Çok değil 1 yıl önce eksi (negatif) faiz oranı diye bişey duysanız herhalde güler geçerdiniz. İşte ekonomilerde akıllara gelmeyen şeyler bazen ülkelerin başına geliyor.
25 Ekim 2010 ABD tarihinde ilk kez eksi faiz oranları ile tahvil satışı uygulandığı tarih olarak kayıtlara geçti. Amerikan Merkez Bankası FED, ihalede, 5 yıl vadeli enflasyon korumalı tahvilin faizini yüzde eksi 0.55 olarak belirledi ve İhalede toplam 10 milyar dolarlık satış gerçekleştirdi .‘’Enflasyona karşı korumalı tahvil ‘’adı verilen bu tahvilin çıkış sebebi, faizinin sıfırın altında olması faktörü ile tahvil fiyatların artışı beklentisi idi…Negatif faiz oranlı ilk tahvil ihalesine yoğun ilgi geldi denebilir bunun önemli sebebi ,yatırımcıların enflasyon korkularının üst düzeyde olmasından kaynaklanıyor tahminimce.Tahvil’in vade sonunda enflasyonun beklenen düzeyde olmaması durumunda tahvili alanlar, mevduatlarını korumak için ceplerinden para ödemek zorunda kalacak ,şayet gelecek beş yıl içinde deflasyon yaşanmazsa para kaybetmeyecek. Eğer vade sonunda enflasyon oranı, negatif faiz oranı olan yüzde 0.55 dengeleyecek kadar yüksek olursa yatırımcılar kâra geçeçek.
Peki neden durduk yere negatif faize tahvil alınırki diye düşünebilirsiniz.Çünkü ortada ciddi bir savaş var ,ticaret savaşı bu. Savaşı başlatan yine ABD.Savaş yeri para piyasası.Silahlar ise kur ve faiz. Savaş sebebi güçlü milli paranın uluslararası ticarettin ihracat bacağında ülkeyi zora sokuyor oluşu..Savaş ilk ABD tarafından Çin’e açıldı sonra Japonya ,Brezilya, Güney Kore, Tayvan ve Malezya ve AB savaşa müdahil olmak zorunda kaldı .
ABD durduk yere savaşı başlatmadı tabi.Lehman Brothers iflası ile başlayan ekonomik kriz sonrasında büyük ülke ekonomileri gerilerken aralarında Türkiye’ninde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin paralarının değeri yükseliyor oluşu ABD’yi rahatsız etti.Gelişmiş ülke ekonomileri yavaşlayıp durgunluğa sürüklenirken hızla büyüyen ülkelere sıcak para girişi oluyor tabi bu da ülke parasının değer kazanmasına neden oluyordu
Gelişmiş ülkelerdeki düşük faiz geliri ile yetinmeyen yatırımcılar kendilerine başka kazanç yolları aramakta ve sıcak parayı gelişmekte olan ülkelerin büyüme performanslarının, gelişmiş ülkelere göre daha yüksek olması sebebiyle gelişmekte olan ülkelere aktarıyordu.Halen devam eden bu süreçte ABD’den çıkan sıcak para resmen adres arıyor. ABD işte bu yüzden buna kayıtsız kalmadı. Çin para biriminin değerini bilerek düşük tutarak ticari avantaj sağladığını öne süren ABD kongresi hemen harekete geçti ve ABD Temsilciler Meclisi’nden geçirdiği karar ile kendi döviz kurunu yapay biçimde düşük tutan ülkelere gümrük tarifesi uygulanmasını sağlayacak tasarıyı devreye soktu.İşte ilk kıvılcımlar böyle başladı. Çin ,ilk hamle olarak para birimini dolara bağlamaktan vazgeçip ‘kur esnekliği’ sağlayacağını açıklaması yaptı.
Kur savaşları devam ederken bu para harekelerinden ve kurlardan en çok etkilen ülke neredeyse kaderimizin aynı olduğu Brezilya oldu. Çünkü Brezilya’ya sıcak para girişinin yüksek ivme ile devam etmesi milli para Realin dolar karşısında en çok değer kazanan para olmasına neden oldu.Ne ilginçtir ki bir zamanlar ülkesine sıcak para akması için vergileri indiren,teşvik veren Brezilya sıcak para akışını kesmek için ülkeye giren para üzerine tobin vergisi koydu. Yazının başında söylediğim gibi artık ülkeler yerine göre negatif faiz veya para girmesin diye vergi koyabiliyor çünkü eski acı tecrübelerden ders çıkardılar ve enflasyon – deflasyon sarmalına girmek istemiyorlar.Artık tabir yerinde ülke ekonomi yönetimleri havadan nem kapıyorlar.
Dünyada işte bu fırtınalar koparken Türkiye şimdilik kurlara direk baskı yapmıyor.Yıllardır özlemini çektiğimiz sıcak para borsamızı zirvelere taşımaya devam ediyor çünkü.Tabiki keşke sıcak para yerine ülkemize aynı oranda yatırım gelse ama malesef bu giderse korkusu ile bunun bile tadına varamıyoruz adeta diken üstündeyiz.Korktuğumuz başka bir faktör ise CARİ AÇIK.Çünkü cari açığımız yüzde 5’in üzerinde seyrediyor. Türkiye Global krizden bugüne, ürettiğinden fazlasını harcıyor. Bunda da ülkeye giren yatırım değil sıcak paranın etkisi tam olarak görülüyor.ABD Hazine Bakanı Geithner’in G.Kore’deki G- 20 Maliye Bakanları zirvesinde cari açığı ve fazlası yüzde 4’ü geçen ülkelere IMF baskı uygulasın maddesi ekletmesi haberi ülkemizde de gündemdeki yerini haliyle aldı. Acaba IMF’in ,Türkiye’ye cari açığı aşağı çekmek için DEVALÜVASYON yap deme ihtimali varmıydı.Çünkü yıllarca IMF’in sözünü dinlemiş,uyarılarına kulak kesilmiş Türkiye’nin bu uyarıya vereceği yanıt ne olabilirdi veya IMF bunu söyleme cesaretini gösterecekmiydi ve bu uyarıyı hükümet tam da seçim öncesi oy kaybetme pahasına değerlendirecekmiydi. IMF bu uyarıyı yaparken cari açığıyla başı dertte olan Almanya, Çin, Japonya,Türkiye, G.Afrika gibi ülkeleri kastediyor şüphesiz.İhracatı azalıp,ithalatı artan,Gücü tükenen ABD’nin başka bir oyunuydu bu.Dünya başkanıydı sanki ve ABD merkezli düşünüyordu.
Karar ne olursa olsun kanımca IMF ,Türkiye’ye bunu teklif dahi edemez.Medyada yer alan ve füze takip sistemleri blöfü yapacağı ve eğer Türkiye bunu kabul etmez ise IMF silahı ile cari açığını düşür bunun içinde devalüvasyon yap haberleri ise bence mantıksız.Çünkü Türkiye eskisi gibi değil herşeye evet demiyor.Artı Türkiye’nin devaüasyona yapısı bile uygun değil çünkü artık dalgalı kur rejimi var ve sabit kur rejimine geçmek gibi bir politikasıda yok.ABD ve haliyle IMF’nin cari açık konusunda Türkiye’ye diyeceği sadece ‘’ayağını yorganına göre uzat’’ sözüdür başka bişey değil .
Ömer Demir