FutbolHaftanın YorumuManşetSpor

Adam Öldürmenin Şike’den büyük bir suç olduğuna emin misiniz?

Maldivler Kutlu Olsun

teomanakbennn1Son dönemde en rastladığımız cezaya tabi suç kıyasları cinayet ve şikeye dair olanlar. En mağdur olanın kendileri olduğunu söyleyen Trabzonspor kulübünün başkanı Sadri Şener’den dahi geçende duyduğumuz ‘Boğaz kesene 24 yıl, Aziz Başkan’a 100 küsur yıl’ eleştirisi sonrası, artık bunu dile getirmeyen kalmamış oldu.

Konunun boyutu elbette bol. Ancak bu boyutların suçun işlenişi sonrası ele alınması, Sayın Cumhurbaşkanının da veto gerekçesinde dile getirdiği üzere, kişiye özel bir tutum rahatsızlığı doğurdu. Bu kişi ve kişilerin bir cinayet işlememiş olmaları, genel itibariyle ceza süresine dair itiraz ve savunmaların ilk bölümünü teşkil etti. 12 yıl hapis cezası elbette kimsenin arzu edeceği bir durum değil. Ancak bunun gözetilmesi gereken bir oran uyarınca belirlenmesi gereğinde, oranı belirleme hesaplarında atlanan bir şey var: İnsan ömrü.

Dünyanın en büyük suçunun cinayet olduğuna dair zannediyorum bir mutabakat var. Kimin ne gerekçeyle ve hangi şartlarda katil olduğuna bakılmaksızın, bunun dünyanın en büyük suçu olduğuna dair bir kabule göre yapılıyor hesaplar. Buna katılmam mümkün değilse de, bunun üzerinden hesaplayalım önce. İdamın infazı yasalarımızda artık yer almadığı için, siz cinayete isterseniz 500 yıl ceza verin, insan ömrünün süresi bellidir. Türkiye’de ortalama 71 yıl. Dolayısıyla bir insanın Türkiye’de “bir kulüp yöneticiliği yaşında” işleyeceği şike suçunda da, cinayet suçunda da, bu suçlara dair alacağı cezayı özgürlüğüyle ödeyebileceği süre resmi ömür süresi verilerine göre ortalama en çok 20-25 yıldır. Siz cezayı ister iki kere müebbet verin, ister 500 yıl verin. Bu 20 yılı ödeme sebeplerinin başına cinayeti koyup buradan geriye doğru gelmeye başladığınızda, bu durumda şikeye tabii ki 12 yıl görünüşte çoktur. Çoktur da, bu durumda, olması gereken 1 yıl mıdır oran gereği?

Sadri Başkan’ın boğaz kesme dediği, şikeyi evcilleştirme çabalarıyla herkesin ağzı dolusu kötü kelimelerle tanımlamak için sözlükleri zorladığı “adam öldürme” suçunun türlerini, hiçbir zaman aynı suç, aynı ceza, hatta aynı günah başlığı altında dahi toplayamazsınız. Bir savaş durumunda, mecburiyetten, emirle işlenmiş cinayetleri, akıl sağlığı kaybıyla işlenmiş cinayetleri, cinnet geçirilerek işlenmiş cinayetleri, ağır tahrikle işlenmiş cinayetleri, kontrol edilememiş öfke ile işlenmiş cinayetleri, suçlunun kendince haklı sebeplere dayandırabildiği, töre, namus, vb. inanışlara muhalefetten gerçekleşen cinayetleri, kaza sonucu gerçekleşen adam öldürmeleri, keyfi sebeplerle, canavarca hislerle, hunharca işlenmiş cinayetlerle aynı kefeye koyamazsınız. Kaldı ki keyfi sebeplerle, canavarca hislerle, hunharca cinayet işlemek “adam öldürme” sebepleri içinde, her ülke ve kültürde, grafiğin en ince dilimini oluşturmaktadır.

Şike konusuna baktığınızda ise, ortada öfkeyle veya kazara gerçekleşen bir adam öldürme durumunun aksine, bir plan, program, takip edilen bir şema vardır.

Bir anda gerçekleşen bir suç değil, saatlerce, bazen günlerce süren, soğukkanlılıkla, çoğu zaman keyifle tezgâhlanan bir süreç vardır.

Haklı bir sebep değil, olmasa da olabilecek, ama vazgeçilemeyen menfaatler gereği, bir kar sağlama amacı vardır.
Adam öldürmek çoğu zaman sadece ölenle öldürenin hayatını değiştirirken, şike dediğimiz organizasyonel suçta bundan milyonlarca insan etkilenir.

Haksız kazanç sağlayanlar yanında, hakkı yenenler; haksız sevinenler dışında, hakkı olan sevinç elinden alınan kitleler; bunun sonucunda para kaybeden, sağlığından kaybeden, kimi zaman hayatını kaybeden insanlar vardır.
Dolayısıyla “adam öldürme”, suç anlamında salt cinayettir. Ama Şike, kendisi tek başına suç kapsamına giren bir edim olmanın yanında, dolaylı yoldan “adam öldürme” de dahil olmak üzere, içinde muhtelif onlarca ayrı suç daha barındıran çok daha büyük bir suçtur.

Milyonlarca insanı enayi, tüyü yolunacak tavuk, kaybettiği kazandığı sevinci üzüntüsü sizi ilgilendirmeyen bir sürü olarak görüp, viski içip çikolata yiyerek soğukkanlılıkla hak yiyen ve dolaylı olarak belki daha bile fazla adam öldüren, ocak söndüren, hayat bitiren kişilerin cezasını, evladı kaçırılan veya öldürülen bir babanın, ailesinden birine tecavüz edilmiş bir erkeğin, suçlu ile karşılaşması sonrası bir anlık bir gafletle, eğitimsizlikle, cinnetle, vs. -Sadri Şener’in deyimiyle- kestiği boğazın cezasıyla mukayese edip de çok gören hiç kimseyle aynı mantık ve vicdanı paylaşmadığımı söylemek isterim.

yunanistan golden visa yurt disi emlak 2024

Teoman Akben / NationalTurk

Konserler

Teoman AKBEN

Teoman Akben yazılarını Türkiye ve Dünyanın en objektif gazetesi NationalTurk ile takip edin.

4 Yorum

  1. Yazar diyor Çanakkale Boğazı, f5’li yorumcu diyor… neyse anlayan anladı.

  2. adam diyor ki “adamın evladı öldürülmüş,tecavüz edilmiş,katilini gördüğü yerde öldürür, bu adamın işlediği cinayet sebeplidir,şikede böyle bir şey yoktur, keyfi sebep vardır” diyor, fenerli arkadaş gitsin antu’daki yazılara yorum versin. okuduğunu anlamak lazım

  3. Yazar çok güzel yazmış da, yorum yazan ilk okuyucu baba dayağı yememişse bilemeyiz. Evlat acısı yaşamakla ne alakası var yazının. Adam ne yazıyor bi oku da.

  4. Böyle bir mukayeseye girdiğinize göre, zaten sizde mantık ve vicdan aramak abesle iştigal olur Teoman Bey. Siz ya hiç baba dayağı yememişsiniz ya da (Allah vermesin) hiç evlat acısı yaşamamışsınız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Maldivler Turu
Başa dön tuşu