Yargıtay, Diyarbakır’daki bir olayda polise taş atılmasını AİHM kararlarını emsal göstererek ‘düşünce ve kanaat açıklama yöntemi’ olarak değerlendirdi.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Diyarbakır’da katıldığı bir gösteride polise taş atan kişinin eylemini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını emsal göstererek, “düşünce ve kanaat açıklama yöntemi” olarak gördü.
Milliyet gazetesinden Kemal Göktaş’ın haberine göre, Diyarbakır’da 1 Haziran 2011’de dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kente gelişi nedeniyle düzenlenen protesto gösterilerine katılan N.K. hakkında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ettiği iddiasıyla dava açıldı.
İddianamede, N.K’nın, “yasadışı gösteriye katıldığı, zafer işareti yaparak örgüt lehine propaganda yaptığı, güvenlik güçlerine yoğun bir şekilde taş attığının tespit edildiği” belirtildi.
Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi, N.K’ya “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet”ten önce 10 ay hapis cezası verdi, ardından bu cezayı 5 bin TL para cezasına çevirdi.
Kararın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 6352 sayılı Yasa ile 31 Aralık 2011’den önce işlenen düşünce özgürlüğüne ilişkin suçlarda davanın ertelenmesinin öngörüldüğüne dikkati çekti. Daire, kanunda erteleme kapsamına alınacak suçlarla ilgili olarak “sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri” ile işlenmesi şartının arandığını belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bir amaca ulaşmak için izlenen yol, usul ve metot gibi anlamlara gelen ‘yöntem’ ifadesi, kanun çerçevesinde ele alındığında, korunmak istenenin; her türlü düşünce ve kanaat açıklama biçimi değildir. Aksine bir eylemin bu kapsamda kalabilmesi için meşru olan ve düşünce ve kanaat açıklaması bağlamında mutat (olağan) bir yöntemle işlenmiş olması gerekir. Buradan hareketle, eylemin işleniş yönteminin bizzat ayrı bir suç oluşturduğu veya düşünce ve kanaati açıklamak bakımından mutat kabul edilemeyecek olması halinde erteleme uygulanmayacaktır. Başkaca yazım biçimleri arasından tercih edilen, ‘düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri’ ibaresi bu ilkeler çerçevesinde değerlendirilmelidir. Örgütlenme özgürlüğü bağlamında ele alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlüğünün kolektif niteliği, ifade özgürlüğü ile yakın ilişkisi ve AİHM’ce değerlendiriliş biçimi nazara alınmalıdır. Buna göre, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 33/1. maddesine (toplantı ve yürüyüşe silahla katılmak) uygun olduğu kabul edilen eyleminin mutat ve meşru bir ‘düşünce ve kanaat açıklama yöntemi’ olduğu kabul edildiğinden, sanığa yüklenen suçun düşünce ve kanaat açıklama yöntemiyle işlendiği ve bu nedenle sanık hakkında açılan dava ertelenmelidir.”
Daire bu kararına AİHM’in Avusturya ve Rusya’ya karşı açılan iki davada verdiği kararları emsal gösterdi.
Dairenin verdiği bozma kararının ardından dosya yeniden yerel mahkemeye gönderildi. Yerel mahkeme, önceki kararında direnerek dairenin bozma kararına uymadı. Bunun üzerine dosya nihai kararı verecek olan Ceza Genel Kurulu’na gönderildi. Genel Kurul, yerel mahkemenin kararının bozulmasına karar verdi. Böylece elinde taşla gösteriye katılan kişinin cezasının ertelenmesi kesinleşti.