EğitimGündemPolitikaTürkiye

İş İşten Geçince! Mavi Marmara, Mevlüt Macit, Soner Sipahi!

Maldivler Kutlu Olsun

emre golluİş İşten Geçince

Mavi Marmara gemisine İsrail komandolarının müdahalesi sonucunda meydana gelen can kayıpları hepimizi üzüntüye boğdu. Yaralanan vatandaşlarımızın durumu da cabası. Yaşanan bu elim olay, geçen yıl İsrail’de Netanyahu’nun kurduğu hükûmetin göreve başlamasından sonra, bu ülkeyle inişli çıkışlı bir seyir izleyen diplomatik ilişkilerimizi zemberek gibi gerdi bir anda. Kamuoyunun gündemi yaşanan bu üzücü olaya ve bunun etkilerine odaklanırken, diğer yandan da PKK terörüne verdiğimiz şehitler, İstanbul’da hayatı felç eden şiddetli yağışların sonucunda Mevlüt Macit isimli vatandaşımızın sele kapılarak hayatını kaybetmesi üzüntümüzü perçinledi.

Buna karşın, üzerinden fazla zaman geçmiş olmamasına rağmen Zonguldak’taki Karadon maden ocağında otuz madencinin hayatını kaybettiği grizu faciası unutulmaya yüz tuttu bir anda. 1980’li yıllarda yerli filmlere konu olan, kömür madeninde grizu patlaması sonucu can kayıplarının, aradan geçen otuz yıllık zamana rağmen alınan tedbirlerle engellenemediği, acı bir gerçek şeklinde karşımıza çıktı. Bununla birlikte, biraz daha geriye, Nisan ayının başına dönmeyi arzu ediyorum. Fethiye’de henüz on sekiz yaşındaki Soner Sipahi’nin intiharı kamuoyunu sarsmıştı. İki kardeşinin gittiği dershanenin ücretini ailesi ödeyemeyince, Soner’in annesi tutuklanarak cezaevine konulmuştu. Bu duruma çok üzülen Soner, girdiği bunalımın sonucunda yaşamına son vermişti. Soner’in intiharından sonra Fethiye İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü’nün devreye girmesiyle annesi cezaevinden çıktı, dershane ise şikayetinden vazgeçti ve borç meblağını aileden almamaya karar verdi. Bunlar Soner’i geri getirecek mi? Bu sorunun yanıtı açık, “Hayır”. İş işten geçtikten, Soner hayatının baharında bu dünyadan göçüp gittikten sonra ne yapılırsa yapılsın nafile.

Bu olaydan yaklaşık bir buçuk ay sonra meydana gelen grizu faciasından sonra da yetkililer tarafından başka faciaların yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınacağı, denetimlerin sıklaştırılacağı, iş güvenliği uygulamalarının artırılacağına dair açıklamalar peşi sıra geldi. Peki, bunlar hayatını kaybeden otuz maden emekçisini geri getirecek mi? Bu sorunun yanıtı da kocaman bir “Hayır”. İş işten geçtikten sonra, istenildiği kadar denetim yapılsın ve tedbir alınsın. Meydana gelen her kazadan sonra söylenenler aynıydı ama facialar bitmek bilmedi.

Her iki olayın da buluştuğu bir ortak payda var kanımca. Atalarımız boşuna söylememiş “Araba devrilince yol gösteren çok olur.” diye. Bu atasözü, olayların karşısında genel toplumsal yaklaşımımızı açık ve net şekilde ortaya koyuyor. Türk insanı olarak reaktif yapıya sahibiz, ancak bir olayla ve bunun sonuçlarıyla karşılaştığımız zaman bunun üzerinde düşünmeye, bunun etkilerini dikkate almaya başlıyoruz; önceden olayın meydana gelmesi durumundaki riskleri, tehlikeleri, sonuçları pek düşünmüyoruz. Genelde bir olayın vahametinin algılanmasına yol açan da can kaybına varan düzeyde sonuçları oluyor ne yazık ki. Durum böyle olunca da risk ölçümü, risk yönetimi gibi tespite ve tedbire dayalı proaktif yaklaşımlar genelde bize uzak kalıyor. Oysa ki gelişmiş ülkelerin toplumlarında proaktif yaklaşımlar esas alınarak günlük yaşamın içindeki risklerin en aza indirgenmeye çalışıldığını ve bunun toplumsal bir bilinç hâlinde yayıldığını görüyoruz.

Fethiye’deki dershanenin icra takibinde iki yüz elli civarında ailenin bulunduğu ortaya çıktıktan sonra İlçe Millî Eğitim Müdürü’nün “Bu işi biz başında öğrenseydik, çözebilirdik” şeklindeki açıklaması, toplumca proaktif düşünme eksikliğimizin tipik bir sonucu olarak kendini gösterdi kanımca. Gerçekten de durumun geldiği nokta ilgili otorite tarafından önceden bilinseydi, taraflar arasında bir çözüm yolu bulmak mümkün olacak ve Soner de hayatının baharında yaşama veda etmeyecekti. Aynı şekilde, Karadon maden ocağında da gerekli ölçümler yapılıp tedbirler alınsaydı otuz madenci şimdi hayatta olacaktı.

Can kayıplarına varan üzücü sonuçların ortaya çıktığı olayların günlük hayatın içinde hangi alanda olursa olsun tekrarlanmasını istemiyorsak, bunları meydana getirebilecek riskleri ortadan kaldırmayı esas alan proaktif düşünce anlayışını toplumca benimsemeli ve özellikle de yeni yetişen kuşaklara eğitim sistemimizin içinde benimsetmeliyiz. Yaşananlara sadece kader deyip geçmekle çözüme varamayız; kalıcı çözüm bilinçlenmekten ve bu bilinçle hareket etmekten geçiyor.

yunanistan golden visa yurt disi emlak 2024

Emre Göllü

Konserler

Emre GÖLLÜ

Emre Göllü yazılarını Türkiye ve Dünyanın en objektif gazetesi NationalTurk ile takip edin.

2 Yorum

  1. Yazının hislerimi yansıttığını görüyor ve aynen katılıyorum.Ancak bu olayları yaşadıkça üzülüyor ve tekrar yaşanmaması için somut önlemler alınmadığını görerek, üzüldüğümüzle kalmak zorunda kaldığımız için üzülüyorum.Ama duyarsızları uyandırıncaya kadar yazmalara devam diyorum…

  2. Gerçekten iyi konulara değinmişsin ve çok iyi yazmışsın, kutlarım. Ancak birçok okurun proaktif ve reaktifin ne olduğunu bildiğini sanmam. Sevgiler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Maldivler Turu
Başa dön tuşu