FutbolGündem

Akbelen, futbol, Limak ve yaşamı algılamak

NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan'ın bu haftaki "Akbelen, futbol, Limak ve yaşamı algılamak" başlıklı yazısı;

Yurt Dışı Konserler

Futbolun, 12 Eylül ihtilaliyle oyun olmaktan çıkarılarak kullanılan ‘araç’ şeklinde dönüşüm sürecine girmesiyle, ilk müdahale Ankaragücü’nün Türkiye Kupası’nı kazanmasından dolayı cunta lideri Kenan Evren kararıyla 1. Lige çıkartılmasıyla geldi.

O dönemde, Turgut Özal ile başlayan özelleştirme ve devlet ihale yöntemiyle servet transferi yolu açıldı. Sistemin kendini finanse edecek sermaye grubunu yaratma stratejisi bugünün başlangıç noktası oldu. Onlardan biri de Limak patronu Nihat Özdemir’di. O dönemde aldığı ihalelerle sermaye aracı kurumu olması sonrası, Özal’ın isteği ile Ankaragücü takımının yönetimine girerek bugünün yol haritasını çizdi.

Hiçbir şey tesadüf değildir.

Bu süreçten sonra futbol Türkiye’de politik bir oyun oldu. Cunta, neoliberal politikaların uygulanması için mıntıka temizliği yaparken, Özal bu politikaların alt yapısını oluşturarak, kendisinden sonrasını da içine alacak yapıyı kişiler üzerinden oluşturmaya başladı.

Bu süreç içinde sadece Limak yoktu. Cengiz ve Kolin de bu süreçte Özal himayesi altında çalışan ve bu sömürü mekanizmasının uygulayıcıları konumundaydılar.

Sistem işlemeye başlamıştı.

Ama bu sistemi yorumlamak için temel değerlendirme yapmak kaçınılmazdır. Kapitalist toplumda sporun tıpkı hukuk, kültür, sanat gibi diğer üst yapı kurumlarıyla birlikte ideolojik bir rol oynaması esastır. Futbol bu sistem içinde, bir yandan çalışanlara gündelik hayatları içerisinde çalışma koşullarındaki ağırlığı ve sömürüyü unuttururken, diğer taraftan egemen sınıfların ideolojisini ve değerlerini topluma yaymak için iyi bir örgütlenme ve propaganda alanıdır.

Bu yüzden, futbolun görev tanımını yaparken; toplum içindeki etkisini, yarışma ve rekabet dışında politik kurgu olarak ‘araç’ haline getirilmesinden de bahsetmek gerekir. Futbol, kendisine ait bir iktisadi kurguya sahip olsa da kapitalizmin ekonomik, siyasal, ideolojik ve özellikle de kültürel amaçlarını üretmeye yönelik örgütlü kurguya da hizmet eder. Süreç olarak futbol ‘araç’ haline getirilen bir aparat halini alır. Sistemin bekası için toplumsal bir topraklama aracı olan futbol, aynı zamanda kitleleri böl-yönet etkisiyle de siyasetin kitleleri daha kolay kontrol altına almasını sağlar.

Futbol, hayatın günlük pratiklerine fena halde benzediği için seyirci-çalışan tarafından kolaylıkla kabul edilebiliyor ve taraftar-çalışan olarak da yaşamın bir parçası haline getirilebiliyor. Dolayısıyla, futbol, somutlaşmış kimliklere sıradan ilişkiler içindeki dünyalarına anlam kazandıran bir unsur haline gelmiştir. Futbol bu şekilde din, siyaset ve ideolojinin yanına yerleştirilirken, zamanla bu kavramların hepsiye ilişkiye geçmiş ve onların ifade edildiği enstrümanlardan birine dönüşmüştür.

Futbol, spor branşı olarak, içinde yaşadığı topluma ve o toplum içinde uygulanan yapıya bağlı olarak ondan etkilenen bir süreçtir. Futbolun kendi dinamikleri üzerine kurulmuş olması, toplumsal bir alan olma özelliği ve o toplumdan etkilenmesi göz önünde bulundurulduğunda, toplumsal yaşam ile kurduğu ilişki sayesinde onu etkileyerek toplumsal etkileşimi güçlendiriyor ve sahip olduğu etkinin gücü nedeniyle değerler geçişi mümkün oluyor. Bu iyi organize edilirse muhalefet açısından da geçerlidir.

