Spor

Sevgili Kâmil Özer Hocam…

NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan'ın bu haftaki "Sevgili Kâmil Özer Hocam…" başlıklı yazısı;

Sanırım 1985 yılıydı ve sizle ilk cimnastik dersi yapmak için cimnastik salonunun dersliğinde toplanmıştık. Siz derse gelmeden önce aldığımız referans; çok disiplinli ve derslerinde kaynama yapılmasına izin vermeyen biri olduğunuz bize söylenmişti.

Tabii ki sizde bizim için bilgi almışsınız ki derse başlamadan ‘methinizi duydum’ diyerek, bize bir ön giriş yapmıştınız.

Ben ön sırada oturuyordum ve derse başladığınızda öncelikle kurallar ve hakem kurgusunu ve önemini anlatmaya başlamıştınız. Tam o sırada söz masa hakemine gelince, ’masa hakemi çok önemli bir kurgudur ve puanlaması çok kıttır’ derken, ben de söze girerek ‘evet hocam tanıyorum kılın teki’ dememle birlikte, bana bakarak kafa salladınız, hani ‘başladık’ der gibiydiniz…

Dersin ortalarına doğru bana ismimi sordunuz ben de ‘Müslüm’ dedim ve ‘Müslüm Bey rica etsem içerde salondan sünger alıp getirirmisiniz’ dediniz ve ben hemen salona gittim. Tabii her şey çok masun başladı. Fakat, sünger aradığımda bulamamamla birlikte baktım önümde yüksek atlama minderinin 1 metreye 2 metre süngeri duruyor. Aldım onu getirdim. Kapıdan zor geçtiği için epey zorlandım ve vura vura sınıfa soktum. Siz çok sakin bir şekilde beklediniz ve süngerle karşınıza dikildiğimde, ‘bu ne Müslüm Bey’ derken, ben’ hocam salonda bir tek bu vardı’ dedim. ‘Ama ben tahtayı silmek için sünger istemiştim’ dediniz ve masumane tavırla ‘başka yoktu hocam’ dediğim an dersi bitirdiniz. Çıkarken de ‘vizede görüşürüz’ diyerek, mesajı bize verdiniz.

Daha sonra birlikte olduğumuz toplantılarda, bana bunu anlattırıp, gülerek o güzel günleri yad ederdik.

Üniversiteden sonra çok sık görüşme fırsatımız olmamıştı.

Haliç Üniversite’sinde akademisyen olarak göreve başlamam ve sonrasında müdürlük yaptığım dönemlerde-aralıda olsa-görüş alışverişinde bulunmamız, aslında birbirimizi daha yakından tanımamıza ve benim görev sorumluluğumun artması da sizden bilgi alma ihtiyacımı ortaya koymuştu. Türkiye Üniversite Sporları Federasyonunun düzenlediği organizasyonlarda ve sonraki Yönetim Kurulunda beraber görev almamız daha fazla görüşmemize neden olmuştu.

Hepimizin dünyayı algılama ve buna göre tavır alma tepkisinin altında; yaşama dair beklentilerimiz ve bunu birleştirdiğimiz ahlaki ve kültürel kurgu vardır.

Bu, tavır almanın disipline edilmesi, mesleki ahlak ve etik değerlerinin ne kadar benimsendiği ile alakalı bir birikime bağladır.

Sizin duruşunuzdaki netlik bizim için çok önemli değerdi.

Siz bilgiyi örgütleyerek bir format içinde kullanıma sokarken; öğrencinin buna ulaşması ve kullanması üzerine bir duruş sergilemeniz ana amacınızdı.

Bunu gerçekleştirirken o naif duruşunuz ve insana huzur veren konuşma tarzınız bir bilgeliğin ta kendisiydi.

Sizler sadece profesör veya akademisyen değildiniz, sizler birer ekolsünüz. Hasan Kasap, Turgay Renklikurt, Sedat Muratlı, Ümit Kesim ve siz…

Bilgiye ulaşmak için genç birer akademisyenken, görüşmeyi başardığınız akademisyenlere veya üniversitelere mektup ile ulaşıp o bilgilere sahip olma çabanız sorumluluğun ve emeğin gücüydü.

Bunları çevirip kaynak olarak Spor Bilimlerine kazandırmanız bugün için ne kadar anlaşılabilinir bilemiyorum ama başka bir değerdi.

Hele hele şimdiki sisteme ve akademik dünyaya baktığımızda, diplomaların bile şaibeli olduğu bir ortamda, sizlerin çabası, bugünkü akademisyenler için birer ütopyadır. Bunu anlayan az sayıda genç akademisyen sizin duruşunuzun ne anlama geldiğini ve neye karşılık geleceğini çok iyi biliyorlar. Bu sizin emeğinizin karşılığıydı.

Yeni akademik ortamda sizin jüri olmanızın anlamı; hak etmesi gerektiğini dair prensibiniz bilim için ne kadar değerliyse, bazı kişiler için o kadar sıkıntıydı! Bir alan kazanmak ve bunu sonra kullanmak için kimseye yeme-içme üzerinden onay vermezdiniz.

Kimliğinizin net olması, hatır gönül üzerinden onay veren olmamanız ve yönetici olarak öğrenci odaklı düşünmeniz-insanların konfor alanlarını rahatsız etmesinden dolayı bugünkü şartlara uygun değildi.

Ben de bunu bedel ödeyerek öğrendim maalesef…

Siz Cumhuriyet Devrimlerinin yetiştirdiği en önemli figürlersiniz. Bilimin özgür ve özerk kurgu içinde gelişeceğine inanan nesil olmanız, her türlü baltalamaya ve kötülüğe rağmen Spor Bilimlerinin bugünlere gelmesine öncü olmuştur.

Sevgili hocam, pazar günü vefat etmenizin acısını yaşıyoruz. Bu kolay bir şey değil…

Sevdiklerinizin yokluğunuzu kabul etmesi çok zor.

Size salı günü Marmara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesinde tören düzenlendi. Çok kalabalıktı. İnanın sizi çok seven kişi var. Bu salı günü belli oldu.

Ben de oradaydım. Ama, varlığımın nedeni sadece bir ritüeli uygulamak değildi. Biraz karışık… Bir bilge kişi için kuralları belli ritüel üzerinden saygı göstermek sanırım orada-belki de çoğu kişi için asıl neden değildi. Hani, seninle orada olmak, zaman geçirmek veya seninle sohbet etme isteği belki daha mantıklı bir izah olabilir.

Sevgili Hocam seni unutmak mümkün değil. Bize harcadığın zaman ve kattıklarınız bizimle ömrümüze iştirak edeceği için hep birlikteyiz merak etme.

Müslüm Gülhan – NationalTurk

Yunanistan Golden

NationalTurk

NationalTurk gazetesi, yazarları ve yorumcuları en doğru ve tarafsız olarak gündeme dair en önemli haberleri size ulaştırır. NationalTurk | Objektif | Bağımsız | Farklı

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu