
ABD Ekrem İmamoğlu’nun Tutuklanmasının Ardından Türkiye’deki Gelişmeleri Yakından Takip Ediyor
Amerika ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve ardından tutuklanmasıyla başlayan kitlesel protestoları yakından izliyor. Washington yönetimi doğrudan yorum yapmaktan kaçınırken, yapılan diplomatik temaslarda “istikrar” vurgusu öne çıktı.
19 Mart’ta başlayan protestolar, Türkiye’de son on yılın en büyük gösterilerine dönüştü. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, protestolarda şu ana kadar 1.879 kişinin gözaltına alındığını, 260 kişinin tutuklandığını açıkladı. Gözaltına alınanlar arasında akademisyenler ve gazeteciler de bulunuyor.
Rubio-Fidan Görüşmesinde “Kaygı” Vurgusu
25 Mart’ta Washington’da gerçekleşen Hakan Fidan – Marco Rubio görüşmesi, Amerika ile Türkiye arasındaki ilişkilerin yeniden tanımlandığı bir döneme denk geldi. Trump’ın özel temsilcisi Steve Witkoff, bu diyaloğu “dönüşümsel” olarak nitelendirirken, görüşmenin temelinde İmamoğlu’nun tutuklanması sonrası yaşanan gelişmeler de vardı.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce, Rubio’nun protestolar ve tutuklamala dair kaygılarını Fidan’a ilettiğini açıkladı. Ancak Bruce, “Başka bir ülkenin iç karar alma süreçleri hakkında yorum yapmayacağız” diyerek doğrudan bir eleştiriden kaçındı.
Dışişleri Bakanı Rubio, “Trump’ın ilk döneminde Erdoğan ile çok iyi bir iş birliği vardı. Bunu yeniden başlatmak istiyoruz,” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin NATO müttefiki olduğunu vurgulayan Rubio, Suriye ve diğer bölgelerde ortak çalışma isteğini dile getirdi
Büyükelçi Ataması ve Sıcak Sözler
Trump, ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi Tom Barrack için düzenlenen resepsiyonda, “İyi bir ülke ve lideri de iyi,” sözleriyle Türkiye’ye sıcak mesajlar gönderdi. Bu açıklama, ilişkilerde “ılımlı diplomasi” arayışlarının devam ettiğine işaret etti.
ABD-Türkiye İlişkilerinde Yıllara Yayılan Gerilimler
Son yıllarda ABD-Türkiye ilişkileri, Suriye, Doğu Akdeniz ve Gazze politikalarındaki farklılıklar ile büyük dalgalanmalar yaşadı. En ciddi kırılmalardan biri, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alması sonrasında yaşandı. Bu adım, Türkiye’nin F-35 programından çıkarılması ve CAATSA yaptırımlarının devreye alınmasıyla sonuçlandı.

Yaptırımlar kapsamında Savunma Sanayii Başkanlığı ve o dönemki başkanı İsmail Demir de hedef alındı. Türkiye, buna rağmen hem Ukrayna’ya destek verdi hem de Moskova’ya yönelik yaptırımlara mesafeli duruşunu sürdürdü.
Yeni Dönemde Yumuşama Sinyalleri
2024’te Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine onay vermesi, ABD’den 40 adet Block-70 F-16 savaş uçağı ve 79 modernizasyon kiti alım sürecinin önünü açtı. Bu gelişme, iki ülke arasında diplomatik bir yumuşama yaratırken, Erdoğan yönetimi Türkiye’nin tedarik zinciri açısından stratejik önemine dikkat çekti.
Türkiye ayrıca, Ukrayna-Rusya Savaşı’nda önemli bir mühimmat olan 155 mm top mermisinin üretimi konusunda ABD ile iş birliğine açık olduğunu duyurdu. Ancak Washington, Rusya’ya yönelik yaptırımların delinmesine karşı bazı Türk şirketlerine yönelik hedefli yaptırımlar uygulamaya devam ediyor.
ABD Yönetimi Mesajlarını Dolaylı Yollarla Veriyor
Protestolar, tutuklamalar ve yargı süreçleri konusunda resmî açıklamalar oldukça temkinli olsa da, diplomatik kaynaklar ve sözcü açıklamaları üzerinden “istikrar”, “hukuk devleti” ve “ortaklık” vurgusu dikkat çekiyor. ABD’nin doğrudan eleştiri yerine, karşılıklı çıkar alanlarını vurgulayarak süreci yönettiği görülüyor.