Spor

Neden final ülkesi değiliz?

NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan'ın bu haftaki "Neden final ülkesi değiliz?" başlıklı yazısı;

WTS ile Ayın Fırsatları

2010 yılında Erkek Basketbol Milli Takımı ABD ile final oynamaya hak kazanmasına rağmen, final öncesi bir inşaatçı her oyuncuya birer daire vereceğini, Bakanlığın altın vereceğini ve başka başka ödüllerin ve hediyelerin verileceği açıklanmıştı. Artık final bir formaliteden öteye gidemeyecek duruma gelmişti. Çünkü şampiyonluk hedefi diye bir kavramı tartışmak bile abes kaçmaktaydı.

Ardından bu sene iki milli takım daha final kaybetti. Peki biz neden final ülkesi olamıyoruz?

Şampiyonluk arzusunun ve performansını geliştirme motivasyonunun altında yatan dayanaklar sadece ego tatmini ve bakış açısındaki değer midir?

Bireysel spor için yüzdelik oranı belki yüksek olabilir. Ama takım sporları ile birlikte bir ekip içinde başarı hedefi ve şampiyonluk arzusunu elde etmenin içerikleri bu kadar kısa değil.

Öncelikle sporun sosyoekonomik ve sosyokültürel olarak içerik zenginliğine ve bu zenginliğin oluşum sürecindeki periyotlara iyi bakmak lazım.

Spor evrensel kurgu içinde küresel bir değere sahiptir. Onu değerde tutan bu küresel içeriklerin sağladığı ‘etik’ değerlerdir. Yöresel ahlaki süreç ise sadece iç kurguya hitap ettiği gibi ‘etik’ değerlerin önüne geçemez.

Kültürel farklılıkların yansıması, her ülke için diğer disiplinlerle birlikte ortak bir paydada buluşarak ülkelerin kendilerini ifade eden ‘ekol’ kurgusunun yaratılmasına neden olur.

‘Ekol’ denen kurgunun özelliği, rekabet ortamlarında başarıyı getirecek tüm kültürel etkileri kullanılmak suretiyle sonuca ulaşmanın temel dayanağını sağlar.

İşte sonucun başarı olarak tanımının ‘şampiyonluk’ olmasının dayanakları bunun içindeki tüm parametrelerdir.

Bizim sorunumuz burada başlamaktadır.

Güreş sporunun ana branşımız olmasına rağmen süreci doğru yönetemeyerek kendi ‘ekol’ yapımızı oluşturamadığımız gibi, şampiyonluk adına gerekli olan psikolojik üstünlüğü sağlayacak bireysel kurguları da kullanmayarak—özellikle ritüeller üzerinden gitmenin getirdiği yöresel davranış kodlarının küresel ölçekte karşılığının olmamasından dolayı—bilimsel çalışmaları eksik bırakarak, günlük çözümlerle performans ortaya konulmasına neden olmuştur.

Şampiyon olmanın arka planı sadece inanılmaz becerilerle değil, aynı zamanda farkında olsalar da olmasalar da sarsılmaz sosyokültürel değerlerin etkisi altında oluşur. Sporcuları sportif bağlamda kararlı eylemlerin temelini oluşturan değerlerini keşfetmek, bütünsel anlamda sporun ülke içindeki konumu ile uygulanış şeklindeki parametrelere bağlı olduğu gerçeği birçok şeyin doğru açıklanmasına neden olmaktadır. Sporcular, eylemlerini bu değerlerle uyumlu hale getirerek, zorluklar karşısında bile sarsılmayan ve doğru tepkiyi verecek içsel motivasyona sahip olurlar. Bu değerlere bağlı eylemler, derin bir kazanma duygusunu aşılayarak hedeflenen başarıyla sağlam bir bağ kurulmasını sağlar.

Hedef belirleme, takım sporları olan voleybol, futbol ve basketbol branşlarının doğasında vardır. Bu tip takım sporlarının tamamı süreç temelli hedefleredir. Sporcuların, anlık sonuçlardan bağımsız olarak bütünleşen takım kurgusu içinde önce kendi oluşumunu sağladıysa ‘ekol’ değerleriyle ve sonra da takımın sistematik kurgusu ve bunun içindeki görev tanımına disiplin ve sadakat duygusuyla uyumlu eylemlerde bulunmaları önemlidir. Bilimsel yenilik üzerine yapılan bu vurgu, büyüme ve ilerleme üzerine gelişen esnek bir psikolojiyi teşvik eder ve olağanüstü performans göstermenin yolunu açar.

Dünya Kupası’nı kazanan ülke sayısının sadece 8 olması bir tesadüf değildir. Ya da olimpiyatlarda, Dünya şampiyonalarında veya Avrupa şampiyonalarında ilk 10 arasındaki sporcuların belirli temel dayanakları sağlamış ülkelerden çıkması da tesadüf değildir. Sporun rekabet içindeki düzleminde, ‘birlikte yarışırken kendini fark ettirebilmek’, ‘daha güçlü olmak’, ‘en iyi olmak’, ‘şampiyon olmak’ gibi rekabet duygusu taşıyan güdüler, mücadelenin başladığı andan bu yana hep var olmuştur.

Birlikte yarışan aynı grupta yer alan, aynı amaçları taşıyan, doğadaki tüm canlılar arasındaki bu mücadele güdüsünün sonucunda zayıf ya da kötü olanın elenerek iyi ya da güçlü olanın varlığını sürdürmeye devam etmesi gibi; gelişmenin olabilmesi ve olması gereken gelişimlerini tamamlayabilmeleri için ön koşuldur.

Nitekim evrim bilimci Darwin’in öne sürdüğü; ‘Sadece içinde bulundukları ortamın doğal şartlarına uygun yapıda ve güçlü olan canlıların hayatlarını ve nesillerini sürdürebilecekleri, zayıf ve daha güçsüz olanların ise yok olacakları’ şeklindeki doğal seleksiyon mekanizması da, bir branşa mensup üyeler arasındaki sürekli bir mücadele, daha iyi olma yani rekabet içerisinde ‘canlı’ kalma halinin iyi bir örneğidir.

Başarılı olmak sadece final oynayabilecek seviyeye gelmek değildir. Esas olan şampiyon olmaktır.

Milli takımlar düzeyinde, Voleybol Kadın Takımı ile Basketbol Erkek Takımı’nın final oynamalarına rağmen kaybetmelerinin altında yatan gerekçeleri iyi analiz edip, doğru üzerinden olanı yapmak ile mükellefiz. Aksi takdirde, hep final kaybederek başarının tanımı yapmaya mecbur kalırız.

Müslüm Gülhan – NationalTurk

Yunanistan Golden

NationalTurk

NationalTurk gazetesi, yazarları ve yorumcuları en doğru ve tarafsız olarak gündeme dair en önemli haberleri size ulaştırır. NationalTurk | Objektif | Bağımsız | Farklı

Bir yanıt yazın

Maldivler Turu
Başa dön tuşu