Futbol

Futbol, politik ve ranta dayalı yağma oyunudur

NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan'ın bu haftaki "Futbol, politik ve ranta dayalı yağma oyunudur" başlıklı yazısı;

WTS ile Ayın Fırsatları

Futbolun popülerliği onun geniş halk kitlelerine hitap etmesine neden olur. Bu nedenle siyasetin olmadığı bir futbol ve futbolun olmadığı bir siyasi yapı düşünülemez. Aslında ikisi de birbirine mahkûmdur. Futbolun otorite, istisna, kaynak, ayrıcalık ve imtiyaz talepleri için siyasal desteğe ihtiyacı vardır. Futbol, iktidarın ve kapitalist üretim ilişkilerinin yeniden imalatını sağlamak için kullanılmaktadır.

Kapitalist üretim ilişkilerinin gelişmeye başlaması sonucu insanlığın yaşadığı her alan bu üretim ilişkilerinin metalaştırılmasıyla, diğer ülkelerde ve ülkemizde futbolun bu amaçla kullanılan olgu olduğu bir gerçektir. Futbol popülerliği sayesinde milyarlarca insana hitap etmesi, 1980’lerden sonra daralan kapitalist dünya ekonomisi için krizi aşma araçlarından biri haline gelmiştir. Endüstrileşme süreci bu amaca yöneliktir.

Futbolun endüstrileşme içerisinde profesyonelleşme süreci, futbolu bir oyun olma özelliğinden çıkartıp, ekonomik düzeyde işleyen bir alana dönüştürmüştür. İşte bu noktadan sonra, bu üretim ilişkilerinde siyaset müdahaleleri belirleyici olmuştur. Bizdeki kulüp başkanlarından TFF başkanlığına kadar atanmalar tesadüf değildir. Ve 4 büyüklerin öz kaynaklarını ticarete açması yine siyasetin talebi ve stratejileri sonucunda gerçekleşmiştir.

Kulüplerin finansal bilançolarındaki eksilere rağmen yapılan büyük transferleri sadece futbol üzerinden değerlendirmek doğru olmaz. Profesyonelleşmeyle beraber, öncelikle takım sahiplikleri veya başkanlar el değiştirdi. Futbolcuların transfer olanakları ve maaşları da artış göstererek, futbol, endüstriye tamamen bütünleştirildi ve böylelikle önemli bir ekonomik ‘rant’ yaratılmış oldu.

Osimhend 150 M€, Ederson 59 M€, Uğurcan 44M€, Kerem 53 M€, Duran 20 M€, Singo 35 M€, Abraham 41,5 M€ ve Orkun 55 M€. Toplam bedel 478 milyon avrodur. Yani, 23 milyar TL harcamanın borç batağındaki kulüplerden futboldan kazanılan parayla açıklanması akla uygun mu? İşte yaratılan bu ekonomik ‘rant’, ülkemizde yapılan bu transferlerle birlikte servet transferi olarak dışarıya aktarılarak mutlu bir azınlığın yaratılmasına neden oldu. Kulüpler batarken kişiler zenginleşmeye başladı.

Bu ekonomik rantın devamlılığını sağlamak için siyaset elindeki -TFF dahil- tüm enstrümanları kullanmaktadır. Örneğin, Süper Lig Kulüpleri Takım Harcama Limitleri (THL) kapsamında bu sezon toplam 27,5 milyar TL harcama yapabilme olanağına kavuşmaları, olmayan paraların kullanılması anlamına gelmektedir. Yine 4 kulüp halka arz edildiklerinden bu yana (2002-2025) 16 kez bedelli sermaye artırımına giderek toplam 18,9 milyar TL bedelli sermaye artırımı gerçekleştirmeleri ve kamu banka kaynaklarının futbol için kullanılması bunların hepsi siyasi müdahalelerdir.

