Futbol

6-0’lık skor mağlubiyet değil, gerçeklerdir

NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan'ın bu haftaki "6-0’lık skor mağlubiyet değil, gerçeklerdir" başlıklı yazısı;

WTS ile Ayın Fırsatları

Siyasetin ekonomik politiğinde geldiği noktaya baktığımız zaman—Bloomberg’in açıkladığına göre Karayollarına ait Boğaz Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ile bazı otoyollar özelleştirilecekmiş.

Futbolun ekonomik politiğine baktığımız zaman da 4 büyük kulüp 16 kez sermaye artırımı yaparak toplamda 18,9 milyar TL kaynak yarattı. TFF, takım harcama limitlerini 27,5 milyar TL olarak belirledi.

Ayrıca futboldan operasyonel olarak bir gelir yaratamayan 4 büyükler, siyasetin güdümüne girmekle birlikte siyasetin talepleri ve iş birliği zorunluluğu sayesinde; Fenerbahçe Ülker Arena’nın yanındaki araziyi TOKİ’ye, Galatasaray Riva ve Florya’yı, Beşiktaş Dikilitaş’ı, Trabzonspor ise Emlak Konut GYO A.Ş. ile yaptığı protokolle Akyazı’yı vererek proje anlaşmaları yaptılar. Fakat içeriğe baktığımızda, hiçbirinin geliri belli olamayacak şekilde birer varlık devri yapmaya mecbur kaldıkları gibi bir hava var sanki…

İki alandaki gelişmelere baktığımızda farklılık içerse de anlayış olarak aynı kurguya sahiptir: siyasetin ekonomik politikaları.

Ülkenin sahip olduğu cari açık ile futbolun yarattığı dış açık aynı model ile oluşmuştur: üretimden elini çekerek tamamen dışa bağımlı bir tüketim anlayışına yönelme. Suni ve geçici bir rahatlık yarattığı sanılsa da gelecek için iflastan başka bir şey ifade etmez. 2025 Ocak – Nisan döneminde dış ticaret açığı %14,7 artarak 30 milyar 147 milyon dolardan 34 milyar 586 milyon dolara yükselmiş.

Bizi 6-0 yenen İspanya ekonomisi ise oldukça gelişmiş bir sosyal piyasa ekonomisidir. Nominal GSYİH’ye göre dünyanın en büyük 12. ve Avrupa’nın en büyük altıncı (Rusya hariç beşinci) ülkesidir.

İspanya futbolunun Barcelona ile lokomotifi olan Real Madrid, 2024/25 sezonu itibarıyla futbol dünyasında eşi benzeri görülmemiş bir finansal başarıya daha imza atarak, kulüp üst üste ikinci kez 1 milyar Euro barajını aşarak 1,185 milyar avro gelir elde etti. Vergi sonrası net kâr 24 milyon Euro olarak açıklandı. 4 büyüklerin toplam borcu 46,3 milyar TL.

Hani Montella’yı eleştireceksek bunları bilmekte yarar var. Çünkü büyük resme bakmadan sadece köşeye-kenara bakarak bir şeyler anlamak mümkün olmaz. Evet, Montella yanlış kadro ve yanlış taktikle oynadı ki bu tartışmaya açıktır…

Kerem ile Arda’nın ikili forvet gibi oynatılması ile ön baskı talebinin İspanya gibi bir takıma karşı tutmadığı takdirde her pozisyonun cezalandırılacağı duruma düşmek önemli bir hataydı. Buna bağlı olarak Pedri, Zubimendi ve Merino’nun oluşturduğu orta alana Hakan ve İsmail ile kalmak da mantıklı değildi. Yamal ile Williams karşısında bire bir oyuncu ile savunma yapmak büyük bir cesaretti ama cezası ağır oldu. Üstelik stoperlerin bu bire bir oyun yardımına gittiklerinde göbeğin boşalması ile Pedri ve Merino’nun koşuları zaten farkı getirdi. Tamam, bu kısa analiz burada dursun… Şimdi üretimden elimizi ayağımızı çektiğimizdeki duruma bakalım…

