ABD Başkanı Donald Trump, 2 Nisan’da açıkladığı geniş kapsamlı tarife planıyla dünya ticaret dengesini altüst etti. Çin’den ithal edilen tüm ürünlerde tarifeleri %125’e çıkaran Trump; Japonya, Güney Kore ve AB ülkeleri dahil birçok ülkeye de 90 günlük süre tanıyarak pazarlık kapılarını araladı. Ancak bu adımların ardından gelen piyasa çöküşü, Beyaz Saray’daki belirsizliği daha da derinleştirdi.
Çin: Sonuna kadar savaşacağız
Trump’ın açıklamasından kısa süre sonra Çin Ticaret Bakanlığı, sert bir bildiriyle karşılık verdi. “Eğer ABD ekonomik ve ticari baskısını tırmandırmakta ısrar ederse, Çin gerekli tüm karşı önlemleri alacaktır” denilen açıklama, Pekin’in geri adım atmayacağını ortaya koydu. Çin’in daha önce yalnızca birkaç nadir elemente getirdiği ihracat kontrollerini genişletme ihtimali de gündemde.
Tarifelerin gölgesinde yalnızlaşan Amerika
Trump’ın tarifeleri sadece Çin’i değil, müttefik ülkeleri de hedef aldı. Avrupa Birliği, Japonya, Güney Kore ve Kanada gibi geleneksel ortaklara karşı uygulanan vergi kararları ABD’yi yalnızlaştırıyor. Uzmanlara göre, bu durum Çin’in küresel pazarlarda daha avantajlı hale gelmesine neden olabilir.
2018 ile bugün arasında ne değişti?
Uzmanlara göre bu yeni ticaret savaşı, 2018’deki ilk hamleden farklı. Çin artık ihracat pazarlarını çeşitlendirmiş durumda ve ABD’ye olan bağımlılığı azalttı. ABD ise artan bütçe açığı ve yükselen borç yüküyle 2018’deki manevra alanını kaybetmiş görünüyor.
Trump’ın Madman stratejisi ve küresel etkileri
Trump’ın öngörülemeyen kararları “delirmiş lider” stratejisiyle ilişkilendiriliyor. Ancak bu tutumun yatırımcılar, üreticiler ve küresel liderler nezdinde ciddi güvensizlik yarattığı görülüyor. Henüz sonuçlanmamış görüşmeler, dünya ekonomisinde belirsizlik bulutlarını daha da kalınlaştırıyor.