Kapitalizm kavramının oluşabilecek etkilerinin tartışılmaya başlamasından bugüne geçen süreç değerlendirildiğinde; önce emeğin sömürüsüne -başlangıç noktasında algılanmamakla beraber-buna koşut ve kaçınılmaz bir sorun olarak doğanın sömürüsüne şahit olunmuştur. İnsan emeği metalaştırılırken, hammaddeler nedeniyle doğanın da bir meta gibi görülmesi gündeme gelmiştir.

Kapitalizmi bir bütün olarak ele aldığımızda, egemen yapısı bir bütün olarak sömürü mekanizmasını ifade eder. Buna istinaden temel olarak doğayı yok etmek üzerine kurulu yapısına ekonomik sınırını da eklersek, emeğin ve doğanın sömürüsünün birlikte gittiğini görürüz. Emeğin sömürüsünü sınıfsal, doğanın sömürüsünü ekolojik diye ayırarak bunları salt etkilenenleri açısından değerlendirilmemelidir. Akbelen’in de futbolun da içinde olduğu bir bütünden bahsetmek zorundayız. Üretim mekanizmasının ihtiyaçları belirliyor olması, üretimin önündeki tüm engellerin -Limak dahil- sermaye açısından tehdit olarak görülmesine neden oluyor.

Artık yeryüzünde talan edilmemiş alan kalmadı. Sanki, kapitalizmin sınırsız büyüme ve sömürme isteğini karşılamak için birkaç yeryüzüne daha ihtiyaç var. Kapitalizmin genişleyeceği ekolojik alan -Akbelen dahil- kalmadığı için sona gelmiş durumda. Bu da bizim sonumuz oluyor. Sisteme sahip olan kapitalist kurgunun anti demokratik siyasi yönetimi, futbolun doping, bahis, şike, şiddet olaylarının endüstriyel futbolun oluşturduğu kültürün bir ürünü olmasına rağmen, kendi sistemini destekleyip propaganda haline gelmesi neticesinde hiçbir taşkınlığa ve şiddete karşı koymaz. Ta ki Akbelen de olduğu gibi kendisi eleştirilene kadar. Doğa katliamını durdurmak için oluşan toplumsal gösteriyi engellemek için var gücüyle devlet mekanizmasının kolluk güçlerini kullanarak karşı koyar.

Futbol dahil, var olan tüm kurgular toplumsal yapının tüm özelliklerini taşıyan bir kesiti olduğundan, o toplumu inceleme imkânına sahip oluruz. Futbolun politik alan olması, ideolojik içeriğe sahip olma sebebi ve egemen iktidar taraftarlarının ‘araç’ haline getirilerek toplumsal dizayn hedeflerini futbol üzerinden yapması dikkate alınmalıdır. Bunun için kullanılan kişilerin sistem içindeki var oluş süreçleri Akbelen sürecini yöneten şirket ve kişilerle aynı olması tesadüf değildir.

Sisteme, federasyona ve kulüplere egemen olan siyasi yapı futbolu gırtlağına kadar siyasete sokarak ve kendi yarattığı sermaye gruplarını da işin içine sokup, onları her türlü soruşturmalardan (!) koruyarak kendine göre dizayn etmiştir.

Sadece Limak değil, örneğin; bu süreç içinde Çaykur Rizespor Kulübü Başkanı İbrahim Turgut’un serveti, kamu ihaleleriyle arttı. Turgut’un şirketi, 2019-2023 döneminde kamudan 2,7 milyar liralık 11 ihale aldı, kentsel dönüşüm ve Ayder Yaylası Spor Tesisi gibi tartışmalı projelere imza attı.

Toplumsal muhalefet ister alanlarda ister statlarda son derece haklı tepkilerini ideolojik bir kültüre oturmadığı sürece, kalıcı olmaktan uzak bireysel ya da grup protestosuna dönüşerek maalesef kayboluyor.

Müslüm Gülhan / NationalTurk

Yunanistan Golden

NationalTurk

NationalTurk gazetesi, yazarları ve yorumcuları en doğru ve tarafsız olarak gündeme dair en önemli haberleri size ulaştırır. NationalTurk | Objektif | Bağımsız | Farklı

Bir yanıt yazın

Maldivler Turu
Başa dön tuşu