ABD, Ukrayna ile kritik maden anlaşması yapıyor
ABD, Ukrayna’nın kritik minerallerine erişim sağlayacak bir anlaşmayı imzalamaya hazırlanıyor. Anlaşma, titanyum, lityum, uranyum ve nadir toprak elementlerini kapsarken, ABD'nin Çin'e olan bağımlılığını azaltmayı hedefliyor. Ancak, madencilik projelerinin uygulanabilirliği belirsizliğini koruyor.

ABD ve Ukrayna, Ukrayna’nın kritik mineral kaynaklarına erişimi kapsayan bir anlaşmayı bu hafta içinde imzalamaya hazırlanıyor. Anlaşma, titanyum, lityum, uranyum ve nadir toprak elementleri gibi stratejik mineralleri içeriyor.
Trump’ın politikaları ve anlaşmanın önemi
ABD Başkanı Donald Trump, temiz enerji geçişine karşı eleştirel bir tutum sergilese de, bu minerallere erişim konusunda ısrarcı oldu. Çünkü bu mineraller sadece yenilenebilir enerji ve batarya teknolojileri için değil, aynı zamanda havacılık, savunma ve tıbbi cihazlar gibi birçok stratejik alanda da kullanılıyor.
ABD İçişleri Bakanlığı, kritik öneme sahip 50 mineral belirledi ve Ukrayna’da bu minerallerin en az 20’si bulunuyor.
Titanyum: Uçak üretimi, denizcilik, kimyasal işleme ve tıbbi cihazlarda kullanılıyor.
Lityum: Batarya teknolojilerinin temel maddesi.
Uranyum: Nükleer enerji üretimi, tıbbi cihazlar ve savunma sanayi için kritik bir mineral.
Nadir Toprak Elementleri: Askeri donanımlar, elektronik, fiber optik, bataryalar ve temiz enerji ekipmanlarında hayati önem taşıyor.
ABD neden Ukrayna’nın minerallerine yöneliyor?
ABD, bu mineraller konusunda Çin’e olan bağımlılığını azaltmak istiyor. Çin, şu anda nadir toprak elementlerinin işlenmesinde dünya lideri konumunda ve küresel tedarik zincirinin büyük bir bölümünü elinde tutuyor. Ukrayna’daki kaynaklara erişim, ABD’ye daha bağımsız bir tedarik zinciri oluşturma fırsatı sunabilir.
Ancak, Ukrayna’daki jeolojik verilerin büyük bir kısmı hâlâ Sovyet dönemine ait haritalara dayanıyor, bu da madencilik projelerinin kârlılığı ve uygulanabilirliği konusunda belirsizlikler yaratıyor.
Rusya faktörü ve madencilik zorlukları
Bazı maden yatakları şu anda Rusya’nın işgali altındaki bölgelerde bulunuyor. Ayrıca, madencilik operasyonlarını başlatmak için büyük yatırımlara ve altyapıya ihtiyaç duyuluyor.
Columbia Üniversitesi’nde görev yapan Tom Moerenhout, “Bir anlaşma yapmak, madencilik faaliyetlerini garanti etmez. Asıl zorluk, bu minerallerin gerçekten çıkarılması ve işlenmesinde yatıyor” ifadelerini kullanarak sürecin uzun ve maliyetli olabileceğine dikkat çekti.