Sykai sözcüğü de aslında “Peran en Sykais” şeklinde söylenir. Peran sözcüğü Cenevizliler tarafından Galata’yı, yabancılar ve Levantenler tarafından da Beyoğlu’nu ifade ettiği için bir süre sonra Pera olarak yaygınlaşır.
Galata isminin nereden geldiği tartışmalı olmakla birlikte Cenevizliler İtalyanca’da “galata”yı sahile inen merdivenli yol anlamında kullandıkları için Galata isminin buradan geldiği genel kabul görür.
Galata Tarihi: Galata yerleşimi
Galata I. Constantinus zamanından beri bir yerleşim yeri olarak kullanılır. Sur duvarları içinde kilise, forum, hamam, tiyatro ve bir limanla 431 büyük ev bulunduğu bilinmektedir.
Surun çevresi geçen zamanla 2800 metreyi bulur. imparator Il. Tiberios (578-582) bu surlara bir de hisar Pkletir. Bu hisar şehir fethedilirken Haii0 kapatan zincirin Galata’da bağlandığı yerdi. Günümüzde hâlâ mevcut olan bu hisar, bugün Yeraltı Camii olarak 18. yüzyıldan beri kullanılmaktadır.
1261’de İstanbul Latinler’den kurtarılınca Bizans imparatoru Cenevizlilerin Galata’da yerleşmesine izin verir, ancak surları yıktırır ve kesinlikle sur yapmalarına izin vermez. Sur yapamayan Cenevizliler kendilerini dış saldırılardan koruyabilmek için Galata’nın çevresine büyük hendekler kazarlar. 1303’te oturdukları bölgelerin etrafına hendeğin hemen başladığı yere evler yaparlar.
Bir süre sonra tüm evlerin birleştirilmesiyle sur duvarları tekrar yapılmış olur. Zamanla bu surlar kalınlaştırılır ve 1349’da da Galata Kulesi buraya eklenir. Ticaretle uğraşan Cenevizliler kısa zamanda hem kendilerini güvence altına alırlar hem de mallarını. Galata, önceleri bugünkü Karaköy Meydanı’ndan Galata Kulesi’ne kadar olan bölgede kurulmuş olmakla birlikte Bizans yönetiminin zayıflamasıyla Ceneviz yönetimi güçlenir ve kapladığı alan giderek artar. Genişleyen Galata bugünkü Azapkapı-Şişhane-Kule-Tophane bölgelerini içine alacak kadar büyüktür.
Galata Tarihi: Fatih Sultan Mehmet ile anlaşma
Bu surlar Bizans’ın isteği dışında bugünkü gecekondu yerleşimleri gibi geceleri çalışılarak bitirilir. Bizanslılar ev duvarlarının aslında sur duvarları olduklarını öğrendiklerinde her şey için artık çok geçtir.
Surların yapılmasından sonra İstanbul’un fethine kadar Galata adetâ özerk bir devlettir. Bizans başkentinin hemen dibinde olmasına rağmen Bizans imparatorları Cenevizlilere seslerini dahi çıkaramazlar.
Galata kolonicileri Cenevizler, İstanbul’un fethinde bağımsız bir devlet gibi tarafsız kalmayı tercih ederler. Fetihten sonra da idarecileri Fatih Sultan Mehmet ile anlaşma imzalar.
Surlara giriş çıkışı sağlayabilmek için belli kapılar açılır ve hendeklerden geçebilmek için Avrupa şatolarındaki gibi açılabilir ağaç köprülerle Galata’ya girilir, ayrıca girerken de bahşiş verilmesi neredeyse zorunludur. Bu köprüler geceleri kapatılır. Sur duvarlarının bir diğer ilginç yanı ise Galata’da bulunan Antik Bizans yapılarından toplanan taşlardan oluşturulmasıdır. Bu surlar 1864 tarihinde yıkılır ve hendekler doldurulur.
Bu bölgenin yok edilmesine rağmen hatırası günümüze kadar gelir. Büyük ve Küçük Hendek Mahalleleri bunun en güzel örneğidir.
Surların ve kapların yok edilmelerine rağmen Azapkapı ismi de hâlâ yaşamaktadır.
Galata Kulesi
Galata Kulesi ise Bizans’la Cenevizliler arasında 1348’de başlayan çatışmalar sonucunda geceli gündüzlü, kadınlı erkekli çalışılarak Cenevizliler tarafından yapılır.
Cenevizliler zamanla bunalmaya başlarlar. Bu bunalımı aşabilmek için de II. Murat’la (Fatih Sultan Mehmet’in babası) temasa geçerler ve ondan Galata Kulesi’nin yükseltilmesi için borç para isterler. Karşılık olarak kulenin mühim bir yerine II. Murat’ın adını vermeyi vaat ederler.
Kule fetihten sonra Osmanlı egemenliğine girer. 1509’daki Küçük Kıyamet olarak adlandırılan ve 45 gün süren depremler zincirinde kule de büyük hasar görür ve 3. kata kadar yıkılır. Türk mimarlar tarafından onarılan kule 3. kata kadar Ceneviz daha sonrası ise Türk üslubunu yansıtır.
16.yy’da Galata Kulesi, Kasımpaşa Tersanesi’nde çalıştırılan savaş esirlerinin barınağı olarak kullanılır. Bu tarihlerde kulede yaklaşık 1500 esirin barındığı tahmin edilmektedir.
Galata Kulesi’nin hikayeleri
Astronom Takıyyeddin (1520-1585) ünlü rasathanesini yapmadan önce Galata Kulesi’nde çalışmalar yapar. Yine Hazerfen Ahmet Çelebi’nin Galata Kulesinden Üsküdar Doğancılar’a uçtuğu herkesçe bilinmektedir.
Ermeni müellif İnciyan ise 1717’den beri Galata Kulesi’nde gece yarısını haber vermek üzere kös vurulduğunu yazar. Kös vurulduğu bir diğer zaman ise yangın anlarıdır. 17. yy yazarlarından Eremya Çelebi, Galata Kulesi’nin altında bir tünel olduğunu ve bu tünelin Sarıyer’e kadar gittiğini yazmaktadır. 1964- 67 yıllarındaki son tamirlerde zemindeki toprak kaldırıldığında 1.50 metre yüksekliğinde ve 0.72 metre genişliğinde bir tünel bulunur. Bu tünelin Eremya Çelebi’nin bahsettiği gibi Sarıyer’e çıkıp çıkmadığı bilinmez ama Galata birçok gizemini hâlâ içinde saklamaktadır.