Cümbüş uzun zamandır çalmak istediğim bir enstrümandı. İlkokulda okurken Unkapanı’nda Zeynel Abidin Cümbüş’ün müzik mağazasının üstünde oturuyorduk. Çocukken sıkça o mağazaya giderdim. O dükkânın kokusunu hâlâ unutamam. Cümbüşü de o mağazadan gidip aldım zaten. Cümbüşten sonra başka öğrendiğim bir enstrüman olmadı.

Grupta çaldığınız günleri özlüyor musunuz?

Müziksiz bir hayatı kesinlikle düşünemiyorum. Ama geçmişi de geride bıraktım. 60’lı yılları artık sadece keyifli günler olarak anıyorum. O dönemde müzik yapmak çok özel ve keyifliydi. Şimdi aynı zevki alabileceğimi sanmıyorum. Şu an tek yapabildiğim, ara ara sahneye çıkıp eski günleri anmak oluyor. Ben İstanbul Erkek Lisesi’nden 1968’de mezun oldum. Her 10 senede bir okul arkadaşlarımla toplanıp eğleniyoruz. Bu gecelerde sahneye biz çıkıyoruz. Geçen sene 40. senemizi keyifle kutladık. Teknede süper bir konser verdik. Eski şarkılar çaldık. O günleri andık. Eski dostlarla eğlenmek, bir arada olmak çok keyifliydi.

Şarkı sözlerini sallardık

Asiller ile müzik yaparken Erdal Karamercan en çok şarkı sözlerinde zorlandıklarını itiraf ediyor. “Zaten şarkı bulmak da zordu. Yurtdışında popüler olan bir şarkı eğer şansımız varsa birkaç ay sonra Türkiye’ye gelirdi. Şarkı geldi diyelim, o zaman da en büyük sorun o şarkının sözlerini anlamaktı” diyen Karamercan, lisede Almanca eğitim gördüklerinden ötürü İngilizce şarkılarda sıkıntı yaşadıklarını söylüyor. Karamercan ve arkadaşlarının bu konudaki çözümü ise şarkı sözlerini uydurmak olmuş: “Yarım yamalak İngilizcemizle sözleri çözmeye çalışırdık ama başaramadığımız için tamamen sözleri atmasyon söylerdik. Kimse de zaten o sözlerin atmasyon olduğunu anlamazdı. Ta ki bir gün Amerikalı öğrenci grubuna konser verene kadar. Aslında konser çok da eğlenceli geçmişti. Herkes deli gibi eğlendi. Biz bile bu duruma şaşırmıştık. Konser sonrası bir öğrenci yanımıza geldi ve çok beğendiğini söyledi. Fakat sonra hâlâ düşününce gülmeme neden olan şu yorumu yaptı: ‘Sadece sözleri anlayamadık. Hangi dilde söylemiştiniz?’ dedi.”

Haftada iki kez tenis oynuyor

Erdal Karamercan tam bir tenis tutkunu. Pazar ve perşembe günleri tenis oynamaya çalışıyor. “Aslında sakatlıklar sorun olmasa daha da fazla oynamak isterdim” diyen Karamercan’ın tenise ilgisi Amerika’da master yaptığı dönemde başlamış. Son 20 yıldır da düzenli olarak kortlara çıktığını söylüyor. “İddialı mısınız” şeklindeki soruma ise “Şu kadarını söyleyeyim, çiftlerde partnerim olan kaybetmez” şeklinde espriyle cevap veriyor.

Karamercan tenise olan merakını şöyle anlatıyor: “Zekeriyaköy’de tenise meraklı iyi bir tenis grubum var. Zaten bir süre önce Tenis Federasyonu’na da akredite olmuş bir kulüp kurduk. Ben single oynamayı uzun zaman önce bıraktım. Double maç yapıyorum. Aslında böylelikle kendimi çok fazla zorlamamış da oluyorum. Tenis yüzünden sakatlanmayan yerim yok gibi. Double’a geçiş biraz da bu yüzden oldu. Ayrıca Kemerburgaz’da da tenis oynayan arkadaşlarım var. Şu sıralar belimi kuvvetlendirmek için haftada iki kez Kemerburgaz’a yüzmeye gidiyorum. Fırsat buldukça yüzmeden önce tenis de oynuyorum.”

Emrah Gürkan/Referans

Konserler

NationalTurk

NationalTurk Haber Merkezi, En Son Haberleri Gündemi, Spor Haberlerini, Ekonomi, Seyahat, Magazin, Politika ve Son Dakika Haberlerini en doğru ve objektif şekilde size ulaştırır.NationalTurk | Objektif | Bağımsız | Farklı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Maldivler Turu
Başa dön tuşu