Futbol

Futbolda değer(ler) kaybedilirse ortada sadece fiyat kalır

NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan'ın bu haftaki "Futbolda değer(ler) kaybedilirse ortada sadece fiyat kalır" başlıklı yazısı;

WTS ile Ayın Fırsatları

Milli takımın başarısının toplumdaki karşılığı bir değerdir ve bütüncül duyguyu ifade eder.

Kulüp futbolu gibi fiyat üzerinden değerlendirme yapılmaz. Kulüp futbolunun amacının istikrar ve sürdürebilir başarı olması gerekirken bizdeki değeri skordur ve bununda bir fiyatı vardır.

Güncel olarak fiyat, alım satım işleminin gerçekleşmesi durumunda satış fiyat olarak açıklanabilir, ya da talep edilen fiyat olarak isimlendirilebilir. Değer ise bir tahmin ve takdir sonucu ortaya konabilen bir veridir.

Marx ise: “…Fiyat, yani değer büyüklüğü ile bunun parasal ifadesi arasındaki nicel uyuşmazlık olasılığı ile bağdaşmakla kalmaz, aynı zamanda, nitel bir çelişkiyi de gizleyebilir; öyle ki para metaların değer biçiminden başka bir şey olmadığı halde, fiyat değeri hiç ifade etmeyebilir.” der.

Bundan dolayı, bir şey, değerini kaybettirilerek bir fiyata sahip olabilir. Örneğin ahlakın değerinin meta haline getirilmesi ile ortaya çıkan fiyat var.

Ahlak, kapitalizm kurallarına uygun bir meta haline getirildiği zaman, bir emek değeri olmadığı için fiyatlandırıp pazarlandığında gerçekte bir değeri yoktur. Metalaştırılan ahlak, piyasa koşullarına dayanarak, bir değere sahip olmaksızın, ürün olarak bir fiyata sahip olabilir.

Kapitalizm her şeyi meta haline getirip fiyatlandırarak arz talep süreci içine sokar. Bu sürecin içine sokamadığı tüm unsurları da imha eder.

Buradan tüm değerlerini kaybetmiş futbolda her şeyin fiyat-rant olarak kıyaslandığı bir ekonomik iflasa sayılar üzerinden gelmek istiyorum.

‘Futbol Ekonomi’ yazarlarından Tolga Genç’in tablolarından yararlanarak 2025-26 sezonundaki yaz transferinde gelir-gider arasındaki çelişkiye bakarak iflasın numara olarak karşılığına bakalım. Türkiye’nin Süper Lig’i 2025-26 yaz sezonunda 347,93 milyon Euro harcamaya karşılık 175,08 milyon Euro gelir sağlamış, -172,85 milyon Euro gibi ciddi bir açık vermiş durumda.

Aynı dönemde -yetiştirici, yarışmacı olması sebebiyle asistan lig olarak kabul edilen Lig1 toplam 652,51 milyon Euro harcama yaparken, buna karşılık 1,01 milyar Euro gelir elde ederek 356,5 milyon Euro ile en büyük transfer fazlasını veren lig olmuş.

Üretimden elini ayağını çeken Ülke futbolunun bu kadar yüksek açık vermesi, futbol kulüplerinin sürdürülebilirlik ve ekonomik planlama noktasında ciddi sorunlar yaşadığını gösteriyor.

Tabii kulüpler sisteme entegre birer kuruluş haline geldiği için sistemin nimetlerinden yararlanarak çözüm yolları bulmuyor değil. Ama nafile…

İşte sevgili Tuğrul Akşar’ın analizi: “Dört kulüp halka arz edildiklerinden bu yana (2002-2025 arası) tam 19 kez bedelli sermaye artırımına giderek, toplam 28 Milyar 83 Milyon TL yeni kaynak topladılar. Bu bedelli sermaye artırımlarının 19.155.572.490 TL’lik (%68,21) kısmı mali yatırımcılardan tahsil edilirken, 8.927659.426 TL’lik (%31,79) bölümü de kulüp özkaynaklarından karşılandı. Bugüne kadar yapılan bedelli sermaye artırımlarının işlem tarihindeki kurlardan Amerikan Doları (USD) olarak karşılığı ise 1.379.547.789 USD oldu.

Yukarıdaki tutarları USD olarak ortaya koyarsak; kulüpler 2012-2025 arası bedelli sermaye artırımlarından gelen toplam 1.379. 547. 789 USD’nin %68,21’i olan 941.036.758 USD’lik kısmı mali yatırımcıdan tahsil ederken, 438.511.031 USD’lik (%31,79) bölümünü de kendi kaynaklarından karşıladılar. Özetle; kulüpler gittikleri her bedelli sermaye artırımından topladıkları 100 USD’nin yaklaşık yetmiş dolarlık kısmını vatandaştan sağladılar.”

Bu yolla, taraftarlık duygusu üzerinden-adeta bir sömürü mekanizması kurarak futbol belirli bir oranda sermaye birikimi sağlamaktadır. Zaten futbol kültür endüstrisi ürünü olarak bu yükümlülüğünü yerine getirmek zorundadır.

Buradaki sorun; sağladığı

bu sermayeyi ne amaçla kullandığıdır. Tabii ki beklenti borç yapılanması için harcasın ve öz varlıklarına kadar gelen bu açığı bir şekilde kapatsın ama kazın ayağı öyle değil… Bu parayı yine transfer için harcayarak içeriden dışarı servet transferi yapmaya devam etmektedirler.

Ve üretime yönelik en ufak bir harcama söz konusu değildir. Üretime dayalı bir işletme modelinin Türkiye’deki futbol yapısı içinde artık bir karşılığı yoktur. Futbolun araçsallaştırılması neticesinde paranın dışarıya aktarılarak mutlu bir azınlığı himayesinde işletilmesi, tüm değerinin kaybedilmesine neden olmuştur.

Sonuç olarak, futbol değerler oyunu olmaktan çıkıp ‘rant’ kurgusu üzerine fiyatlandırılmış bir araç halini almıştır.

İşte o fiyatlar:

Osimhen 150 M€, Uğurcan 44 M€, Singo 35 M€, Sane 18 M€ maaş ve 15 M€ imza parasıyla toplam 33 M€, Kerem 53 M€, Ederson 59 M€, Asensio 34,5 M€, Nene 21,5 M€, Duran 20 M€, Abraham 41,5 M€ ve Orkun 55 M€. Toplam bedel 546,5 milyon avrodur. Yani 26,5 milyar TL…

Yukarıda açıkladığım transfer harcamalarında Fenerbahçe ve Beşiktaş ayağında dolaylı veya direkt olarak Jorge Mendes üzerinden 284,5 milyon avro olarak gerçekleştirilmiştir. Buraya Mourinho’nun iki yıllık 30 milyon avro transfer bedelini de eklemek gerek. Toplam 314,5 milyon avro. Yani 15,45 milyar TL yapar.

Ahlak metalaştığı zaman alıcı bulur. Değer kaybedildiği zaman ortada sadece fiyat kalır. Bu fiyat hiç ifade etmediği için içerisinde çok şeyi saklar.

Müslüm Gülhan – NationalTurk

Yunanistan Golden

NationalTurk

NationalTurk gazetesi, yazarları ve yorumcuları en doğru ve tarafsız olarak gündeme dair en önemli haberleri size ulaştırır. NationalTurk | Objektif | Bağımsız | Farklı

Bir yanıt yazın

Maldivler Turu
Başa dön tuşu