Sportif alanda zihinsel performans antrenörlüğü yapan NationalTurk yorumcusu Ersin Afacan’ın ‘Orta Direk Şaban’ başlıklı yazısı;
Orta Direk Şaban, başrolünde Kemal Sunal’ın oynadığı 1984 yapımı komedi filmidir. Bu filmde bir fabrikada memur olarak çalışan Şaban, aynı fabrikada sekreterlik yapan ve ünlü petrol zengini Adnan Bıçakçı’nın katkılarıyla üniversitede okuyan Bahar’ı sevmektedir. Ancak Bahar’ın gözü ünlü sporcu Erkan’dadır. Şaban, Erkan ile yarışmak için pek çok spor dalında şansını dener ve bunlardan biri de basketboldur. Bir gün spor salonuna gelir ve antrenör ile tanışır. Fakat olumsuz bir tepki görür. “Bizim spor yapmaya hakkımız yok mu?” diye sorar ve “Biz yalnız Amerikalı zenci basketçilerle ilgileniriz” diye cevap alır. Bunun üzerine Şaban “Yani basket oynamak için ille de zenci arap mı olmak lazım?” diye sorar. “Evet, en iyi basketçiler zencilerden çıkar” şeklinde cevap alır. Daha sonra Amerika’dan yeni basketçi zencinin antrenmana çıkacağını öğrenir ve bir plan yapıp gelen yabancıyı ellerinden bağlayıp soyunma odasına kilitler ve suratını kömürle boyayıp salona tekrar döner. Az önce hor görüldüğü salonda büyük ilgi görür ve hatta “topu tutuşu bile bir başka” şeklinde hayranlık cümlesiyle topu eline alır. Senaryoyu yazan rahmetli Osman Fahir Seden, 30 sene önce sanki bugünlere ışık tutan bir senaryo yazmış ve yabancı hayranlığını çok güzel anlatmış.
Peki neden bu film sahnesini yazdım? Çünkü geçtiğimiz günlerde http://basketfaul.com/makale/29996/neden-ayni-anda-5-veya-4-yabanci.html adlı sitede okuduğum bir haberde, TBL’deki 11 kulübün yetkilisinin yabancı sayısı ile ilgili görüşlerini ortaya koyduğu toplantıdan benimsenen önerilerin NBA All Star organizasyonu için Amerika’da bulunan TBF Genel sekreteri Ali Özsoy’un dönmesinden sonra TBF’ye iletileceğini öğrendim. Toplantıda 12 kişilik kadroda 6 yabancının bulunması ve sahada 5 veya 4 yabancının aynı anda oynaması ile ilgili öneride büyük birleşme olurken, katılımcılar gerekçe olarak şu görüşleri ortaya koymuş:
– Türk oyuncuların maliyetlerinin yükselmesi
– Son 9 senede 3+2 kuralının uygulanmasına rağmen üst düzey Türk oyuncunun çıkmaması
– Uygulanan sistemin Milli Takımlar’a bir başarı olarak yansımaması, Türkiye’de düzenlenen organizasyonlar dışında Milli Takım’ın beklenen sonuçları alamaması
– Ligde oyuncu değişikliği sırasında büyük sıkıntılar yaşanması, örneğin bir Türk oyuncu değiştirilip yerine yabancı oyuncu alınırken, iyi oynamakta olan bir yabancının yerine bir Türk oyuncunun alınması zorunluluğu
– Yabancı sayısında kısıtlama olmayan Euroleagu’deki seyirci sayısının, TBL’nin bir buçuk katı olması ve hasılatın artması
– 5 veya 4 yabancının aynı anda sahada olması ile alt sıralardaki takımların yukarıdakilere karşı şansının artması
– Türk oyuncuların kolay para kazanmak yerine, bu paraları alabilmek için yabancılarla daha çetin rekabete girip kendilerini geliştirmeye çalışmaları ve bundan da Milli Takımlar’ın yarar sağlaması
– Rotasyonun daralması sonucu meydana gelebilecek sakatlıkların en aza indirilmesi
Geçmişte Özcan Sürücü, Melih Mahmutoğlu ve Hakan Köseoğlu gibi üst düzey basketbolcularla çalışmış bir mental antrenör olarak bu gerekçelerin mantıksızlığı hakkında tek tek açıklama yapabilirim ama yazımı fazla uzatmamak için genel bir açıklama yapacağım.
Öncelikle Türk oyuncularının kolay para kazandığını ve kendilerini geliştirmediğini iddia eden bu yöneticileri kınıyorum. Gerçeğin böyle olmadığını herkes biliyor. Sanki Türkler kolay, yabancılar ise zor para kazanıyor. O zaman Türklerin ve yabancıların 1 senede aldıkları ücretler ve ortaya koydukları performans neden karşılaştırılmıyor? Türkler kendilerini geliştirmese neden yukarıda isimlerini saydığım 3 sporcu bir dönem benimle çalışma ihtiyacı duysun? Ayrıca kulüpler sporcularının gelişimi için ABD standartlarında hangi imkanları sunuyor?
