Hicrî takvime göre onbir ayın sultanı olarak adlandırılan Ramazan ayına girdik. İbadetle birlikte sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın da önemli olduğu bu kutsal ayda iftar sofralarının bereketi ve zenginliği arzu edilir her zaman. Kırmızı et de sofralarda bulunması istenen besin maddelerinden bir tanesidir. Yalnız, özellikle son yıllarda kırmızı etin birim fiyatındaki yükselme, bu besin maddesini sofralardan uzak kalır hâle getirdi; kırmızı et adetâ lüks bir yiyeceğe dönüştü.
Kırmızı etin birim fiyatındaki süreğen artışı önlemeye yönelik bir tedbir olarak geride bıraktığımız Nisan ayında ithalat kararı alındı ve gerekli yetki Tarım Bakanlığı tarafından Et Balık Kurumuna verildi. Et Balık Kurumu’nun gerçekleştirdiği ihalelerin sonucunda ki bunların ilk ikisi önce iptal edilmişti, kasaplık canlı büyükbaş hayvan ithalatları yapıldı. Bu ithalatların etkisiyle karkasın fiyatı düştü ve bu düşüş kasap reyonlarına da yansıdı. Tüketici etin kilogramını yaklaşık 2 TL kadar ucuza satınalabildi. Ancak sözkonusu bu düşüş uzun süreli olmadı ve etin birim fiyatı yeniden yükselme eğilimine girdi. Ramazan ayında kırmızı ete olan talepte olası artışın etkisiyle fiyatın daha da yükselmesi kaçınılmaz görünüyor. Bu artışı engellemek için Hükûmet, özel sektöre de kasaplık canlı büyükbaş hayvan ithalatı izni verdi ve bu ithalat için geçerli olan gümrük vergisi oranı, bu yılın sonuna kadar % 135’ten % 40’a indirildi.
Özel sektörün gerçekleştireceği ithalatların sonucunda, arz-talep dengesine bağlı olarak kırmızı etin karkas ve buna bağlı olarak perakende birim satış fiyatlarında düşüş görülecek ve Ramazan ayında sofralara ucuzlamış et girecek. Yalnız, kısa vadede tüketicinin lehine gözüken bu etkinin orta ve uzun vadedeki sonuçlarını da gözardı etmemek gerekiyor kesinlikle. Yapılacak ithalatlara bağlı olarak birim fiyatlar geriledikçe, besiciler ellerindeki hayvanları mecburiyetten kesime gönderecek; 2007 yılında süt fiyatlarındaki düşüş sonucunda süt hayvanlarının kesime gönderilmesiyle başlayan süreç hızlanarak devam edecek. Arzda bu şekilde meydana gelecek artışın sonucunda etin birim fiyatı ilk başlarda gerileyecek ve tüketiciyi memnun edecek ancak ülkemizdeki besi hayvanı mevcudu yeterli olmadığı için bir süre sonra fiyatta hızlı bir yükseliş görülmesi kaçınılmaz olacak.
Ellerindeki hayvanları zararına dahi olsa kesime gönderen besicilerin, girdi maliyetlerine bakıldığında kendilerini toparlamaları zor olacak. Acı ama gerçek ki küçük besicilerin bu işi bırakması kaçınılmaz bir sonuç olarak ortaya çıkacak. Uzun vadede ülkemiz, kırmızı ette yerli üretim yapma avantajını tamamen yitirecek ve ithalata bağımlı hâle gelecek. “Ağızlar et görün vesselam, ithalata devam” denildikçe hayvancılığımız göz göre göre yok olup gidecek.
Bir yandan özel sektörün et ithalatı yapması teşvik edilirken, diğer yandan süt sığırcılığı, damızlık etçi sığır yetiştiriciliği, büyükbaş hayvan yetiştiriciliği, küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yatırımlarında ve büyükbaş hayvan besiciliği işletme kredilerinde sıfır faizli kredi uygulamasına geçilmesi, trajikomik bir çelişkiyi ortaya koyuyor kanımca. Hem ithalat gereklidir yapılsın deniyor, hem de üretim için yatırımlar teşvik edilmeye çalışılıyor. Güler misin ağlar mısın misali.
Bu derece vahim sonuçlar sözkonusuyken, hayvancılığı tamamen ithalata bağımlı hâle getirmenin sonucunun felaket olacağını başta yetkililer olmak üzere herkesin görmesi gerekiyor. Yerli besiciyi koruyacak ve besiciliği geliştirecek uzun vadeli politikaların oluşturulmasına ve bunların bölgesel bazda uygulamaya konulmasına şiddetle ihtiyaç var kanımca. İthalatın uzun vadede yanlış bir seçenek olduğu anlaşıldığında iş işten geçmiş olacak.
Emre Göllü
Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 75)
Sevgili Emre, Düşüncelerine katılıyorum. Acaba diyorum bazı sektörler devlet müdahalesine ihtiyaç duymadan ne zaman hem kendileri hem de tüketicinin kazandığı doğru bir sistem kurtarak tıkır-tıkır işletecekler ?