Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Birleşmiş Milletler (BM) 65. Genel Kurul çalışmaları ve üst düzey görüşmelerde bulunmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) gitti.
Cumhurbaşkanı Gül, New York’a hareketinden önce Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi’nde açıklamada bulunup sıcak gündeme ilişkin gazetecilerin sorularını cevapladı.
Gül, bu yılki Genel Kurul görüşmelerinin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Dönem Başkanlığımıza tesadüf etmesi bakımından ülkemiz için ayrı bir önem taşıdığını vurguladı.
BM Genel Kurulu’na 23 Eylül’de hitap edecek olan Cumhurbaşkanı Gül, aynı gün Barışı Koruma-Barışı İnşa alanındaki son gelişmeleri gözden geçirmek üzere düzenlenecek olan Devlet ve Hükümet Başkanları düzeyindeki BM Güvenlik Konseyi Zirve Toplantısı’nı da yönetecek. Gül, BM Güvenlik Konseyi’nde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun başkanlık edeceği terörizm konulu tematik bir toplantı düzenleneceğini bildirdi.
ÇOK SAYIDA İKİLİ GÖRÜŞME YAPACAK
Binyıl Kalkınma Hedefleri ve En Az Gelişmiş Ülkeler konulu etkinliğe de iştirak edeceğini, Binyıl Kalkınma Hedefleri doğrultusunda alınan mesafenin değerlendirilmesi amacıyla düzenlenecek zirveye 20 Eylül’de hitap edeceğini anlatan Cumhurbaşkanı Gül, 2011 yılında düzenlenecek müteakip En Az Gelişmiş Ülkeler Zirvesi’ne önümüzdeki yaz İstanbul’un ev sahipliği yapacağını kaydetti.
New York temasları çerçevesinde çok sayıda yabancı Devlet ve Hükümet Başkanıyla ikili görüşmeler de gerçekleştireceğini dile getiren Gül, Columbia Üniversitesi’nde ve “Council on Foreign Relations” adlı düşünce kuruluşunda konferanslar vereceğini anlattı.
Gül ayrıca ABD’de yaşayan Türk toplumu temsilcileriyle New York’ta, Türk akademisyenlerle de Boston’da buluşacağını 25 Eylül 2010 tarihinde ABD’den ayrılacağını söyledi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başkanlığındaki heyette; Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu bulunuyor.
Eşi Hayrunnisa Gül’ün de eşlik ettiği Cumhurbaşkanı Gül, TC-ANA uçağıyla saat 16.00 sıralarında New York’a gitmek üzere İstanbul’dan ayrıldı.
Abdullah Gül bir bahane ile Amerika’ya gitti.
Mavi boncuk kimde? AKEPE’mi Fetullah’ta mı? Esas öğrenmek istediği bu.
Biz okumadan, anlamadan Hanefi Avcı’nın yazdığı kitabın Vatan aşkıyla yazıldığını düşünmüş isek de bu kitabı birkaç defa okuyan Aydınlarımız kitabın tam tersi bir amaçla, yani halkı yıldırmak, Atatürk ilkelerine sahip çıkmaktan vazgeçirmek amacı ile yazıldığında hemfikir olmaya başladılar.
Bana göre de Hanefi Avcı’nın Fetullah sempatizanı olduğu malesef kesin. Bu kitabı yazmasındaki sebep elbette ki para değil. Örgütten aldığı telkinle yazdı bu kitabı. Yazdırılmasındaki amaç Türk Milletine özet olarak şu mesajı vermektir:
“Atatürkçü düşünceyi ayakta tutmaya çalışanlar iyi bilmeliler ki bu düşünce bundan 8 yıl evvel AKEPE’nin iktidar olması ile fiilen ölmüştür. Farkındasınız veya değilsiniz şu anda devletin tüm kurumları -mevcut yasalara göre hukuksuzmuş gibi görünse de- Fetullahçı bir düşünce ile yönetilmektedir.”
Hükümet’den Hanefi Avcı’ya bir yaptırım gelmediğine göre; AKEPE kadrosu korku ve telaş içindedir, Fetullah Örgütünün azametinden korkmaktadır, Amerikanın AKEPE’ye duyduğu sempatinin azalıp azalmadığını, AKEPE ile Fetullah Örgütü arasında bir tercih yapıp yapmadığını, açıkcası, Amerikanın bundan sonra iktidara Fetullahçıları getirmek gibi bir niyetinin olup olmadığını araştırmaktadır.
Hanefi Avcı’nın gazetecilere verdiği demeçlerinde bana kimse dokunamaz şeklindeki kendinden emin ifadeleri, arkasını sağlam yerlere dayadığını göstermektedir.
Bu kitabın piyasaya çıkmasından sonra AKEPE kadrosu dışlanıyorum korkusu ile Amerikanın beğenisini daha çok kazanmak gayretindedir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün 9 günlüğüne Amerika’ya gitmesi AKEPE’deki tedirginliğin belirtileridir.
Benim değerlendirmelerime göre Siyonizm bu kitabı Türk Milletine sus, AKEPE’ye de Fetullahın önünü daha hızlı açmalısın demek için yazdırmıştır. Biz buna Silvri’dekilere açılan ergenekon davasının Türkiye boyutlusu diyebiliriz.
————————————–
Türkiye Cummhuriyetinin bağımsız bütünlüğüne yönelik bu açık tehdit karşısında Türkgençliğine düşen görev; devrimcisiyle ülkücüsüyle bir bütün olmaktır, Birleşik-Türkgençliği olmaktır. Atatürk vasiyetnamesinde özellikle bu gerekliliği belirtmiştir. Güçlü diyebileceğimiz iki muhalefet partimiz var. CHP ve MHP. Bu partileri içeriden çökertmek isteyen kışkırtıcıları iyi izlemeliyiz, oyunlarına gelmemeliyiz. Vatansız kalıp ömürboyu onursuz yaşamaktansa 20 yıl kıtkanaat, demokrasisiz yaşamak daha iyidir. Kimse acından ölmez. Herşeye hazır olmalıyız. Türkiye’nin varolması ancak Milli bir Devrimle mümkündür. Ordumuz bizim bir parçamızdır. Olanca gücümüzle Ordumuzun yanında olmalıyız.
Dündar Doğay/Almanya/19.09.2010