Küresel Kriz hala dünya ülkelerinin en büyük gündem maddesi olarak yerini koruyor.
Dünya çapında tüm çabalar bu krizin üstesinden gelmeye yönelik tedbirlere ilişkindir. Ve öyle bir şey ki, herkes ve her şey bu sürecin gölgesinde gelişimini sürdürebilme arayışında. Ve yine öyle bir şey ki, asırlardan beri soğuk, sıcak pisikolojik savaş tarafı olanlar, bu kriz için aynı masanın etrafında oturmuşlardır.
Yine önceki yazılarımızda ekonomik durgunluktan korkulduğunu belirtmiştik. Gelinen noktada da bu yavaşlama sürecinin başladığı apaçık ortadadır. Yine gelinen noktada, piyasalar endişeli tüm girişimciler tedirgin, yatırım ve üretim yavaşlamanın evrelerini yaşamaktadır.
Ama çok sevindicidir ki, Dünyayı derinden sarsan, Küresel krizin, Ülkemiz içinde tehtit oluşturduğu fikri nihayet iktidarımızca da kabul görmeye başladı. Ve yine bu yöndeki endişe ve tedbirler de iktidarca yavaş, yavaş dillendirilmeye başlandı.
Ama umarız ki, İktidarımızın farketmekte geciktiği bu tusinami’nin tedbirlerine ilişkin çalışmaları akılcı ve uzun vadeli olur. Zira İktidarın bir ara alelacele eski sistem raylara bindirdiği son model bir trenle başlattıkları hızlı tren projesiyle benzeşmesinden endişeliyiz.
Endişeliyiz çünkü kaynağı belli olmayan paralara kapıları açmış olmamız bu tarz endişelerin sinyallerine götürmektedir, bizleri.
Ülkemiz de baş göstermiş olan, Kürt sorununa vs. ilişkin proplemler de bir türlü durulmak bilmiyor. İnsanlarımız bir, Gazi Antep’ de dökülüyor sokaklara, bir, Diyarbakır’da , ne bileyim işte her gün başka yer ve her gün bambaşka bir şiddet olayı. Dayağı yiyende bu, Ülkenin Vatandaşları görevini yapan güvenlik güçlerimizde. Öyle bir şey ki, bu içinden çıkılmaz durumu, Arap saçına benzetmekten alamıyorum kendimi.
Yine öyle bir şey ki, eskiden Doğu ve Güney Doğu da iken bu sorun şimdi koca ülkenin her yerindedir.
Yine öyle ki, AB. Kapılarında ki, Ülkemizde ne yapacağı konusunda sıkıntılıdır. Askerin, Polisin yetkilerinin artırılmasından tutunda, Olağan Üstü Hal’ durumuna kadar tedbirler kapıdadır. Yani yine “Aşağı tükürsen sakal, Yukarı tükürsen bıyık” misalinde olduğu gibi.
Ama her şeye rağmen, Ülkemiz, Demokratik adımlarından ve AB. Normlarında, ilerlemek ten taviz vermemelidir.
Şiddetin şiddeti tetikleyeceği öngörüsü ile Devletin kucaklayıcı, engin tutumunu sergilemekten yılmaması gerekmektedir.
Ve en önemlisi de; “Bataklığı kurutmak,” sözünden de hareketle atacağı uzun vadeli ve ülkemizde hiç bir kimsenin, hiç bir şekilde, kaşıyacak hiçbir proplem, bulamayacağı noktaya kadar çalışmaya, son süraat adımlar atmaya, ihtiyacımız vardır.
Sinan Adıgüzel