FutbolManşetSpor

Kısır Döngü Kırıldı

Maldivler Kutlu Olsun

emre golluSiyasî gündemin son derece yoğun olduğu bir ilkbahar mevsimini yaşarken, diğer yandan da futbolda Turkcell Süper Ligi’nin şampiyonluğunu hangi takımın kazanacağının heyecanı sarmıştı kamuoyunu.

Bursaspor’un tarihindeki ilk şampiyonluğuna ulaşmasıyla birlikte 16 Mayıs 2010 tarihi, Türk spor tarihinde yıllardır kırılamayan, hattâ toplumun önemli bir kesiminin de kırılması olasılığını oldukça düşük gördüğü bir kısır döngünün sert bir şekilde kırıldığı ve Türk futbolu için yeni bir dönemin başladığı gün olarak belleklerde yer edindi bana göre.

1990’lı yılların ortasında Kocaelispor’un çaktığı kıvılcım, zihinlerde “Acaba olabilir mi?” sorusunu uyandırmıştı. Son on yıllık dönemde Gençlerbirliği, Kayserispor ve Sivasspor’un çıkışları, Trabzonspor’dan sonra Anadolu’dan bir şampiyon daha çıkabileceği olasılığını spor kamuoyunun gündeminde sürekli tuttu. Sivasspor’un deyim yerindeyse son düzlükte geçilmesinden sonra geride bıraktığımız sezonda Bursaspor’un istikrarlı performansı, heyecanı son haftaya taşıdı ve çalan son düdük Yeşil Timsahlar’ın zaferini ilan etti.

Bursaspor’un şampiyonluğu, bu kulübümüz için finansal, yapısal bakımlardan ve kitlesel ilgi anlamında önemli bir gelişme ve evrilme sürecini başlatmakla birlikte Türk futbolu için de yeni bir dönemin kapısını açtı. Bugüne kadar şampiyonlukları paylaşmış olan dört büyük kulüp arasında yirmialtı yıldır şampiyonluğa ulaşamayan Trabzonspor’u hariç tutarsak, İstanbul’un üç büyük kulübünün, lig şampiyonluklarında bariz bir hegamonyası sözkonusuydu. Bunun sonucunda da üç büyük kulübümüz, Türk futbol ekonomisinin belirleyici güce sahip paydaşları konumuna yerleştiler. Bu durumda elbette kitlesel ilgi potansiyelinin ve bunun yarattığı kamuoyu gücünün, kulüplerin sahip olduğu tarihin ve köklü geleneklerin etkisi de yadsınamazdı. 2000 yılında Galatasaray’ın UEFA Kupası’nı kazanması, deyim yerindeyse Türk futbolunun uluslararası alandaki başarı çıtasını yükseltti.

bursaspor kupa1

Bu başarıyla birlikte dünyadaki futbol konjonktürü uyarınca ekonomik gücün futbol piyasasında etkisini göstermesi ve kulüplerin yüksek bütçeler ayırarak mücadeleye girmeleri, üç büyük kulübümüzü de özellikle Avrupa Kupalarında başarı sağlayabilmek ve Galatasaray’ın yükselttiği çıtayı yakalayıp aşabilmek adına bariz şekilde etkiledi. Üç büyük kulübümüz, kısa vadeli başarıyı yakalamak için yüksek bütçelerle kadro oluşturma rüzgârına kapıldılar bir anda. Yıldız oyuncular, kariyerli antrenörler ligimize teşrif etti ancak hedeflenen istikrarlı başarılara bir türlü ulaşılamadı. Geçmişte elde edilen başarılarla teselli bulunmaktan öteye gidilemedi. Sonuçta, özellikle Beşiktaş ve Galatasaray’da kısa vadede borçlar çığ gibi büyüdü, kronik bir sorun hâline geldi. Galatasaray ilk olarak Mustafa Sarıgül tarafından dile getirilen Seyrantepe Projesi ile belini doğrultmaya çalışırken, Beşiktaş, plansız harcamaların sonucunda her geçen gün borç batağının derinliklerine sürükleniyor. Fenerbahçe ise oniki yıllık süreçte kulüp başkanının malî yapıyı toparlaması ve gelir kaynağı yaratacak atılımlar yapmasıyla rakiplerine göre sorunsuz bir dönem yaşadı ancak yapılan yüksek miktardaki harcamalara rağmen istikrarlı başarıya ulaşılamaması, ciddi şekilde sorgulanıyor sarı-lacivertlilerde.
Gelinen noktada, üç büyükler başta olmak üzere tüm kulüplerimizin şapkalarını önlerine koyup etraflıca düşünmeleri ve Bursaspor’un kazandığı başarının etkenlerini derinlemesine incelemeleri gerekiyor kanımca. Bursaspor, kazandığı şampiyonlukla Türk futbolunun statik yapısını silkeledi; Anadolu kulüpleri için bir uyanışın, üç büyükler için de birer içsel hesaplaşmanın tetikleyicisi oldu. Aslında bu içsel hesaplaşma sürecine Türkiye Kupası’nı kazanmasına rağmen, özellikle son iki yıldaki yüksek harcamaları nedeniyle Trabzonspor’u da dahil etmek istiyorum ki zaten dördüncü büyük olarak futbol kamuoyundaki ve ekonomisindeki yerleri malum.

Eldeki bütçenin doğru yatırımlarla etkili ve verimli kullanımı ki bunun en önemli unsuru uygun transferler oluşturuyor, planlı ve sistematik çalışma, yetki ve sorumlulukların doğru şekilde paylaşımı, oyuncu kadrosundan en üst seviyede fayda sağlama ile genç ve idealist bir teknik direktöre sabırla verilen kesintisiz destek, Bursaspor’u zirveye taşıdı. Parayla saadetin olmayacağı atasözü bir kere daha gerçek kılınırken; doğru planlama, etkili tercih ve makul harcama üçlemesi ile hem sportif hem de ticarî başarı sağlamanın çok zor olmadığı açıkça görüldü. Diliyorum ki tüm kulüplerimiz buradan gerekli dersi çıkarır ve kendilerini gözden geçirme sürecini ivedilikle başlatırlar. Türk futbolunun yeni dönemi herkese hayırlı olsun.

yunanistan golden visa yurt disi emlak 2024

Emre Göllü

Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 74) Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 69)

Konserler

Emre GÖLLÜ

Emre Göllü yazılarını Türkiye ve Dünyanın en objektif gazetesi NationalTurk ile takip edin.

Bir Yorum

  1. DERS ALINMASI GEREKEN BİR YAZI.
    TÜM KULÜP YÖNETİCİLERİNE DERS OLSUN
    SADECE BÜYÜK PARALAR HARCAMAKLA BAŞARIYI YAKLAMAK OLMUYOR.
    EKİP OLMAK LAZIM.
    BURSA SPOR KULÜBÜNDE GÖREV YAPAN HERKESİ KUTLARIM.
    ABDULLAH GÜMÜŞBAŞ
    2010-MAYIS-KANDIRA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Maldivler Turu
Başa dön tuşu