Takımın ön tarafı gayet iyi: Arda Real Madrid’de, Kenan Juventus’ta, Hakan Inter’de, Kerem öyle ya da böyle Benfica–Fenerbahçe’de oynuyorlar. Peki ya arka taraf…

Ön taraf ile hiçbir ilgisi olmayan ve kısıtlı yetenekleri olan Merih, Abdülkerim, Eren ve Mert’ten oluşan savunma hattı, temel savunma becerileri ile temel teknik becerileri konusunda oldukça sıkıntılılar.

Peki arkalarında kimler geliyor… Biraz 3 büyükleri inceleyelim:

Stoper mevkisi: BJK – Emirhan, Emrecan, Necip (!); FB – Çağlar, Yiğit; GS – Metehan, Arda

Sağ bek: BJK – Taylan, Arda; FB – yok; GS – yok

Sol bek: BJK – Rıdvan; FB – Levend; GS – Kazım

Siz üretimden elinizi ayağınızı çekip sadece oyuncu üzerinden ve skor tabelasına dayalı bir futbol anlayışı ile oyunu manipüle ederseniz, Montella’nın yaptığı hataların anlamı kalmaz. Elinizdeki oyuncuların hâlâ futbol ile sorunları olması bir altyapı sorunudur. Bunu üst yapıya taşırsanız Marx bile çaresiz kalır.

Futbol, kültür endüstrisi ürünü olmasından dolayı insanlara başka bir hayat satar. Gerçeklerden uzaklaştırarak gereksinim duymayacağı ürünlere yönlendirir. Bu sayede onları iktidar ile bir araya getirip uzlaştırarak kapitalist tahakkümü kurar. Transferler sayesinde taraftar – ki çoğu asgari ücretlidir – temel sorunlardan uzaklaşır ve yeni transferlere, uçaklara odaklanır. Mali gerçekleri görmez, görmek de istemez. Gelecek ile ilgili oluşacak büyük kayıplar iyimserliğe dönüşür. Kulübün içinde bulunduğu kara tablo bir süre dağılır. Transferler, kulüpte yönetimleri ile siyaset lehine bir illüzyon yaratır.

Montella dışındaki gerçeklere devam edelim: 4 büyüklerin takım değeri 842,31 milyon avro iken diğer 14 takımın değeri 412,11 milyon avrodur. Yani 4 büyükler, diğer 14 takımın iki katına eşit bir değere sahiptir. Bunun büyük bir kısmı borç ile yapılmaktadır. Ve buradan, kendi düzeni içinde olumlu bir rekabet çıkarıp bir “ekol” haline gelen ve futbolda ekonomileri gibi tüm kültürel, teknik ve taktik sorunlarını çözen bir sisteme sahip olan İspanya, hem kulüp bazında hem de Milli Takım bazında şampiyonluklar yaşıyor ki İspanya ile rekabet edecek hiçbir donanıma sahip olmadan onlarla başa çıkmak mümkün olmaz.

Yazar ve filozof olan Albert Camus, çocukluğu sırasında kaleci olarak futbol oynamış biri. Ayakkabıları eskimesin diye kaleciliği seçmesi, aynı zamanda onun verem olmasına neden olmuş ve futbol oynamayı bırakmış. Camus: “Hayat ve ahlak hakkında bildiğim her şeyi futboldan öğrendim. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi.”

Öğrenmek erdemdir ve bir ihtiyacı ortaya koyar. Ama cehalet körlüktür; yıkımı ve felaketi getirir.

Müslüm Gülhan – NationalTurk

Yunanistan Golden

NationalTurk

NationalTurk gazetesi, yazarları ve yorumcuları en doğru ve tarafsız olarak gündeme dair en önemli haberleri size ulaştırır. NationalTurk | Objektif | Bağımsız | Farklı

Bir yanıt yazın

Maldivler Turu
Başa dön tuşu