Basketbolda yabancı sayısının arttırılmasını isteyen zihniyete, 31 Aralık 2009 tarihli Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) nüfus sayımı sonuçlarına göre, Türkiye nüfusunun 43 milyonunun 0-35 yaş aralığında olduğunu hatırlatmak isterim. Ayrıca basketbol altyapısının oluşturulduğu 10-14 yaş arasında da 3 milyon 336 bin 975 erkek nüfusumuz olduğunu herkesin bilmesi şart. 3 milyon potansiyel basketbolcu adayı erkek nüfustan ülke çapında üst düzey 100, Avrupa çapında 50 ve Dünya çapında 5 tane basketbolcu yetiştiremiyorsak vay halimize!
Ayrıca şu bir gerçek ki hem 1.lig hem de 2.lig’de oynayan yabancıların çoğunun yerine rahatlıkla Türk basketbolcular oynar ve de onlardan daha düşük ücretlere! Sonuçta yabancılara verilen paralar ülkemizin milli serveti ve paralarımız gereksiz şekilde yurt dışına çıkıyor.
Yabancı sınırlandırılması kaldırılırsa Avrupa’da ve A milli takım bazında başarılı olacağımız iddia ediliyor ama futbolda ve voleybolda bunun böyle olmadığını biliyoruz. Galatasaray 4 yabancı ve 7 Türk oyuncu ile UEFA kupasını alırken voleyboldaki yabancı sınırlandırması sayesinde Türk oyuncular daha çok süre aldı ve hem kulüp bazında hem de A milli takım bazında başarılı performans sergilediler. Yani Avrupa’da veya ligde başarılı olmak ve derece yapıp kupa getirmek yabancı oyuncuyla orantılı değil.
2001’den beri mental antrenör olarak çalışan bir sporda psiko-sosyal alanlar uzmanı olarak her zaman Türk sporcusunun yanında oldum. Çünkü istisnalar dışında, bırakın 2.sınıf olmayı 3.sınıf yabancı sporcular bile ülkemize getiriliyor. Her şey Türk sporu ve Türk sporcusu için olmalı. Elin bilgisi ve görgüsü düşük, spor yeteneği ve becerisi sınırlı yabancısı gelip Orta Direk Şaban filminde olduğu gibi kral muamelesi görüyor. Evi, arabası ve eşyaları temin edilip üst düzey ilgi ile şımartılıyor. Fakat Türk sporcusuna aynı muamele yapılmıyor.
Dolayısıyla yabancı sınırlandırması öncelikle bu yönetici zihniyetinden dolayı olmalıdır. Çünkü bu işe ön ayak olanların Türk Milleti’ne, Türk Kültürü’ne, Türk Gençliği’ne ve Türk Basketbolu’na zarar verdiğini düşünüyorum. Şöyle ki basketbolu ele aldığımızda Slovenya, Sırbistan, Hırvatistan, Bosna Hersek ve İspanya gibi Avrupa ülkeleri ile ABD’den oyuncu alırken aynı şekilde ihraç edemiyoruz yani bir dengesizlik var. Çünkü bizim Avrupa’da ve ABD’de oynayan oyuncumuz yani ihraç listemiz 5 – 6 oyuncuyu geçmiyor. Sınırlandırma kalkarsa veya yabancı oyuncu sayısı artarsa Türk sporcusu aleyhine bir dengesizlik olacak.
Ayrıca yabancı hayranlığını andıran ifadelerle yabancı sınırlandırmasını kaldırmak veya yabancı sayısının arttırmak isteyenler, kullandıkları ifadelerle Türk sporcularını rencide etmektedir. Pek çok Türk sporcu, yabancı sınırlandırılması kaldırılsa kadroya giremeyecek. İşte böyle demeçler verilerek sporcuların bilinçaltına mecburiyetten kadroda oldukları mesajı veriliyor ki bu durum onların performansına uzun vadede olumsuz etki yaratabilir ve takım içi disiplinsizliklere yol açar. Çünkü bu açıklamaları yaparken dikkat edilmesi ve göz önüne alınması gereken en önemli şey bir spor takımının iç dinamikleridir.
Dolayısıyla yabancı hayranı olanlara şöyle bir teklifim var. Federasyonlar bir mecburiyet getirsin ve 1.Lig’deki kulüplerin (futbol, basketbol ve voleybol) yönetim kurulunun yarısının yabancı ve profesyonel yöneticilerden oluşturulmasını sağlasın. Belki de asıl o zaman Türk sporu ve basketbolu istikrarı ve kalıcı başarıları yakalar. Ne dersiniz?
Sözün özü şu ki ülke basketbolunda söz sahibi olanlar, yabancı konusunu tekrar ele almalı ve mesailerini 10-14 yaş arasındaki 3 milyon erkek nüfustan nasıl elit basketbolcu yetiştireceklerini düşünerek harcamalı ve ülke genelindeki alt yapı palavrasına çeki düzen vermelidir.
Ersin Afacan / NationalTurk
twitter.com/mentaldestek