“Dört kulübün dönem sonu zararları 31.05.2025 itibariyle 4.5 Milyar TL’ye yaklaştı. Ancak, daha vahim olanı ise bu kulüplerin geçmiş yıllardan gelen ve özkaynaklarını aşındıran birikimli geçmiş yıl zararları toplamı ise 35.3 Milyar TL’ye yükseldi. Dört kulübün gelirlerinin üzerine çıkan bu durum, kulüp finansal sağlığını ve mali istikrarını tehdit eder boyuta ulaştı” (Tuğrul Akşar). Şu an 4 büyüklerin borç toplamı 46,3 milyar TL’dir.

Anlattığımız bu yapı içinde futbol, eşitsizliği politikayla birlikte yürüten bir alan haline gelmiştir. 4 büyüklerin takım değerleri diğer 14 takımın 2 katıdır. 4 büyüklere sağlanan ayrıcalığa baktığımızda, futbolun ideolojik önemi, nerede durduğu son derece önem taşımaktadır. Haliyle, tüm kurumlarının politik kurumlarla arasındaki iş birlikleri, aynı zamanda politika ile futbol ilişkisiyle birlikte ele alınmalıdır. Sonuçta futbol, toplumsal eşitsizliğin ve ona eşlik eden ideolojilerin yeniden üretildiği bir alan haline geldi.

Asılında bugünün tohumları 1922 yılında Mussolini ile atıldı ve 1944-47 yılları arasında Real Madrid kulübü için başkentte inşa edilen ve iç savaş sırasında Franco saflarında yer alan ve Santiago Bernabeu ismini alan stadyumla nirvanasına ulaştı. “Bana 100 bin kişilik uyku tulumu yapın…” emrini veren Franco, Madrid merkezli saf bir İspanyol ırkı yaratmak gibi faşist bir hayal peşindeydi…

Öncesinde, 1922 yılından 1930 yılına kadar ciddi bir futbol atılımı yapan Mussolini, 1900 yılında kurulmuş olan ve mütevazı sayılabilecek bir başkent Roma takımı olan Lazio’ya sahip çıktı ve 1922 itibari ile kulübe maddi ve lojistik desteğe başladı. Lazio, amblemiyle, içindeki insanları ile hem sportif hem politik hem de askeri bir misyon yüklenmişti. Görünüş ve kimlik olarak Lazio, Mussolini’nin desteğini kazanmak adına son derece uygun görünmekteydi. Mussolini’nin futbol konusundaki ilk hedefi, halkı etkisi altına alabilecek bir süreç yaratmaktan ziyade, futbolun dilini kullanarak, kendisine itaat edecek bir gençlik yetiştirmek ve askeri eğitimlerinin yanına futbolu da birincil spor olarak eklemekti. 1934 ve 1938 Dünya Kupalarını müdahaleleriyle kazandırması bu amaca hizmet içindi.

Portekiz’de ise Salazar 3F kuramı, Benfica ve Eusebio ile apayrı bir noktadaydı; tıpkı Franco gibi bir futbol rüyası yaratmak, insanların zihinlerini karıştırmak ve var olan sorunları görmelerine engel olmak adına en mantıklı hamleydi. Bu vesile ile Salazar da futbolu kendine politik bir malzeme olarak kullanmaktan geri durmadı.

Her diktatörün futbol için muhakkak bir takımı, bir stadyumu ve sonsuz parası vardır. Olması gerekeni ise, futbola değişimi sürekli kılacak anlayışa sahip bir filozof edasıyla yaklaşan Johan Cruyff kitabında açıklamıştı. “Futbol vizyonunda performans: teknik, taktik, eğitim ve finansın toplamından oluşur” derken, futbolun basit bir oyun olmasından öte, bütünsel bir yönetim stratejisine sahip olmasını da net olarak ortaya koymaktadır. Bu burada kalsın!

Müslüm Gülhan – NationalTurk

Yunanistan Golden

NationalTurk

NationalTurk gazetesi, yazarları ve yorumcuları en doğru ve tarafsız olarak gündeme dair en önemli haberleri size ulaştırır. NationalTurk | Objektif | Bağımsız | Farklı

Bir yanıt yazın

Maldivler Turu
Başa dön tuşu